The Others 'Hedef tam demokrasi olmalı'

'Hedef tam demokrasi olmalı'

02.05.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

'Hedef tam demokrasi olmalı'

Hedef tam demokrasi olmalı


"Genel başkan en başta yeniden yapılanmayı hedefleyecek ve 60 kişilik parti meclisi üyelerinden ne bir santim üstte, ne bir santim altta olmayı kabul edecek. Demokratik yaklaşımla ortak aklın galip gelmesini sağlayacak."

Nilgün CERRAHOĞLU


"Türkiye'de demokrasinin yaşam bulması, CHP'nin bu iddiayı önce kendi içinde gerçekleştirmesi mümkündür. Mesele bir genel başkan adayı etrafında uzlaşma, anlaşmadan ibaret değil; 'yeniden yapılanma politikası' üzerinde bir anlaşma sağlanması. İki ya da beş kişinin anlaşması anlam ifade etmez. Genel başkan adayları tek aday etrafında bir araya gelseler, yeni bir parti meclisi kurulsa, partinin yenilenmesi ve yeniden yapılanmasını gözardı etseler; ne siyasal hayatın bu partiye ihtiyacı, ne de CHP'nin bir gücü kalır..." diyor Tarhan Erdem.
Tarhan Erdem'in kafası net. Çünkü, çöküş ve yeniden yapılanma konusu üzerinde yıllardır sistemli biçimde kafa yoruyor. CHP'nin yeniden açılma aşaması - 1992'de - on, onbeş arkadaşıyla birlikte "Nasıl bir parti?" sorusundan hareketle hazırladıkları "Yeni yaklaşımlar" bildirisiyle koyulmuş bu yola. Ancak "kurultayın bilinen şekliyle sonuçlanması" karşısında, partiden uzaklaşmış. O gün bugün demokratikleşme projesinin haritasını çıkartan "Demokratik Cumhuriyet Programı" içinde çalışmalarını sürdürüyor.
Adı bugün Baykal'dan boşalacak genel başkanlık koltuğuna aday isimler arasında sayılıyor. O fakat esas olanı, başkanlıkta değil yeniden yapılanma sürecini başlatacak ve sırtlayacak bir ekibin oluşturulmasında görüyor. Bu geçiş dönemine yön verecek genel başkanın konumunu da "eşitler arasında birinci" şeklinde tanımlıyor.
A.G. Araştırma şirketi adına yaptığı şaşırtıcı doğruluktaki seçim tahminleriyle herkesin ilgisini çeken Erdem, '56'dan bu yana - milletvekilliği, bakanlık, parti meclisi üyeliği, genel sekreter yardımcılığı dahil - CHP'nin tüm kademelerinde görev almış köklü bir partili. CHP yakın tarihinin tüm dönemeçlerine tanık olan Erdem; Radikal Gazetesi köşe yazarı.


- Geçmişte yaptığımız bir söyleşide "CHP'ye dönmem çünkü politikaları günlük, geleceğe yönelik değil" demiştiniz. Baraj altında kaldığı gün döndünüz. Neden?
- Yaşadığımız süreç CHP'ye Türkiye'nin meselelerini çözme fırsatı verdi. CHP bu fırsatı yakalayabilir. Herkesin kurultayda bu çabaya katkıda bulunması lazım. Ben de herkesten biri olarak o çabaya katılmak istedim...
- CHP neden bu kadar özel Türkiye için?
- CHP hep Türkiye'ye ileri hedef koymuş bir parti. CHP olmasaydı, demokratik yaşama geçemezdik. CHP gibi bir partiyle beraber olmasaydı, İsmet Paşa tek başına demokrasiye geçişin garantisi olamazdı. "Ortanın solu" ve '70'li yıllardaki Ecevit döneminde, CHP sol tartışmasını Türkiye gündemine sokan partidir. CHP olmasa, '61 Anayasası olmazdı. 61 Anayasası'nın tüm ilkeleri '59 kurultayında şekillendi; Anayasa Mahkemesi, çift Meclis, grev - toplu sözleşme, personel rejiminde reform, üniversite - TRT'nin özerkleştirilmesi, Danıştay'ın Adalet Bakanlığı'ndan bağımsızlaştırılması, yargı bağımsızlığı... bu kavramların tümü '59 kurultayında 'ilk hedefler beyannamesi' adı altında CHP tarafından ortaya konmuştu. '61 Anayasası şimdiye dek yapılmış en liberal anayasa ve ilk hedefler beyannamesi de Türkiye'nin daha aşamadığı bir tarih belgesi. '82 Anayasası da nitekim, CHP'nin kapalı olduğu dönemde yapıldığı için bu kadar geri olmuştur.
- CHP'nin kapatılmasıyla Türk siyasetinin mihenk taşı yerinden mi oynadı?
- Öyle oldu. Ve o gün bugün kendini bulamadı. Türk siyasetindeki tıkanıklığın da, hem de CHP'deki tıkanıklığın da temel nedeni bu.

