The Others İnsanın Doğası-IV Varoluş Boyutları

İnsanın Doğası-IV Varoluş Boyutları

09.04.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

İnsanın Doğası-IV Varoluş Boyutları

İnsanın Doğası-IV  Varoluş Boyutları


Doğan Cüceloğlu


       Doğuştan getirdiğimiz beş varoluş boyutlarından söz etmeyi sürdürüyoruz.
       VAROLUŞUN ÜÇÜNCÜ BOYUTU - Sevilmek - Özlemek
       Sağlıklı ailede insanlar birbirlerini sevdiklerini ve özlediklerini gülüşleriyle, dokunuşlarıyla, bakışlarıyla "seni özledim," "gel yanıma seni bir öpeyim," gibi sözleriyle bolca belirtirler. Bu tür sevgide koşul yoktur; "seni sen olduğun için, şu anda olduğun gibi seviyorum, özlüyorum," anlayışı vardır.
       Sağlıksız ailede insanlar birbirlerini sevdiklerini ve özlediklerini belirtmezler, insanların birbirlerini sevdiğini söylemesi sanki tabudur, acayip bir şeydir. Sevgi göstermek bu ailelerde bir zayıflık, bir tuhaflık belirtisidir. Bu ailelerde sevgi yerine korkuya daha önem verilir; babalar, şımarmasın diye, çocuklarını uyurken öperler. Çocuklarını terbiye etmenin yolu iyilikle konuşmak, anlatmak, açıklamak değil, bağırmak ve dayaktır.
       Bazı ailelerde günüşte "sevgi varmış gibi" bir izlenim elde edersiniz. "Benim çocuğum çok uysal; söylenen her şeyi itirazsız yapar," "benim çocuğum çok akıllı; öğretmenlerinden hep, 'aferin' alır," türünden sözleri sık sık duyabilirsiniz.
       Ama bu sözler çocuğu geliştirmez; aksine çocuğu korkutur, kaygılandırır ve gelişmesini engeller. Koşullu sevgi sürekli çocuğun önüne bir takdir veya tekdir kor: "şunları şunları yaparsan/yapmazsan (oyuncağını kırarsan, sözümü tutmazsan, derslerine çalışmazsan) seni sevmem; ama, şunları şunları yaparsan/yapmazsan (sözümü tutarsan, derslerine çalışırsan, oyuncağını kırmazsan) seni severim," gibi. Bu durumda çocuğun kaydettiği şu mesajdır: "benim kendim, kendim olarak sevilmeye layık değilim!"
       Şimdi bazı okuyucular, "Peki ne yapalım yani, çocuk ne kırarsa kırsın, ister çalışsın ister çalışmasın, söz tutsun ya da tutmasın, hep sevmeye devam mı edelim? O zaman arsız, kendi istediğinden başka hiçbir şey düşünmeyen, söz dinlemeyen bir çocuk yaratmış olmaz mıyız?" diye düşünebilirler.
       İlk bakışta sanki böyle bir şey öneriyormuşum gibi bir izlenim elde edebilirsiniz; ama, bu dizileri okumaya devam ederseniz, göreceksiniz ki, aslı arsız ve bencil çocuk olduğu gibi kabul edilemeyen çocuklardan yetişir. Ama bu tür tartışmaya varoluş boyutlarını irdelemeyi bitirdikten sonra girebileceğim. Şimdilik şunu söylemekle yetinelim: kendisi olduğu için, yani sadece ve sadece kendisi olduğu için sevilmeyen çocuklar, su verilmeyen çiçekler gibi solarlar, gelişemezler.


Yazarlar