The Others 'Kofi, hayatımı değiştirdi'

'Kofi, hayatımı değiştirdi'

17.07.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

'Kofi, hayatımı değiştirdi'

Kofi, hayatımı değiştirdi

       Kültürler ve sınırlar ötesindeki insan tabiatını çok iyi anlıyor. Sanırım bu çekim kuvveti ve karizma, hüküm verme, zamanlama kavramı gibi tüm bu nitelikler onda zaten vardı.

       Geçen şubat ayında Bağdat'ta kazandığı sürpriz başarıyla, dünyayı, Körfez'de yeni bir savaşın eşiğinden döndüren Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan, bir anda tüm dünyanın dikkatlerini üzerinde toplayan "zirvedeki diplomat" haline geldi. Yumuşak, ama kararlı üslubu ve ikna gücü ile, dünya örgütüne, uzun süredir özlediği itibarı yeniden kazandıran Ganalı Annan, artık sokakta tek başına yürüyemeyecek kadar ünlenmiş durumda. Peki böylesine iddialı bir role soyunan liderin arkasında, nasıl bir kadın var? Stockholm doğumlu avukat, ressam ve eski bir BM çalışanı olan Nane Annan, eşiyle birlikte üstlendiği riskli rolün perde arkasını, New York'ta BM büro şefimiz Sema Emiroğlu'na anlattı

