The Others Demokrat olmalıyız

Demokrat olmalıyız

10.07.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Demokrat olmalıyız

Demokrat olmalıyız

       KAVGACI: Biz öğrencilerimize şunu diyoruz: Yanlış yapanı savunmayın. Örgütümde yanlışlar oluyorsa, üzeleceğim ama onu savunmadan tedaviye gideceğim.
       AYTAÇ: Bilgi toplumu polisi, amiri olmak zorundayız. Buna bir polis inanıp bir başkasına anlatsa, 2010 yılında çoğunluk buna inanmaya başlayacaktır.

       Ülkemizde, polisin uygulamaları insan hakları çerçevesinde hep tartışılmıştır. Polisin halka sert davrandığı sık sık şikayet konusu olmuştur. Bu şikayetler nasıl ortadan kaldırılabilir? Bunun için polis amir ve yöneticilerini yetiştiren tek kurum olan, Ankara'daki Polis Akademisi'nden iki öğretim üyesini ziyaret eden arkadaşımız Naki Özkan, onlarla polis üzerine konuştu. Öğretim üyesi Yrd. Doç. Önder Aytaç hukuk fakültesi kökenli. İngiltere'de master yapan Aytaç, halen İngiltere ve ODTÜ'de doktora çalışmasına devam ediyor. Sam Yayınları'ndan çıkan "Medyanın Gözüyle Çeteler ve Susurluk" adlı bir kitabı bulunuyor.
       Diğer öğretim üyesi Yrd. Doç. Halil İbrahim Kavgacı, 1988 yılında Polis Akademisi'nden mezun olduktan sonra, 6 ay kadar Emniyet Müdürlüğü'nde komiser muavini olarak görev yapmış. Master ve doktora için İngiltere'ye giden Kavgacı'nın uzmanlık alanı ise, "Yeni bir polislik anlayışı, toplumsal polislik uygulamaları" üzerine. Kavgacı'nın "Demokratik Polislik" adıyla yayınlanmış bir kitabı bulunuyor.

       * Polis denilince gözümün önüne televizyonlardan izlediğim bir olay geliyor. Yerde ölü gibi hareketsiz yatan bir kızın, buna rağmen polislerce başına vurularak tekmelenmesi... Bir gösterici grubu dağıtıldıktan sonra da, polisin bununla yetinmeyip hala "av peşinde koşması"nı nasıl izah ediyorsunuz.
       AYTAÇ: İki bine yakın polis içinde dört beş kişinin yaptığı bu tip olayların genele teşmil edilmesi sağlıklı bir değerlendirme olmayabilir. Polisin toplumsal olaylarda daha sakin hareket etmesi gerekir. Sabah altı yedide göreve başlamış bir insanın, akşam saatlerine kadar bu olay sürüyorsa eğer, devamlı gerilim içinde olması ve dengeli düşünme yeteneğini yitirmesi mümkündür. Bunun için, daha iyi eğitim verilmesi, polis adaylarının daha dikkatli seçilmesi, psikolojik testlerden daha ciddi olarak geçirilmesi gerekir. Yine de polis, diğer güvenlik birimleriyle kıyaslanırsa, bu konularda en çok eleştiriye açık bir kurum haline gelmekte. Polisin amirleri de bu hataların ortaya çıkarılmasından yana.
       KAVGACI: Medya sadece olayın o anki görüntüsüyle ilgili eleştirilerde bulunuyor. Olayın arka planına bakmak gerekiyor. Polis kültürünü, polislerin seçimini, eğitimini ve geleneksel Türk kültürünü ele almak gerekir. Ankara'da memurların ıslatıldığı gösteriyi örnek olarak vereyim size. Ben şunu düşündüm bu olayda: Bu sorun memurlar ile polis arasında bir sorun değil. Her ikisi de memur, her ikisi de yaşam koşullarından şikayetçi. Bunlar sorunun tarafları değil. Yasayı eleştiriyor memurlar. Burada siyasetçinin, bürokratın nerede olduğunu sormak lazım. Problemin nedeni politikacılar, çözüm kaynağı da kendileri. İşin, "ne yaparsan yap" gibilerden sadece polise bırakılması hatalıdır.
