The Others İskender’i ben tetikledim

İskender’i ben tetikledim

07.03.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

İskender’i ben tetikledim

İskender’i ben tetikledim


AKUT üyesi Iğdır'ın ölümünün ardından depresyona girdiğini açıklayan Prof. Dr. Lordoğlu: Tetikleyen benim. Depresyondayım. Çok ağır bir yük. İlaç kullanıyorum


       Atlas Dergisi editörlerinden AKUT üyesi İskender Iğdır'ın Ağrı Dağı'nda ölümüne neden olduğu iddialarına hedef olan Prof. Dr. Kuvvet Lordoğlu, "Olayı tetikleyen benim. Kayma benimle başladı. Bu çok ağır bir yük. Depresyon ilaçları kullanıyorum" dedi.
       Marmara Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü Başkanı Lordoğlu (48), Milliyet'in sorularını yanıtlarken, 1985'ten bu yana dağcılık yaptığını ve altı kez Ağrı Dağı'na çıktığını söyledi. Son olarak 10 yıl önce Ağrı'ya çıktığını dile getiren Lordoğlu, kazayı şöyle anlattı:

       Mahruki zorlandı: Grubun en yaşlısı bendim. Geride gidiyor, diğerlerini gözle takip ediyordum. 29 şubat gününün sabahı kahvaltı ettikten sonra yola çıktık. 5 bin metre buzula ulaştığımızda ayağına en son kramponlarını giyen bendim. Bu sırada İskender buzlu bölgeyi geçiyordu. Buzlu bölgeye geldiğimde Nasuh, zirveden geri dönüyordu. Bana, 'Bu yöne yaklaşma, gelme, zorlanıyorum' dedi. Yukarı çıkarak tehlikeli bölgeyi geçtim. Aşağıya indiğimde Nasuh ve Selçuk tehlikeli bölgeyi geçmişlerdi.

       Havada takla attım: İskender hazırlığını yapıyordu, geçmem için hattı uzattı. Bana, 'Kuvvet abi yardımcı ipin varmı?' dedi. Ona ipi verdim. Beni pursik düğümüyle hatta bağladı. İlerlemeye başladım. Bir iki adım atmadan sendeledim, kaymaya başladım. O anda dengem kayboldu. Havada takla attığımı görmüşler. İp iki taraftan birden boştaydı. Selçuk ve Nasuh ipi önce tutuyordu, ardından ip onların elinden çıktı.

       İskender patırtı içinde geçti: Düşme esnasında kazmamla dönüp buzun üzerinde tutunmaya çalıştım. Bir bölgede, yavaşladım. Yanımdan gürültü, patırtı içinde İskender geçti. Yüzü buzula dönüktü. Emniyetimi alıp kazmayı yere sapladım. Yavaşça kalktım. İskender'in tutması gereken ip yanımdaydı. Öbür ucu da, Selçuk ile benim aramda. İskender'in nasıl emniyet aldığını bilmiyorum. Buz kazması üzerinden geçirdiğim ipin diğer ucu da Selçuk'taydı. Buz kazması benim düşmemle fırlayıp gitmiş, arkasından Selçuk'un elinden ip kaymış, çıkmış. Selçuk ipin üzerine atlamış, iple bir süre kaymış ve durmuş. Ayağa kalktığımda şöyle bir tablo vardı. En arkada Nasuh, önünde Selçuk. İp benimle Selçuk'un arasında.

       Tetikleyen benim, ama: Ya İskender düştüğümü görünce ipin üzerine atladı ve dengesini kaybetti ya da henüz hazır değildi ve ben sendeleyince ipi kaçırdı, dengesini kaybetti, düştü. Kendimi kazaya neden olmuş gibi gördüğüm için zaman zaman, 'Acaba ben mi düşmesine neden oldum?' diye düşünüyorum. Eğer ben neden olsaydım, onunla birlikte aşağıda olmam gerekirdi. Eğer ipe bağlı olsaydı, beni de aşağıya doğru götürürdü. Yapılması gereken şeyler yapıldı. Belki bir dalgınlık, bir ihmal, bir anlık bir tereddüt bu kazaya neden olmuş olabilir. Tetikleyen benim. Ben de düşebilirdim. Bu çok ağır bir yük. Olaydan sonra antidepresif ilaçlar kullanmaya başladım. Kayma benimle birlikte başladı. Ama bu tetikleme esnasında bende düşebilirdim.

       Ölüm hepimize teğet geçti: Buz vidası buzul çıkışlarında bir hattı sabitlemek için kullanılır. Aynı şey kazmayla da yapılabilir. Burada mesele kazmanın yükü taşımamasıdır. Yanımızda buz vidası yoktu, ama herkesin kazması vardı. Buz vidasına gerek olmadığı yukarıya çıkışımız sırasında da ortaya çıktı. Ölüm dört kişiden birini teğet geçti. Eksikler ve hatalar vardır. Bunu dağcılar bir araya gelir, tartışırız. Teknik ayrıntılar üzerinde yorumlar yapılabilir.

Iğdır ailesi: Kasıt ve ihmal yok

       Ağrı Dağı’nda yaşamını yitiren İskender Iğdır’ın babası Yusuf Iğdır, olayda herhangi bir ihmal, kasıt veya kötü niyet olduğunu düşünmediklerini bildirdi.
       Oayın tamamen “şanssız" bir kaza olduğunu vurgulayan Iğdır, “İskenderimizin başına geldiği gibi, diğer arkadaşlarının da başına gelip, hepsini kaybedebilirdik" dedi.
       “Olayda herhangi bir ihmal, kasıt veya kötü niyet olduğunu düşünmüyoruz" diyen baba Iğdır, şunları kaydetti: “Çünkü biliyoruz ki; onlar İskender’in güvendiği can dostlarıydı.