The Others Kalbe söz geçmiyor...

Kalbe söz geçmiyor...

10.07.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Kalbe söz geçmiyor...

Kalbe söz geçmiyor...


       Yan yana dizilen sözcükler basit toplamlarından daha çok şey anlatır. "Antika" örneğin... Emsalsiz ya da eşine az rastlanır olan bir "değer"i ifade eder.
       Ancak "antika adam" deyince iş değişir. Antika, değişime kapalı inancıyla "yeni"ye sırtını dönen insana değer katmaz!
       Olaylar ve varlıkların bazı halleri komiktir. Komik hallerin canlandırılmasına da "komedi" deniyor.
       Bir de "komik olmak" var ki, "uygunsuz davranış" olarak karşımıza çıkıyor!
       * * *
       Bir haftanın haber açısından bilançosunun emanet edildiği bu köşede terazi her zaman hassas olamadı, biliyorum. Mesleğimizin can damarı olan muhabirler, o hafta altı çizilmeyi hak eden haberleriyle bu köşede yer alamadılar kimi zaman.
       Neden?
       Gönül tokluğundan süzülen bir görgüyle bu köşeye yöneltme hakkını kullanmadıkları bir soru bu. Tam da seslendirilmediği için hesap soran bir soru.
       Evet, neden?
       Gazeteyi zaten izleyen okura "bu hafta şunları yazdık"tan ibaret bir seslenişin okunmaya değer bir yazı olmayacağı düşüncesi soruyu karşılamaya yetmiyor.
       Yanıt, övünmenin - sevinmenin "uygunsuz davranış" olacağı zamanların duyumsanmasıyla anlamını buluyor.
       Abdi İpekçi, Uğur Mumcu gibi büyük gazetecilerin katillerine ilişkin gelişmelerin yaşandığı bir haftada dalacağınız kendi dünyanızı küçültmüş sayılmaz mısınız?
       Aslında...
       Komik olmaz mısınız!
       * * *
       O hiç seslendirilmeyen sorunun yanıtı yüzünden uzayan bir liste... "Gönül borcunun alacaklıları"na her hafta katılan yeni isimler var elbette.
       Kadri Gürsel yönetimindeki Dış Haberler Servisi örneğin. Güven Özalp'in Hazar petrol ve doğal gazının Türkiye ile Yunanistan üzerinden Avrupa'ya taşınacağına ilişkin özel haberi gibi bizi daldığımız kendi dünyamızdan çıkaran servisin enfes dosyaları bu köşede hiç anılmadı.
       Yalçın Çınar yönetiminde iddialı bir fotoğraf servisi oluşturan arkadaşların bu köşeyi ilk ziyaretleri sayılır şu satırlar. Ne kırk yıllık kıdemin kapılması çok kolay tafrasına yüz vermeyen Mustafa İstemi... Ne deklanşörü ile hayata bir kez bile karavana atış yapmayan Ercan Arslan... Ne diğer arkadaşlarımız yer buldular bu köşede.
       Rakiplerine kök söktüren Murat Sabuncu yönetimindeki Ekonomi Servisi, Muhsin Çifteler ve Önay Yılmaz yönetimindeki Ankara ve İstanbul istihbarat, Zeki Çol yönetimindeki Spor Servisi de var listede. Gazeteyi elektronik ortamda hazırlayan ve kısa zamanda inanılmaz işler başaran Ercüment İşleyen'in yönettiği İnternet Servisi ile Bülent Berkman yönetimindeki Kültür - Sanat Servisi de büyük bir gönül borcunun alacaklıları.
       Bütün Türkiye'nin Avrupa Futbol Şampiyonası maçlarını TRT'den onun yorumlarıyla dinlediği Ömer Üründül o haftalarda sığmadı bu köşeye.
       Sahi haftalar önce başlayan Ahmet Tulgar'ın enfes pazartesi söyleşilerinden, Bilge Egemen'in "Devriye" notlarından da söz etmedim.
       Erdal Gökkaya yönetimindeki Magazin Servisi'ne gelince. O seslendirilmeyen soruyu yöneltmeye belki de en çok onların hakkı var.
       Ve aramızdan ayrılan arkadaşlar...
       Gönül borcunun en büyük alacaklısı onlar!
       * * *
       Kemal Sunal'ı son yolculuğuna uğurlarken düşündüm bunları. "Biz"i anlatan öyküleriyle büyüyen bir komedyenin gündemi belirlediği bir hafta "kendi dünyamıza dalmanın komik olmayabileceğini" düşündüm.
       Evet...
       Aramızdan ayrılan ve ayrılanlara ilişkin bir ses vardır içimizde, hükmedemeyiz... Hiç olmazsa yürek vurgununa yenilen Sunal'ın ardından o dizeye kulak verelim:
       "Kalbe söz geçmiyor canım efendim!"