The Others KRİZ YARATMA TEKNİKLERİ

KRİZ YARATMA TEKNİKLERİ

25.02.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

Dünyanın en pahalı ve sert hocası krizlerdir. Açıkçası başka ülkelere göre daha çok kriz yaşamamıza rağmen, yaşadığımız faturası yüksek krizlerden ders de almıyoruz.

KRİZ YARATMA TEKNİKLERİ

Hangi yönetim derslerini hayata geçirmemek, Türkiye’yi krizden krize sürüklüyor?
KRİZ YARATMA TEKNİKLERİ

Dünyanın en pahalı ve sert hocası krizlerdir. Açıkçası başka ülkelere göre daha çok kriz yaşamamıza rağmen, yaşadığımız faturası yüksek krizlerden ders de almıyoruz.

MELİH ARAT

KRİZ YARATMA TEKNİKLERİ
23 - 24 Şubat’ta Management Centre Türkiye tarafından İstanbul’da gerçekleştirilen İnsan Kaynakları Konferansı’nın Başkanı Mark Thomas, 'Değişen geleceğin kurbanı değil, yaratıcısı olun' dedi. Türkiye’nin son dönemde içine düştüğü krizler ülkemiz yönetiminin geleceğin yaratıcısı olmaktan çok, kurbanı olduğu izlenimini veriyor.
Dünyanın en pahalı ve sert hocası krizlerdir. Açıkçası başka ülkelere göre daha çok kriz yaşamamıza rağmen, yaşadığımız faturası yüksek krizlerden ders de almıyoruz. Türk işletmecilerinin ve siyasetçilerinin bazıları, ortaya çıkan büyük krizlerden sonra, 'suç başkasındaydı' diyerek çıkarmaları gereken dersleri geçiştiriyorlar. Dersler geçiştirilince de, krizler tekrar tekrar patlak veriyor. Türkiye’nin yaşadığı yönetim krizleriyle ilgili birkaç temel varsayımı sorgulamakta fayda var.
Gelişen dünya ekonomisinin kaotik yapısı dolayısıyla ekonomistler, dünyanın hemen her yerinde yanılıyorlar. IMF ekonomistlerinin 2003 yılı için hedefledikleri dalgalanan kur sistemine çok planlı bir şekilde (!) bir anda geçiverdik. Türkiye’nin tanınmış ekonomistleri, dar bir dönem için yaptıkları ileri seviyede analizlerle gerçeği kavradıklarını düşünürken, yorumlarını paylaştıkları toplumu da yanıltıyorlar. Ekonomistlere bakarak yatırım yapan, plan yapan işletme yöneticileri ve yatırımcılar, son iki krizde çok kötü bir şekilde duvara çarptılar. İşletme içinde sadece pazarlamaya odaklananlar, üretim yönetimini es geçebilirler ya da işletmeyi bilgisayarlardan ibaret sanan teknoloji yöneticileri şirketi pazardan kopuk bir internet kafeye dönüştürebilirler. İhtiyacımız, belirli bir uzmanlığın kesit bakış açısına hapis olmaktan öte, bütünü görmektir.

Nedir bu Kelebek Etkisi?
1965’lerden beri işletme ve ekonomi dünyasında 'Butterfly Effect - Kelebek Etkisi' diye bir benzetme kullanılıyor. Amazonlarda uçan bir kelebeğin kanatlarının oluşturduğu hava akımı, beş ay sonra Florida’da hortuma yol açabilir. Küresel ticaretinin serbestleşmesi, uluslararası piyasaların hızı, televizyon, telefon ve İnternet, dünya ekonomilerini birbirine bağlamıştır. Ekonomi bugün fazlasıyla birleşik kaplar teorisine uygun çalışır; bir farkla. Birleşik kaplardaki hareketler, laboratuvar ortamında öngörülebilirken dünya ekonomisinden hangi hareketin neye yol açacağını tahmin edebilmek çok güçtür. Öğrenen Organizasyonlar konusunun otoritesi Peter Senge, sistemin tek bir unsurunda meydana gelecek değişiklikten tüm sistem etkilenir diyor. Ekonomi birleşik kaplar prensibine göre çalışır; ama oyuncu sayısı çok fazla olduğundan birkaç aşama sonraki etkileri tahmin etmek çok zordur. Bir başbakanın, bir devlet toplantısını terk etmesinin, terk anında hesaplanmayan sonuçlarını yaşıyoruz.