Solun içi boş

- İspanyol sosyalizmi lideri Felipe Gonzalez iktidarı şu söylemle almıştı: "Demokrasi olmayan yerde sosyal demokrasi olamaz. Demokrasiye geçiş yaşayan ülkede bir sosyal demokrat partinin üstleneceği ilk misyon demokrasiyi inşaa etmektir..." CHP de demokrasinin kesintiye uğradığı yerde tıkandı gerçekte...
- Çok doğru bu. Sorun, '71 Anayasası'nın, '61 Anayasası'ndan çark etmesi ve daraltılmasıyla başladı. Buna karşı çıkamadı CHP. Evet sola açılım yaptı ve bir söylem başlattı ama söyleme muhteva kazandıramadı. Ezilen kitlelerin sözcülüğünü yapmakla yetindi. O günkü hükümetlerin de bunda etkisi var. '70'lerde solun muhtevası doldurulabilseydi eğer, '80 olmazdı. Bunun için Türkiye ve CHP'nin meselesi iç içe geçiyor. Ama bu ilinti, hala tam şuurlu biçimde ortaya konmuş değil. Bazı şikayetlerde bulunuyor. Bu iş şikayetle olmaz. Şikayetlerin üstüne gitmek gerekir.
- Demokratikleşmedeki büyük kopuşla birlikte CHP değişimci misyonundan uzaklaştı ve diğer partilerle benzeşti. Lider sultasıyla kliantalist yapı kazandı, öyle mi?
- Evet çünkü '50 sonrasında kurulan tüm parti tüzüklerine bakın; bir şablon gibi CHP'nin tüzük ve programına uygundur. Ama CHP kendisini geliştiremeyince, diğer partiler de yerinde saydı. CHP görevini yapabilseydi, diğer partiler de ona göre pozisyon alırdı. Bunun tam tersi oldu.

Baykal kandırıyor...

- Gelelim '90'lara...
- CHP '92'de yeniden kuruldu. Aslında o zaman derhal demokratikleşmeye sahip çıkan bir parti kurmak gerekirdi. O yeni partiyi kurmanın şartı da, mevcut siyasi kadrolar dışında, yeni arayışlara girmekti. Ama Deniz Baykal gümbür gümbür gelecem dedi. Geldi ve gümbür gümbür de gitti.
- Gitti mi?
- İstifa etmek niyetinde değil. Parti örgütü ve halkı kandırmak istiyor. Hala kendisinin ya da yerine kendi işaret edeceği birinin seçilmesini bekliyor. Çünkü kendi anlayışı ve metodlarıyla partinin ilerleyebileceğini düşünüyor. 7 yıldır yönettiği parti ufaldı oysa. '95'te oylar % 21'den % 10.7'ye, '99'da da % 8.7'ye düştü. Baykal bunu kendisiyle ilgili bir sorun diye görmüyor.
- Şimdi her şey genel başkan yarışına kilitli. Bu yarışla uzun dönemli yeniden yapılanma perspektifi yakalanabilir mi?
- Örgütte bu ihtiyaç var ve önümüzdeki günlerde daha belirginleşecek. İlk iş, partinin yeniden yapılandırılmasına ilişkin alınacak karar olmalı. Edirne'den Kars'a, tüm parti örgütü, parti merkezi, tüzüğü, kurultayı, üyeleri, ili ve ilçesinin yeniden örgütlenmesi demektir bu. Yeni programın, yenilenmiş örgütle tartışılması gerekir.
- Bu CHP için devrim anlamına gelmez mi?
- Türkiye için devrim anlamına gelir. CHP devrimi yaparsa, Türkiye de devrim yapacaktır. Onun için halk CHP ile bu kadar ilgili. Bakın her yerde CHP konuşuluyor.
- Devrimin yapılabilmesi için başında bir lider olması gerekmez mi?
- Liderden önce "yeniden yapılanma" kararının alınması lazım. Bu oluşuma talip yeni bir parti meclisi seçilmesi gerekir. Bu parti meclisine de geçici süre için kurultay yetkileri verilmelidir. "Heyeti temsiliye misyonu" dediğim budur. Bu azim ve kararlılık gösterilemezse CHP anı olur.