       *Eşinizin, geçen yıl Birleşmiş Milletler'nin Barış Gücü operasyonlarından sorumlu Genel Sekreter Yardımcılığı'ndan, sürpriz biçimde Genel Sekreterliğe yükseltilmesiyle, hayatınız nasıl değişti?
       Aslında eşim hayatımı iki kez değiştirdi. Çünkü ilk önce mesleğim avukatlıktı. İsveç'te uzun bir süre avukat olarak çalıştıktan sonra, Cenevre'de Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'nde (UNHCR) görev yaptım. Eşimle de orada tanıştık.
       *Ne zamandı bu?
       1980'lerin başındaydı. Daha önce avukatlık eğitimi görmüş, her zaman kamu sektöründe çalışmış ve 1968'de İsveç mahkemesi sistemine adımımı atmıştım. 1975'te idari ve mali temyiz mahkemesinde görevli en genç hakim yardımcısı oldum. Ardından İsveç Parlamentosu'nda, Yabancılar Kanunu'na ilişkin komisyonun sekreter yardımcılığı yaptım. 1979 - 80 yıllarında da İsveç Etnik Önyargı ve Irk Ayrımcılığı Komisyonu'nda uzman olarak çalıştım. Mülteciler konusu da onun bir parçasıydı ve 1981'de hukuk görevlisi olarak, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği'ne geçtim. O zaman Cenevre'de idari konularla görevli olan Kofi ile de orada karşılaştım.
       *Hayatınızı iki kez değiştirdiğini söylediniz?..
       Evet, BM'nin içindeki bir kilisede evlendik ve o sırada Kofi, Cenevre'den New York'a dönmek üzereydi. Ben de onunla birlikte New York'a geldiğimde, hayatımın gerçek tutkusu resim yapmaktı. Ama gençliğimde resim yapmak, kendimi geçindirmek için en iyi yol sayılmazdı. Dolayısıyla, 16 yıl hukuk alanında çalıştıktan sonra, birdenbire sanat okuluna gidebilme fırsatına kavuştum. Uzunca bir süre New York'ta sanat okuluna devam ettim ve Brooklyn'de bir stüdyom vardı. Resim yapmanın, ne denli diğer insanlardan izole olup, yalnız başına yapılan bir sanat dalı olduğunu düşünürseniz, yaşamımın nasıl değiştiğinizi tahmin edebilirsiniz. İkinci büyük değişiklik ise, eşim genel sekreter seçildiği zaman oldu, hayatım tümüyle değişti.
       *Bu değişikliklerden memnun musunuz?
       Sanırım hayat bir sarkaç gibi... Bir öne, bir arkaya gidiyorsunuz. Şimdi, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği'nde çalıştığım sıralardaki yaşamıma geri dönmüş gibiyim. En önemli ilgi alanlarımdan biri kadınlar ve çocuklar. Kofi ile birlikte seyahat ettiğim zamanlarda, BM'nin çalışmalarını yerinde görmek amacıyla, ayrı bir ziyaret programım oluyor. Onlarla ilgili bilgi sahibi olmamın önemli olduğunu düşünüyorum. BM'nin program sorumluları ile görüşmekten çok mutlu oluyorum. Genellikle hepsi, tesadüfen kadın oluyor ve büyük bir özveri ve bağlılık ile çalışıyorlar. Aslında onlardan büyük ölçüde ilham alıyorum.
       *BM'nin First Lady'si olmanın verdiği stresle nasıl başa çıkıyorsunuz? Yükümlülüklerinizi çok talepkar buluyor musunuz?
       Evet, talepkar olduğu doğru, ama aynı zamanda ödüllendirici de buluyorum. Özellikle, bu insanlarla karşılaştığım zaman. Bana çok ilham veriyorlar. O zaman kendinizi biraz da olsa unutuyorsunuz. Gerçekte, ben oldukça utangaç bir kişiyim. Ama onlarla biraraya gelince, onların fikirleri ve çabalarıyla besleniyor, esinleniyorum. Bu da oldukça muhteşem bir şey. Bir de benim eşim, çok olumlu bir insan, kendisi ile barışık bir kişiliği var. O konuda bana hep yardım ediyor.
       *Tüm bu olanlardan sonra, özel hayatınızın en azından bir kısmını kaybettiğiniz görüşünde misiniz?
       Evet, öyle sanıyorum.
       *Özel hayata sahip olmayı özlüyor musunuz?
       Evet, sanırım özel hayatımın biraz azaldığını söylemek, durumu eksik yansıtmak oluyor. İçinde bulunduğum yaşam, tamamen kamuya açık, herşeyimiz, halkın önünde cereyan ediyor. Hem ben, hem de eşim, oldukça mütevazi insanlarız. Kofi, daima herkese değer veriyor; bu bir kapı görevlisi de olabilir, en üst düzeydeki kişiler de... Bu, onun en önemli özelliklerinden biri.
       *Hiç hayatınızın bundan önceki herhangi bir noktasında, şu anda bulunduğunuz yere gelmeyi ummuş muydunuz? Günün birinde, eşinizin dünyanın bir numaralı diplomatı, sizin de dünyanın "first lady"si olacağınız, hiç aklınızdan geçti mi?..
       Hayır, bu imkansızdı. Çünkü, daha önce hayatımda hiçbir zaman böyle değişiklikler olmamıştı... Tabii, Kofi'yi tanıdığım zaman, çok üstün olan özelliklerinin hemen farkına varmıştım.
       *Eşinizin, çok büyük gelecek vaat ettiğinin farkında mıydınız?
       Hayır, gelecek vaat etmesi açısından değil, önemli olan şey, kendisiydi. Bir erkek olarak, güçlü olduğu kadar, sevgi ve şefkat sahibi de... Kültürler ve sınırlar ötesindeki insan tabiatını çok iyi anlıyor. Sanırım bu çekim kuvveti ve karizma, her zaman için onda mevcuttu. Çok başka özelliklere daha sahip. Hüküm verme, zamanlama kavramı, vs. gibi tüm bu nitelikler onda zaten vardı. Sanırım, bunlar kariyerinde karşılaştığı olaylar sayesinde çok daha belirgin hale geldi. Ona, şu anda üstlendiği görevinde yardımcı olan nitelikler de bunlar zaten...
       *Eşiniz, Bağdat'a gerçekleştirdiği tarihi ziyareti yapmadan önce endişeli miydiniz? Çünkü riskli bir karar söz konusuydu. Başarılı olabilirdi, ama Irak'ın işbirliğini kazanamasaydı, olmayabilirdi de. O Bağdat'a gitmeden önce, büyük bir gerginlik ya da kaygı duydunuz mu?
       Tamamen kendi kendine yeten bir insan ve zor bir görevi üstüne aldığı zaman, işine çok yoğun bir şekilde odaklanıyor. Ben de, yolunda pürüzsüzce ilerlemesine yardım edecek destek grubuna dahil olmak istedim. Sanırım bu kez çok daha gergin olmama rağmen, bu desteğin bir parçası olabildim.
       *Eşinizle, işinde nasıl bir stil uygulayacağını konuşuyor musunuz?
       Konuların özü hakkında, hayır... Daha çok, kullanacağı araçlar üzerinde konuşuyoruz. Zaten çok bilge bir insan ve bu da benim işimi kolaylaştırıyor.
       *Ya çocuklarınız? Sık sık New York dışına seyahatler yapmak zorundasınız. Aile üyeleriyle biraraya gelebiliyor musunuz?
       Evet, ama artık hepsi büyümüş ve hayata atılmış durumda.
       *İsveç'lisiniz ve ülkeniz, BM'nin faaliyetlerinde en aktif ülkelerden biri...
       Evet, doğru. BM, İsveç için her zaman çok önemli oldu. Benim açımdan BM, bir gün çalışacağıma inanamayacağım bir yerdi.
       *Peki, hukuk öğrenimi görüp, uyguladıktan sonra BM'ye girmeye nasıl karar verdiniz?..
       Evet, BM'ye girmek çok zor bir şeydi, ama bunu yapabildiğim için çok memnundum. Babamın kariyerinin büyük bölümü de, yurtdışında geçmişti, dolayısıyla dışarıda olmak, büyüme sürecimin bir parçasıydı.
       *Siz ayrıca İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazilerin elinden yüzlerce Yahudi'yi kurtaran Raul Wallenberg'in de yeğenisiniz, değil mi?..
       Evet, gerçekten gurur duymak için, çok önemli bir neden bu ve hayatımda da büyük bir rol oynadı.
       *Özel hayatınızın yok olmasına ve yoğun temsil görevlerinize rağmen, eşiniz ikinci kez görev dönemine talip olursa, böyle bir kararı destekler misiniz?
       Ona, günü geldiğinde, karar vermek gerekecek. Şu an için bu sorunun yınıtını bilmiyorum...