The Others Filistinlilerin topraklarını işgal ettİk

Filistinlilerin topraklarını işgal ettİk

29.07.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Filistinlilerin topraklarını işgal ettİk

Filistinlilerin topraklarını işgal ettİk


İkinci Camp David doruğu bir sonuç vermeden dağıldı. ABD John Hopkins Üniversitesi sosyoloji profesörü James Ron, Filistin toprakları ve bunların gerçek sahibinin kim olduğuna ilişkin görüşlerini Milliyet’le paylaştı. Kendisi de Yahudi asıllı olan Ron’un, Filistin sorununa ilişkin aynı içerikteki bir yorumu geçtiğimiz günlerde International Herald Tribune, Boston Globe, Baltimor Sun gibi etkin Amerikan ve Ottowa Citizen adlı Kanada gazetelerinde yayınlandı.


       Birçok İsrailli geçmişte savaşlara yol açan ve halen tartışma konusu olan Filistin toprakları için vicdanlarında, “Onların topraklarına el koyduk. Aslında, işgal edilen bu topraklar üzerinde İsrail’in hak sahibi olduğu söylenemez" gerçeğini dile getiremiyor.
       İsrail Yahudileri, açıkça olmasa bile, Doğu Kudüs dahil, İsrail işgali altındaki toprakların başkalarına ait olduğunu ender olarak itiraf ederler. Aslında Filistin toprakları ile ilgili iddialar 1948’den beri İsrail toplumu içinde “en büyük tabu" sayılmıştır. En liberal görüşlü İsrail liderleri bile, bu konuda öteden beri “çok ihtiyatlı bir yaklaşım" sergilemişlerdir. Bu tavrın temel nedeni de, bu tür görüşleri açıkça benimsemenin, yol açacağı oy kayıplarıdı.

       Ein Karem
       İsrailliler, Filistin topraklarına manevi bakımdan zorlandıkları için, el koydukları iddiasını kabul etmek istemezler. Geçmişte yaşadığım deneyimler bu görüşü haklı gösterecek niteliktedir. Ailem İsrail’e ilk kez 1970’lerde ABD’den geldi. Kudüs’ün “eski kent" denilen kesimine hakim bir yerde, çok güzel bir Arap evine yerleştiler. Ancak, bu evin, bizden önce bir Filistinliye ait olduğu gerçeği, aile içinde hiçbir zaman söz konusu edilmedi. Hepimiz evi, mimarisini, önünde yayılan manzarayı ve çevresini sevdik ve sadece bunları söylemekle yetindik. Yıllar sonra, Kudüs yakınındaki Ein Karem adlı küçük bir Filistinli köyüne taşındım. Çevredeki birçok köy, 1948 savaşı sırasında yakılıp yıkılmıştı. Gariptir ki Ein Karem savaştan hiç zarar görmemişti; çekiciliğiyle de zamanla, birçok Yahudi aydınını barındıran bir yerleşim yeri olmuştu. Ben ve komşularım sol eğilimliydik. Ein Karem’in Filistin geçmişinden pek ender söz ederdik. Aksine, böyle bir yerde yaşama şansını elde edebilmiş olmamızı vurgulardık.

       Bize tanınan alan yüzde 7
       Aslında birçok İsrailli de bu toprakların Filistin kökenini pek ender kabul eder. Bunun nedeni de, 1948 savaşından duyulan utançtır. O günlerde İsrail askerleri 750 bin Filistinliyi evlerini terketmeye zorladılar ya da ikna ettiler. Günümüzde, bu gibi olaylara “etnik temizlik" adı veriliyor. İsrail bu geniş topraklara el koydu ve Filistinlilerin terkettikleri yurtlarına “mülteci" olarak bile dönmelerine izin vermedi. 1948’den sonra Filistin toplumunun harabeleri üzerinde İsrail devleti yükseldi. 400 kadar Filistin köyü yerle bir edildi ve toprakları Yahudi Tarım Kooperatiflerine verildi. Buralara taşınan binlerce Yahudi ailesi Hayfa’da, Yafa’da, Kudüs’te, Filistinlilerden kalma evlerin sahipleri oldular.
       Tahminlere göre, Filistin’in savaş kayıpları, bugünkü ölçülerle 100 - 150 milyar dolardır. Filistinlilerin kayıp hanesine kaydedilmiş bu servet, tarım alanı, tarım aracı, konut olarak Yahudi ekonomisinin envanterine girdi. İsrail hızla gelişti, güçlendi. 1948 - 1967 döneminde, denetim altına aldığı tarihi Filistin’in yüzde 78’ine tekabül eden kesiminde yapılandı. Oysa 1947 BM kararlarına göre bu geniş alanda, Yahudilere hak tanınmış alanlar sadece yüzde 7 düzeyindeydi. İsrail toplumu, Filistinliler buralardan çıkarılıp uzaklaştırılmadıkça, İsrail devletinin, “Demokratik" ve “Yahudi" bir kuruluş kimliği kazanmasının olanaksızlığını biliyordu. Bir kısım Filistinliler bu toprakları terketmemek için direndiler. Seçim zamanı geldiğinde de, İsrail devletinin “Yahudi" kimliğine meydan okumaktan geri kalmadılar. İsrail ancak “apartheid" örneği baskılarla bu topraklarda varlığını sürdürebilirdi.
       Bugün pek az sayıda Filistinli, ailelerinin 1948’den önce sahibi bulunduğu topraklara dönmeyi arzulamaktadır. Bu insanlar, eski varlıklarının artık tümüyle ellerinden uçup gittiğinin bilincindeler. Birçoğu, şimdi barındığı yerlerde yaşamını sürdürmekten; kimileri de, Batı Yakası’nda ya da Gazze de, uluslararası destekle kendilerine sağlanacak olanakları değerlendirmekten yana. Bugün birçok Filistinli, küçük de olsa egemen bir Filistin’in var olmasını arzuluyor. İstedikleri de fazla değil... 1967 savaşında sonra ellerinde kalan, daha önceki varlıklarının yüzde 22’lik bir bölümüne razılar. Barak, birçok İsraillinin bildiği fakat söylemeye cesaret edemediği şu gerçeği kabul ettirmek için yeniden kolları sıvamalıdır: İşgal edilmiş toprakların gerçek sahipleri başkalarıdır.
       Ancak, birçok İsraillinin böyle bir yaklaşıma öfke ile karşı çıkacağı kesin. Bu yolu açmak görevi Başbakana düşüyor. Genel kamu inancı, İsrail’in 1967’de işgal ettiği toprakları eski sahiplerine iade etmesi gereğinden yana. Barış yolunda Filistin’in desteği de ancak böyle sağlanabilir.