Lider öne çıkmamalı

- Ya lider?
- Genel başkan, parti meclisinin başkanı olmalı. Herşey parti meclisinde başlamalı ve bitmeli. Parti meclisi başkanı bir oturum başkanı gibi parti meclisi müzakerelerini yönetmeli ve parti meclisi üyeleriyle aynı düzey ve eşit haklarla; yeni programı oluşturmalı, partiyi yeniden kurmalı. Kimi getirirseniz getirin aksi halde çıkış sağlanamaz.
- Genel başkanın profili ne olmalı?
- En başta yeniden yapılanmayı hedefleyecek, bunun oluşmasında rol alırım diyecek ve 60 kişilik parti meclisi üyelerinden ne bir santim üstte, ne bir santim altta olmayı kabul edecek. Demokratik yaklaşımla ortak aklın galip gelmesini sağlayacak.
- "Yeni CHP"nin getireceği çözüm önerileri neler olmalı?
- İlki ve birincisi "demokratikleşme ve düşünce özgürlüğünün" içini doldurmaktır. "Vatan, millet menfaati için düşünce özgürlüğü sınırlanabilir" demekle iş geçiştirilemez. Bu faşist bir anlayış. Çünkü herkesin "vatan menfaati" anlayışı farklı ve bu esnek kavram istenilen yere çekilir. Örgütlenme özgürlüğü şudur; şöyle dernek kurulur, şu şu durumlarda düşünce özgürlüğü sınırlanır diyeceksiniz...
- Yani?
- Türk demokrasisi hangi sınırlarda kendini koruyacaktır? Bu korumaya düşünce planında gerek var mı, yok mu? Açıkça karar vermek lazım. Bence şiddeti savunmadığı ve amaçlamadığı sürece, Türkiye'de herşey söylenebilmeli. Deniliyor ki: "Devletler kendisini korur. Demokrasiye karşı fikirler yasaklanır." Ben o fikirde değilim. Bunun bu açıklıkta söylenebilmesi lazım. Ya da aksi; o zaman da açıkça tersinin söylenebilmesi gerek.
- Anayasa Mahkemesi Başkanı bu konudaki görüşlerini, hiçbir parti liderinin ifade etmediği netlikte, açıkladı. Siyasiler niye buna cesaret edemiyor? İşaretin illa devletin içinden mi gelmesi gerek?
- Karşı fikirde olandan çekiniliyor. Ertesi gün siyasi parti sözcülerinin beyanları vardı. Baktım gene ortadan, açıktan idare ediyorlar. Açık konuşmak, tartışmak, karşı tarafı ikna geleneği yok bizde. 15 yıldır ortadan idare ediliyor bu konu. Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın söylediği bir şey var: Geçici 15. maddenin 3. fıkrası açık. Partilerin demesi lazım ki: 15. maddenin 3. fıkrasını kaldıracağız. Nokta. Bu söylendiği gün, partilerarası fark görülecektir.
- Diğer hedefler ne olmalı?
- Güçsüzden yana olmak ve yargının etkinliğini sağlamak. Bunun altına istediğiniz kadar madde ekleyebilirsiniz. Gerisi tartışılabilir, konuşulabilir şeyler.
- Laiklik?
- O demokrasinin olmazsa olmaz parçası.
- YDH, ÖDP gibi yeniden yapılanma taleplerini gündeme getirmeye çalıştılar. Ama tutmadı bu maya. Ya halkta böyle bir talep yoksa?
- Halkın bugünkü yönetimin dışında başka bir şey istediği açık. Ama henüz adını koyduğunu sanmıyorum. Bir de tabii baraj var. Türk seçmeni gerçekçidir. Barajı kaldırın - yeni siyasi oluşumlara prim var mı yok mu - o zaman konuşalım...