The Others Hangi haber daha önemli

Hangi haber daha önemli

07.09.2009 - 01:24 | Son Güncellenme:

Mide kanserinde, tedavi umutlarını artıran bilimsel bir çalışmanın sonuçları mı, bir cinsel istismar davasında bir babanın eşini ve ilk evliliğinden olan oğlunu dava etmesi mi? Okurlarımız, kanser haberinin öne çıkarılması gerektiği görüşünde

Hangi haber daha önemli

Gazetelerde bir haberin değeri, büyüklüğü ya da önemi çoğu kez sayfada ne kadar yer işgal ettiği noktasında değerlendiriliyor. Eğer bir haber gazete sayfalarında, televizyon kanallarında ya da internet sitelerinde geniş yer bulmuşsa, bu aynı zamanda habere ya da habere konu olan kişiye medyanın verdiği öneme bağlanıyor.
Bu algılama “Basında özel hayatlar, toplumsal hayatların acaba önüne mi geçiyor?” sorusunu soran çoğu okurların da gözünden kaçmıyor ve okur kendi açısından daha önemli bulduğu bir haberin neden önemsenmediğini ya da neden “hak ettiği” ölçüde yer bulmadığını sorgulayabiliyor. 4 Eylül tarihli Milliyet’te yer alan iki farklı habere ilişkin okur eleştirisi bu yönde.

Biri adli haber

Okurumuzun dikkat çektiği haber “Antalya’da yaşayan bir kişinin, ikinci evliliğini yaptığı eşi ile ilk evliliğinden olan oğlu arasındaki ilişkinin üvey anne ile oğul arasındaki ilişki gibi olmadığını öne sürerek, savcılığa suç duyurusunda bulunması”yla ilgili. İrfan A. adlı kişi, boşandığı eşinin bir de “cinsel istismar” suçundan yargılanmasını isteyince Milliyet gazetesi habere “Eşim ile oğlum beraber!” başlığıyla birinci sayfadan yer verdi.
Antalya DHA muhabiri Teslime Tosun’un haberi şöyle:
“Antalya’da yaşayan İrfan A., ikinci eşi M.A.’nın, ilk eşinden olan oğlunu 14 yaşında baştan çıkardığını iddia etti. İlişkinin 9 yıldır sürdüğünü söyleyen A., M.A.’nın ‘cinsel istismar’ suçundan yargılanmasını istedi.”
Milliyet’in iç sayfasında geniş yer bulan haberde İrfan A., 1984’te evlendiği ilk eşinden iki çocuk sahibi olduğu, anlaşamayan çiftin, 1995 yılında boşandığı, çocuklardan birinin velayetinin annesine, M.E.’nin ki ise babası İrfan A.’ya verildiği, çift ayrıldıktan sonra baba-oğlun aynı evi paylaşmaya başladığı, havalimanında çalışan İrfan A’nın oğlu 14 yaşındayken 2000’de ikinci kez evlendiği, M.A.’dan B. adını verdiği bir oğlu daha olduğu, İrfan A.’nın mutluluğunun, iki yıl önce bozulduğu gibi bilgilere de yer veriliyor.
Haberde ayrıca İrfan A., “9 yaşında olan oğlum B.’nin bile benden mi olduğundan şüphe etmeye başladım. Aynı evde yaşıyorlar ve benim maaşımdan bağlanan tedbir nafakasıyla geçiniyorlar” şeklinde konuşurken, oğlunun, babasının iddialarını reddettiği, hakkında suç duyurusunda bulunduğu boşandığı eşinin ise konuşmadığı bilgisine yer veriliyor.