       AYTAÇ: Batı'da polis, göstericiyle sıcak ilişkiye sokulmuyor. Üniformanın içindeki insan devletle özdeşleştiriliyor. Ben sadece devletin parmağı rolündeyim. Kafası çalışan, olayları yorumlayan polis mi, yoksa emirleri yerine getiren polis mi isteniyor? Türkiye'deki büyük büyük kuruluşlar, "emirleri yerine getiren polis iyi polistir" anlayışı içinde.
       Kavgacı: Devletten maaş alanlar "devlet benim" diyor. Halbuki, memur, devletin kendisi değil, devletin bir hizmetkarı, vatandaşın emrinde olan bir insandır.
       *Gösterici küfür ediyor. Profesyonel olarak olaya bakan polis, bu küfürü şahsi bir hakaret olarak ele almaz. Ama bir şekilde polis bu küfürü çok çabuk şahsileştiriyor...
       AYTAÇ: Toplumda, ailede şiddet var. Biz yaptığımız bütün işlerle özdeşleşiyoruz. Çocuğumuzla özdeşleşiyoruz, arabamızla özdeşleşiyoruz, tuttuğumuz takımla özdeşleşiyoruz. Takım adına küfür ediyorum, ya da yiyorum. Polis de bu ortamda yaşıyor. Hollanda polisi, toplumsal olaya gittiği zaman ekstra görev yapmış oluyor. Devlet bunun maddi olarak karşılığını, çekini vermezse, gittiği olayda yemeğini tedarik etmezse, Hollanda polisi bir daha "gitmem" diyor. Polis sendikası, bakanlığın karşısına dikiliyor. "Sen polisi böyle kullanamazsın" diyor.
       KAVGACI: Güçlünün güçsüze hakimiyet kurması, üniversitede de, en demokratik kurumda da oluyor. Polislik bilinmeyen olaylarla dolu bir meslek, Neyin, ne zaman olacağını bilemezsiniz. Bir öğretmenin, bir mühendisin büyük ölçüde neyle karşılaşacağı bellidir. Polis alt kültürünün temel ilkeleri şöyledir: Şüphe unsuru, tehlike unsuru ve dayanışma unusuru. Bu unsurlar abartılarak, göstericiyi de tehlikeli görme noktasına varabilir. Etkisiz halde olsa bile, bir genç kızı yirmi polisin birlikte götürmesi dozajını aşmış bir tepkidir.
       Aytaç: En meşru devlet, en az kaba kuvvete başvuran devlettir. Yoksa, polisi halkın karşısına sürekli diken bir devlet yapısına gidilir.
       AYTAÇ: 24 yaşına gelmiş, askerlik yapmamış, başka hiç bir yerde çalışmamış insanlar polis adayı oluyor. Bu tabandan alınan insanları halkın karşısına koyuyorsunuz. Daha ekstradan bir şey beklemek yerine daha seçici davranmak lazım.
       KAVGACI: Avrupa'da polis adayların seçimi günleri alıyor. Sadece sınav yapmıyorlar. Adaylarla oturuyorlar, konuşuyorlar, beraber yemek yiyorlar, genel davranıştan da puan veriyorlar. Bizde, 10 bin kişi alınacak, 11 bin kişi başvuruyor.
       * 9 aylık bir eğitimle polis olunuyor. Türkiye'nin geldiği eğitim seviyesinde, polisin de en az üniversite mezunu olması gerekmiyor mu?
       AYTAÇ: Güvenlik soruşturmasından geçen herkes polis adayı oluyor Türkiye'de.
       Kavgacı: Üstelik biz bu insanlara 9 ay gibi kısa bir sürede eğitim veriyoruz.
       Türkiye'de üniversite eğitimi, lise sonrası en az 4 yıl. Tıp eğitimi altı yıl. Polislik en az bu meslekler kadar önemli. Kötü bir doktor bir kişiyi öldürür. Kötü bir polis ortalığı darmadağan eder. Avrupa'da üniversitede lisans eğitimi alanlar, polis olmaları için teşvik ediliyor. Lise mezunlarına göre şanslara daha fazla. Sanıyorum, Japonya'da polisin yüzde 90'ı üniversite mezunu. Türkiye'de bunu uygulayabilmek için, polis mesleğinin sosyo ekonomik statüsünün yükseltilmesi gerekir. Aksi halde insanları bu mesleğe çekemezsiniz.
