Durum böyle...

Dün "Televole"yi deftedar gibi izledim de... Artık yaz bitti, Bodrum takımı İstanbul'a göç etti göçmen kuşlar gibi. Ne eğlendiler, ne eğlendiler... Marsık gibi yanıp, kıvıra kıvıra oynayıp "sebehe gadder dens" edip döndüler. Onları eğlendirenle rde ter içindeydi her karede. Yaz döneminin sevilen şarkılarını sordular mankenlere. "Ayy ne bileyimmm, nereye gitsek o çalıyooo. Hem de çok hareketliii" standardında parçalar... "Pazara kadar değil mezara kadaarrr" diye diye cukka cukkayı getirdi... Çekik gözlü, Kıbrıs semalarında tekrar uçabilmek için son hamle yazın bir kaset yaptı. O da oynayıp duruyordu. Bu ülke onlara evler, arabalar ve hatta uçaklar bilem aldı. Gözümüze baka baka arabalarına binip uzaklaşıyorlar. "Ölürüm gabrime gelmee istemem istememeeem" diyerekten ipek gömlekleri giyiverdiler. Şu sıralar Amerika "out"muş "Televole" öyle diyor. Amerika uzak kalıyormuş. Onun için şimdi Paris'e gidiliyormuş. Öğrendik iyi oldu, yarın bilet alırız. Özetle durum şu; biz izliyoruz, onlar kazanıyor; onları çekenler kazanıyor. "Ya içindesin çemberin ya da dışında kalacaksın" diye diye çekirdek çıtlayarak bir ömrü tamamlayıp Karacaahmet'e yollanacağız anlaşılan...

Büyü, tütsü, cin, Anadolu gelenekleri, gizem... Postmodern köy dizilerimiz revaçta. "Sürü" filmi gibi değil. Ömer Lütfi Akad'ın üçlemesi (Gelin, Düğün, Diyet) gibi de değiller. Bir ayağı yöresel, diğer ayağı cep telefonlu tipler, havuzlu evler. Simge bunlar. Şimdi istenilen bu. "Melek" Çukurova'nın ortasına efsanelerden fırlayıp geliyor. Begüm Kütük'ün gözleri bu efsaneyi anlatıyor. Halfeti'nin güzelliklerinden kopup gelen "Azad" var bir de... Begüm'ün gözleri çok konuşulacak...

Basketbol Fededrasyonu Başkanı Turgay Demirel'in sesini duydum bir kanalda. Ankara civarından yayın yapan belediye destekli kanalın spor programında Başkan, özetle şunları söylüyordu; "takım dört mağlubiyet, dört galibiyet aldı yani fena değil. Rusya gibi bir devi devirdi dokuzuncu oldu, yenildiği maçları kıl payı kaçırdı... Kısaca başarılı oldu...Futbol Milli Takımı'na bakıyorsunuz, onlar da ilk defa katıldıkları Dünya Kupası'nda dünya üçüncüsü oldular". Bu "ilk defa katılmanın" kıstasını anlamak mümkün değil. Biri üçüncü oluyor, diğeri dokuzuncu...