Fil hapşırırsa, ormandaki herkes hasta olur
Türkiye’nin temel sorunlardan bir tanesi, devletin büyüklüğü ve kaynakların yüzde 70’inden fazlasını yönetmeye devam etmesidir. Güney Amerika ülkelerindeki özelleştirme süreci 1980’de başlayıp 1990’da sona erdi. Türkiye’de özelleştirmeyle ilgili son 20 yılda bir dişli boyu ilerleyemedik. Eğer özelleştirilen kuruluşlar, çalışanlarına devredilseydi, işletme yönetimin zorluğunu öğrenen, gelecek için sorumluluğu kendi omuzlarında olan, kendi işine sahip çalışanlar görecektik.
Türkiye’de yaşanan krizlerin neredeyse tamamı, zamanı kesin olmasa da öngörülebilir niteliktedir. Orta boy bir işletme bir bardağa benzetilebilir; işler kötü gidiyorsa bardak çabucak dolar ve taşar. Bir ülke ise, hacim olarak kötü gidişatla kovayı daha uzun bir sürede doldurur; ama sonunda o da taşar. Türkiye, Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği’ne girdiği yıldan beri, ortalama her yıl 23 milyar dolarlık ihracat yapıp 40 milyar dolarlık ithalat yapıyor. Yani aldığı, sattığının iki katı. Her yıl 20 milyar dolarlık bir açık var; bu açık turizm gelirleri ve borçlanma ile kapatılıyor. Her yıl 20’şer milyar dolarlık açık, beş yılda yüz milyar dolar yapar. Amerikan Doları, son altı yılda düzenli olarak Türkiye’deki enflasyonun altında bir yükselme göstermiştir. Örneğin, 2000 yılında yüzde 51.4 kadar enflasyon gerçekleşmiş; ama Amerikan Doları’nın değerlenmesi yüzde 20 oranında kalmıştır. Amerikan ekonomisinde bir gerileme olmadığına göre, doların aynı oranda değerlenmesi gerekirdi. Yıllardır, gerçek değerinin altında baskıyla tutulan dolar, elbette kurlar dalgalanmaya bırakılınca bir tür devalüasyon görüntüsü çizecekti. Yıllardır, resmi ya da resmi olmayan bir devalüasyon yapılmayacağını söyleyenler, kurların gerçek yaşamdan kopuk gidişini inkar ettiler. Gerçeğe gözlerini kapamak yarar sağlamaz. Su kovanın ağzına gelinceye kadar, 'taşmaz, taşmayacak, taşamaz' diyebilirsiniz, ama sonunda kova taşar. Günlük yaşamda kriz dediğimiz şey kovadaki suyun santim santim yükselerek sonunda taşmasıdır. İşletmeler de, müşteri şikayetlerinin giderek artmasıyla ilgilenmezler. Uzayan teslimat sürelerine göz yumulur. Pazara üstün teknolojili bir rakip girinceye kadar teknoloji değiştirilmez. Krizler, tipik olarak vaktinde yapılmayan işlerin sonucunda ortaya çıkarlar. Kovadaki su yükselirken, gerekirse kovada bir delik açıp bir hortumla suyu başka bir kaba aktarabilirsiniz; ancak su taşmaya başladıktan sonra, bu tür bir iyileştirmeyi yapamazsınız, halı ıslanacaktır.

Yumurtalar tek sepete, ilk fırsatta krize
Türk işletmecisi ve yatırımcısı, yerel hareket etme alışkanlığından kurtulamadı. Türkiye’nin ekonomik krizlerinden korunmanın yolu basittir: Yurt dışında operasyon yapmak. Küresel işletmelerin gelirlerinin yüzde 50’sinden fazlası yurtdışından gelmektedir. Küresel şirketler, operasyonlarının bulunduğu belirli bir ülkede kriz ortaya çıktığında canları sıkılır; ama batmazlar. Bütün yatırımlarını Türkiye’de yapan kişi ve kuruluşlar, büyük risk alıyorlar. İşletmelerin, yeni pazarlarda iş kurmayı ve yapmayı öğrenmesi gerekli.
Yeni mezun olacakların hedeflerinin, Türk şirketlerin dış operasyonlarında çalışmak olması gerekli. Bunun için çalışılacak ülkenin diliyle birlikte, İngilizce bilmek, birinci sınıf ofis programları kullanabilme yeteneğine sahip olmak gerekli. Tabii ki, zihniyetin de küresel işletmecilik zihniyeti olması gerekli.

Yıllar ABD Dolarının TL karşısındaki artışı (%) Türkiye’deki
Yıllık Enflasyon Oranı
1995 38 86
1996 43 75,9
1997 47 85,4
1998 30 64
1999 43 52,2
2000 20 51,4

Not: Rakamlar yaklaşık değerlerdir. Dolar kurunun değerlemesi The Economist Dergisi’nin yıl sonu kurlarına dayalı olarak alınmıştır; yaklaşık değerlerdir. Enflasyon oranları Tüketici Fiyat Endeksine göredir.

Gümrük Birliği’nden sonraki manzara
Yıllar İhracat (Milyar Dolar) İthalat (Milyar Dolar)
1995 21,.6 35,7
1996 23,2 43,6
1997 26,2 48,5
1998 26,9 45,9
1999 26,5 40,7
Toplam 129,8 214,4

Not: Rakamlar, www.hazine.gov.tr’den alınmıştır.