       * Mesleğe yeni başlayan polisin durumu nedir??
       KAVGACI: 100 milyon bile maaş alamayan, Bayrampaşa'da Çevik Kuvvet'te çalışan polis nerede oturabilir? Ümraniye'de, varoşlarda oturacak. Evinden iki saat önceden yola çıkması gerekecek. Yeni mezun polisin tayin olduğu yerde, nasıl ev bulabileceği düşünülmüyor. Siz doğduğunuz kasabada polis olursanız 100 milyona yaşarsınız. Aileniz, tanıdığınız, bir eviniz vardır. Ancak, polisler doğduğu şehirde görev yapamıyorlar.
       AYTAÇ: İngiltere'de bir polis büyük hataları yoksa, eğer istemiyorsa, göreve başladığı yerde emekli oluyor.
       * Bütün bunlar polisin hatalı davranışlarını unutmamızı gerektirmiyor herhalde...
       AYTAÇ: Hayır. Öğretmenin hatası, 11 yıl sonra öğrenci üniversiteye girmek için hazırlanırken ortaya çıkıyor. Ama polisin elinde her an bir cop var. Bir hata varsa anında ortaya çıkıyor.
       KAVGACI: Öğretmeni beğenmezsiniz okulu, doktoru beğenmezsiniz doktor değiştirebilirsiniz. Polisi beğenmeyip de başka bir polise gitme şansınız yok.
       AYTAÇ: Bir büyük şehire tayini çıkan bir arkadaşım, üç ay evine perdelerini bile asamamış. Çünkü, gece 3'lerde geliyor, sabahta erken gidiyor. Sabah sekizde işe başlayıp gece 12'lere kadar çalışan çok amir var. Sosyal hayatları yok, o zamanda sadece polis gibi düşünmeye başlıyorlar.
       KAVGACI: Sorun çözme mekanizmasının başında olan insanlar sorun çözmüyorlar.
       *Bir yabancı muhabirin anlattığına göre, Güneydoğu'da polis, notları arasında insan hakları sözüne rastlayınca bunu PKK ile eş anlamda görmüş. Şikayetleri nasıl azaltacağız?
       AYTAÇ: Farzedinki, bir yere bomba koyulmuş, elinizde de koyandan başka bir şey yoksa, ne yaparsanız? Siz bombayı koyan insana hiç sahip çıkmamışsınız, bölücü olduğu söylenen kurumlar sahip çıkmışsa, artık polisin yapabileceği çok az şey vardır. Sorgu aysbergin en üstüdür. Bunun altındaki istihbaratı yapmamışsanız, uygulamada yapacağınız tek şey, istenmeyen şey oluyor. Biz insan haklarını batının bastırması yüzünden istiyoruz. Eskiden kötü haber Bağdat'tan gelirdi. Şimdi kötü mahkeme haberleri Strausburg'tan gelmeye başladı. Türkiye'yi mahkum eden mahkeme kararları arttığı için, sıkıntıya giriyoruz diye insan hakları isteniyor. Dışarının dayatması ile 1989 yılında insan hakları dersi koyduk. İnsan haklarını terörle mücadeleyle eşitleştiriyoruz. Değil. Ehliyet, kimlik sormada da, bankada da insan hakları var. Hepsi bir bütün.
       *DGM'ye sevkedilenlerin yüzde 71'i serbest bırakılıyor. 100 insanı sorguluyorsunuz ama 71 insana da baskı yapmış oluyorsunuz...
       AYTAÇ: Arkasından bir de sahip çıkmazsınız, bu insanlar devlet düşmanı olur. Bu insanlar örneğin devlet memuru olamazlar. Potansiyel terörist gibi muamele görüyor, "suçsuz terörist" haline geliyorlar. OHAL bölgesinde de tutuklananların yüzde 60'ı serbest bırakılıyor.