Diğeri sağlık haberi

Milliyet’te aynı gün “Mide kanseri tedavisinde büyük umut” başlıklı bir haber daha yer aldı.
Erzurum DHA kaynaklı haberde Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Farmakoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Halis Süleyman’ın mide kanseriyle ilgili araştırma makalesinin 26 Ağustos’ta ABD’nin ünlü “International Journal Of Canser” dergisinde yayımlandığı belirtiliyor:
“Süleyman, 5 uzmandan oluşan ekiple üç ayrı gruptaki deney hayvanlarında mide kanseri dokusu oluşturduktan sonra kortizol verdi. Adrenalin düzeyi normal olanlarda kortizol, kanserli dokuyu değiştiremedi. Ama kortizol sayesinde, adrenalin düzeyi azaltılanlarda yüzde 80, böbrek üstü bezleri çıkarılan ve hiç adrenalin salgısı olmayanlarda yüzde 100 başarı elde edildi.
Mide kanserinden yılda 900 bin insanın öldüğünü söyleyen Süleyman, ‘Deney hayvanlarında mide kanserini yenmeyi başardık. Patent başvurumuz kabul edildi. Bir yıl içerisinde klinik çalışmalar tamamlanırsa dünyada mide kanserinden ölümler sona erer’ dedi.”

Okurumuzun tepkisi

Feyzullah Hamin adlı okurumuz, Milliyet’in iki haber arasındaki tercihine dikkat çekiyor:
“Bir bilim adamının milyonlarca insanı ilgilendiren muazzam buluşunun aslında manşet olması gerekir. Ama bırakın manşeti ‘aile içi zina’ haberi kadar bile yer bulmamış. Hakikaten merak ediyorum ve soruyorum, neden? Antalya’da hiç tanımadığımız bir adamın özel sorunu bir bilim adamının insan hayatını ilgilendiren bu önemli buluşundan daha mı önemlidir? Yoksa bizde iyi şeyler haber olmaz mı? Ya da önemli mi değildir? Nedir sorun?
Deney hayvanlarında mide kanserini yenmenin, uluslararası patent hakkını elde etmenin ne demek olduğunu bilmeyenlere sözüm yok zaten, bilenlere soruyorum? Yıllar önce zakkumun kanser tedavisinde önemini anlatmaya çalışan bir bilim adamını biz basında rezil ettik, ABD ise kliniklerini, kapılarını açtı buluşuna yardımcı olmak için... Bu basın hâlâ o basın mı? Şimdi Milliyet gazetesi Ombudsman’ına soruyorum: Türk basını bilime neden bu kadar karşı?”

Haberin Devamı

Ombudsman’ın Görüşü:
Gazetelerde haber seçimi ve birinci sayfa kurgusu, olayların akışı, Yazı işleri’nin ve Genel Yayın Yönetmeni’nin tercihlerine göre şekillenir.
Milliyet’in “Eşim ile oğlum beraber” başlıklı haberi Türkiye’nin toplumsal ilişkilerini kodlamak açısından son derece önemlidir. Medya bugüne dek aileleri tarafından cinsel istismara uğrayan ama inkâra dayalı sayısız olaya tanıklık etmiştir. Buna karşılık söz konusu haber bir ilktir...
İlk kez bir baba, aile içinde yaşanan dramatik bir olayı, “çevre baskısı”na aldırmadan, sorunu “namus meselesi” yapmadan mahkemeye taşımıştır. Erkek egemen bir toplumda bir baba, çocukları kocaları tarafından istismara uğrayan kadınların bile yapamadığını yapmıştır.
Okurumuzun konuya bir de bu açıdan yaklaşmasının önemli olduğunu düşünüyoruz.
“Türk basını neden bilime karşı” sorusunu ise tarafımıza yöneltilmiş haksız eleştiri olarak değerlendiriyoruz. Milliyet’in bilime verdiği öneme, benzer başarılara imza atan bilim insanlarımızı nasıl manşetlerine taşıdığına ilişkin sayısız habere arşivlerde rastlayabiliriz. Gazetenin bu duyarlılığını anımsatarak “Doç. Dr. Halis Süleyman’ın çalışmasını daha iyi değerlendirebilirdi” eleştirisine hak veriyoruz.
Belki okurlarımızın kendi içinde şu soruya yanıt vermesi de gerekir; bir haberi önemli yapan o haberin sayfada kapsadığı yer midir? Manşet olması mıdır? Televizyonlarda ya da internette birinci haber olması mıdır? Belki... Ama iyi bir haber sayfada “hak ettiği” yeri bulmamış olsa bile “dünyayı ayağa kaldırabilir.” Umarız Doç. Dr. Süleyman’ın klinik çalışmasının sonuçları da dünyayı ayağa kaldıracak kadar büyük olur.