The Others ‘Kalbim EGE’de kaldı’

‘Kalbim EGE’de kaldı’

01.11.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

‘Kalbim EGE’de kaldı’

‘Kalbim EGE’de kaldı’


Selanik’te doğmuş, ilk gençliği orada geçmiş bir Ermeni Arşak Zakaryan. 25 yaşında anayurduna dönmüş ama aklı doğduğu yerde


       Arşak Zakaryan’ın büyük babası 1800’lerin sonlarında Erzincan Kemah’tan Selanik’e kurukahvecilik yapmak üzere göç ediyor. Aile hızla gelişiyor, Arşak’ın babası Samuel, işi devralıyor. 1 Mayıs 1921’de Arşak dünyaya geldiğinde Zakaryanlar Selanik’in ünlü ve zengin aileleri arasına giriyorlar.
       Arşak, bir Ege delikanlısı olarak Selanik’in güzel kızlarıyla, unutulmaz geceleri arasında düzenli ‘seyrü sefer’ yaparak hayata hazırlanıyor.

       Şu asker erkek mi?
       1946’da Sovyetler Birliği lideri Stalin, Ermenistan’ın sınırlarını açıyor. Dünyanın değişik yerlerinde yaşayan Ermeniler anavatanlarına dönüyorlar. Arşak’ın babası Samuel Zakaryan da bu davete kulak veriyor. Çünkü Ermenistan’dan gelen gönüllüler, “Burada yaptığın işin aynısını kendi ülkende de yapabilirsin" diye yüksekten atınca, baba Zakaryan kararını açıklıyor:
       “Kalkın kendi ülkemizi şenlendirmeye gidiyoruz!"
       Zakaryan ailesi Selanik’ten gemiye biniyorlar. Gemi Batum’a yanaşırken baba Samuel oğluna sesleniyor:
       “Arşak şu iskelenin üzerindeki asker, kadın mı erkek mi?"
       “Kadındır baba."
       Samuel sağ elinin içiyle anlına vuruyor:
       “Eyvaah, yaktım sizi!"

       Kentin en güzeli
       Zakaryan Ailesi Ermenistan’ın taşrası Leninakan’a gönderiliyor. Şimdiki Leninakan yanında bizim doğu illeri Bursa, Antalya gibi kalır. Varın 53 yıl öncesini siz düşünün...
       Arşak batılı ya, kentin gençleri etrafını çevirmiş “anlat bize Selanik nasıldır?" diyorlar. O da keyifle anlatırken, birden gözü takılıyor:
       “Bu güzel kız kimdir?"
       “Onun adı Peprone, ama hiç heveslenme kimseye bakmaz."
       Arşak bir hafta izin istiyor. Bütün ‘takım’, yemeğine iddiaya giriliyor. Arşak hala o anın gururunu yaşıyor:
       “Birinci gün evini öğrendim. İkinci gün Peprone ile bizimkilerin yanından geçtim. Hepsi ayağa kalktı, ‘yemek için telefon edebilirsiniz’ dedim."
       Arşak ile Peprone beraberliği 2 gün artı 53 yıldır kesintisiz sürüyor.
       Tesadüf mü toprak mı çekti bilinmez, Peprone de Batı Trakyalı, Drama kentinde 1927’de doğmuş.

       Denizi özledim
       Arşak Zakaryan ile evinde uzun bir akşam yemeğinde görüştük. Bize kendi yaptığı Yunan rakısı Uzo’dan ikram etti. 80 yaşındaki Arşak’la iki kilo uzoyu gayet rahat devirdik. Az daha yazmayı unutuyordum, bütün Anadolu kökenli Ermeniler gibi Arşak da çok güzel Türkçe konuşuyor.
       Yemeğin sonuna doğru Uzo duvarları aşılmışken ‘hain’ bir soru kadehlerin arasında yuvarlanıyor:
       “Arşak, Selanik’ten geldiğin için pişman mısın?"
       “Yıllar geçer ama acı geçmez!"
       Her günü ağır pişmanlıkla geçmiş koca bir 53 yılın sonunda en çok özlediği şeyleri sıralıyor:
       “Denizi özledim... Deniz kenarında istavrit ve midye yemek isterdim!"
       Arşak Zakaryan’ı İstanbul’a davet ettim, “misafir olarak gelmem" dedi:

       İki kez Lenin Nişanı aldı
       Arşak Zakaryan, Ermenistan’da boya işçisi olarak çalışmış. O kadar sıkı çalışıyormuş ki, iki kez ‘Lenin Nişanı’na layık görülmüş. Nişanın ödülü de dev bir Sovyet gemisiyle Akdeniz seyahati... Ustası diyor ki:
       “Selanik’i de göreceksin."
       “O zaman gitmem."
       “Neden?"
       “Arkadaşlarımın yüzüne bakamam... Bana ‘gitme’ diye çok yalvarmışlardı!"
       Arşak Zakaryan, Ermenistan’a geldiğinde Yunanistan Komünist Partisi üyesiymiş. Sonra?.. Sonrasını kendisi anlatsın:
       “Burada komünizmden soğuttular beni, anti komünist oldum!"