       KAVGACI: İnsan hakları gereği işkence yapamazsınız, yapmamanız gerekir. Yasa, toplumun çıkarları dahi sözkonusu olsa, "işkence yapın" demiyor. İşkence insanın doğasına aykırıdır.
       *Polisin de, Yüksek Askeri Şura gibi bir kuruma sahip olması önerisi var..
       KAVGACI: Tüm memurların olduğu gibi, polisin de sendikalaşması gerekiyor.
       AYTAÇ: 12 Eylül 1980 öncesindeki kötü örnekleri gibi değil ama.
       KAVGACI: "Polis Şurası" demokratik olmaz. Demokrasiyi özümleyip sonra sendikalaşmamız daha doğru.
       *Vatandaş polisten nasıl şikayetçi olabilir?
       KAVGACI: Asıl sorun burada. Savcılığa dilekçe verebilirsiniz, ya da il emniyet müdürlüğüne başvurabilirsiniz. Kendileri araştırırlar, sonra savcılık işin içine girer.
       *Polis içindeki mesleki dayanışma, soruşturmayı engellemez mi? Bağımsız olan bir şikayetleri değerlendirme kurulunun olması gerekmez mi?
       Polis, polisin yanlışını ne ölçüde sağlıklı inceler, bu tartışılabilir bir konudur. İngiltere'de, Kraliçe'ye bağlı Polis Şikayet Otoritesi var. Sivil bir kurum. Hukukçular, uzmanlar ağırlıkta. Polisler de var. Müfettişin raporuna bakıyor bu kurul, beğenmiyorsa yeni müfettiş atıyor vb. Çağdaş demokrat polisler iki şeyi sağlamaya çalışıyor. Birincisi, vatandaşın katılımının nasıl sağlanacağı; ikincisi halkın şikayetlerinin en tarafsız bir şekilde nasıl değerlendirileceği. Bunları aştığımız ölçüde demokratik bir yapıda olacağız.
       AYTAÇ: Daha fazla halkına güvenme, daha fazla halkla birlikte olma.
       KAVGACI: Polislikteki yaşanan kriz demokraside yaşanan krizin bir yansıması. İyileştirme yapacaksanız, sadece poliste değil, yargısıyla, sağlığıyla, eğitimiyle, bütün kurumlarda iyileştirme yapmalısınız. Biz öğrencilerimize şunu diyoruz: Yanlış yapanı savunmayın. Örgütümde yanlışlar oluyorsa, üzeleceğim ama onu savunmadan tedaviye gideceğim.
       AYTAÇ: Bilgi toplumu polisi, amiri olmak zorundayız. Buna bir polis inanıp bir başkasına anlatsa, 2010 yılında çoğunluk buna inanmaya başlayacak ve Avrupa ile bütünleşecek polis haline geleceğiz.
       *Soğuk Savaş döneminde, devlet ve polis buna göre örgütlenmişti. Daha İdeolojikti. Bu yapıdan çıkışın işaretleri görülüyor mu?
       AYTAÇ: Akademide, "İngiltere'den gelenler" diye niteleniyoruz. Bir kurs verilmek istendi mi, amirler bile bizi çağırıyor. Adım adım bir gelişme var.
       KAVGACI: İster istemez bir değişim yaşanıyor. Devlet ve polis insanlara güvenmeli. Farklılıkların kabul edilmesi gerekir. Bizim gibi düşünmeyenler yok sayılmamalı. Devlete hatta polise düşen görev, bu düşüncelerin demokratik platformlarda tartışılmasını sağlamak, ortak paydaya dönüştürmek. Birbirimizi yok etmeye çalışırsak hepimiz yok oluruz. Ben, demokrasi hemen şimdi, diyorum.
       AYTAÇ: Ahmet Altan, "mahkumlardan büyük yazar çıkaramadık ama yazarlardan büyük mahkum çıkardık" diyor. Demokrasinin ileriye gitmesi için siyah beyazın değil, grilerin çoğalması gerekiyor.
       KAVGACI: Demokratlık ve polis yan yana gelmesi mümkün olmayan kavramlar gibi anlaşıldı. Ama polis demokrasinin koruyucusu, demokrat olmalıdır.