The Others ‘Haber alma hakkımız yenilgiye uğradı’

‘Haber alma hakkımız yenilgiye uğradı’

19.02.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

‘Haber alma hakkımız yenilgiye uğradı’

‘Haber alma hakkımız yenilgiye uğradı’


14 Şubat günü, Milliyet farklı bir görünümle çıktı. Diğer büyük rakipleri gibi gazetenin birinci sayfasından başlayarak toplam dört sayfa, yeni bir GSM devinin görkemli reklamlarına ayrılmıştı.
Gerçek birinci sayfa ise gazetenin beşinci sayfası olmuştu.
Türkiye’de istisna oluşturan, dünyada hemen hiçbir saygın ulusal gazetede yaşanmayan bu tablo tepkilere yol açtı.

Engin Kösebay’ın görüşleri:
"Bugünkü Milliyet’i görünce şaşırdım ve dehşete düştüm. Gazetemin ilk dört sayfası bir şirkete satılmıştı. Başka bir deyişle okuyucuların haber alma hakkına müdahale edilmişti. Böyle olmamalıydı. Başka gazetelerin bu şekilde davranması beni ilgilendirmiyor. Ama ciddiyetiyle tanınan Milliyet gazetesi ilgilendiriyor."
"Örneğin Almanya’nın ciddi gazetelerinden Süddeutsche Zeitung’da böyle bir örneğe rastlanması olanaksızdır. Neden başka ülkelerin ciddi gazeteleri bu şekilde, para karşılığı sayfalarını satmıyor da biz yapıyoruz?"
"Bu sayfalar gazeteye ek olarak verilemez miydi? Bu dört sayfa gazetenin orta kısmında yer alamaz mıydı? Elde edilen gelir okurların hayal kırıklığına değer miydi?"
30’dan fazla okur sözlü veya yazılı olarak içlerinden geçeni anlattı.
Seyfi Durmaz da bunlar arasında. "Yıllarca Hollanda’da yaşadım" diye anlattı telefonda. "Orada böyle bir manzaraya inanın bulvar gazetelerinde bile rastlamadım. Birinci sayfalarda, evet, minik ilanlar filan gördüğüm oldu, ama asla ön sayfaların reklamlara ayrıldığına şahit olmadım. Çünkü ben şahsen gazeteyi ön sayfasındaki habere bakarak alırım, okurum. En önemli sayfa da bu değil midir? Benim hakkıma el konmuş gibi oldu. Bu etkin, kocaman gazetelere yazık değil mi?"
"Evet, Türkiye’nin koşulları farklı diyebilirsiniz. Ekonomik güçlüklerden de söz edebilirsiniz. Tamam, gazete reklamsız ayakta kalamaz, maaş ödeyemez. Ben bunları anlıyorum. Ama, Milliyet gibi bir gazetenin çizmesi gereken bir sınır var gibi geliyor bana. Bazı başka gazetelerde o gün bu reklamlar iç sayfalardaydı. Doğrusu da buydu..."
Şükran Elgin, Kerim Şimşek, Ümran Beşer, Cevdet Altınay ve Nur Gündoğan da eleştiri ve sitemler iletti.
Bir okur, uzun uzun dert yandı.
"İnanın zoraki gazete alır hale geldik. Abdi İpekçi’den beri bırakmadığım bu gazetemi bana sadece sevgi ve saygı her gün okutuyor. Ama ne olur bize her şey daha kötüye gidiyor dedirtmeyin. Ülke belki kötü günler yaşıyor, ama basınımız bari bu kötülüklerden, bozulmalardan nasibini almasın. Tek dayanağımız dürüst basındır. Bizi hayal kırıklığına uğratmayın. Böyle kocaman ilan sayfaları gazeteye lazım olabilir, ama birinci sayfa yerine başka yerlerde görelim.."

Berna Aksu’nun kısa notu:
"14 Şubat günü, 50 yıllık Milliyet’i Milliyet yapan güvenilirliğe kara bir gölge düşürdüğünüz kanısındayım. Umut ederim ki hatanızın ne derece vahim olduğunu fark edersiniz."
Bülent Aktoprak’ın görüşü: "Bir şirket reklamıyla halkın haber alma hakkı çatışmış, haber alma hakkı yenik düşmüştür."
Mehmet Yılmaz’a göre, birinci sayfa yerinde aslında bir değişiklik yok. "Dışarıya birkaç sayfalık reklam eklendi. Okur yine haberi, yorumu bulacağını bilerek Milliyet’i bayiden aldı" diyor.
Yorum: Evvelce de bu sayfada, bir büyük bankanın birinci sayfa reklamı ile ilgili eleştirilere yer verilmişti. Ön sayfa, gazetenin yüzü. Okur her gün bu yüze "merhaba" diyor. Geleneksel olarak, bu sayfanın okur nezdinde bir "kutsallığı" var. ABD, Japonya ve Avrupa basınında, ön sayfayı tümüyle reklama ayırma girişimleri, çok seyrek de olsa, her seferinde editörlerin kararlı direnişi ile karşılaşıp, boşa çıkmış. Günümüz koşullarında, editörler, gazetelerde ön sayfada sadece minik reklamlara fazla ses çıkarmıyorlar. Onlara bile yoğun okur tepkisi geliyor. Tam sayfa reklamın "vitrini kaplamasının" güvenilirlikte tamiri güç bir hasar yaratmayacağına aslında pek az editör inanıyor.