The Others Muhabirimiz can kurtardı

Muhabirimiz can kurtardı

01.08.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Muhabirimiz can kurtardı

Muhabirimiz can kurtardı


İzin gününde Karadeniz sahiline giden Milliyet muhabiri ve kardeşi, iki genci azgın dalgaların arasından aldı. Yetişemedikleri, derin mavilikte kaybolan gencin ablası ise, yığılıp kaldığı kumsalda şu ağıdı okuyordu: Karadeniz, ver kardeşimi!...


       Saray İlçesi'nin Çamlıkoy Kastro Dinlenme Tesisleri... Geçtiğimiz Pazar günü. Karadeniz'in hırçın dalgaları sahili dövüyor.
       Hafta sonunda sevdikleriyle keyifli bir gün geçirmek isteyen binlerce kişi plajı doldurmuş. Kimse, biraz sonra meydana gelecek üzücü olayları aklından bile geçirmiyor. Herkes, gelen dev dalgaların kucağına kendini atıyor. Vücutlarının dalgalarla oynaşmasını, birkaç metre geriye savruluşlarının keyfini çıkarıyor. En büyük dalgayı yakalamanın telaşı var bir tek...

       Üç genç çırpınıyordu
       Ben ve ailem de, koydaki kalabalığın ritmine kendimizi kaptırmışız.
       Güneşin tadını çıkarıyoruz. Bir ara, öğle saatlerinde gözlerim yaklaşık 200 metre ilerde, kumsalda toplanan kalabalığa takıldı. Kardeşim Halit'e, 'Galiba biri boğuldu' dedim. Gazeteci merakıyla hemen denizden yüzerek o tarafa doğru ilerledim. Uzakta, dev dalgaların arasında üç genç görünce, 'Herhalde onlar da boğulan kişiyi arıyorlar' diye düşündüm. Sahile vardığımda ise, henüz kimsenin boğulmadığını öğrendim. Ama yüzerken gördüğüm üç genç, hala çırpınıyordu.

       Hakan'a uzanan 'hayat eli'
       Boğulanların uzaktan gördüğümüz o üç genç olduğunu öğrenir öğrenmez, onları kurtarabilmek için kardeşimle hemen dalgalara attık kendimizi.
       Ama iki metre yüzdükten sonra bir dalga geliyor, bizi tekrar başladığımız noktaya atıyordu. Dev dalgalardan gençleri göremez oldum. Sahildeki kalabalık işaretlerle bizi yönlendiriyordu. Bir ara yakınımızda iki kişi farkettik; dev dalgalarla mücadele ediyorlardı. Hemen onlara yöneldim. Sonradan adının Hakan olduğunu öğrendiğim gence kollarımı uzattım. Takati kesilmişti, bayılmak üzereydi.

       Ve Doğan'ı dalgalar yuttu
       Kollarından tutup çektiğimde, ağzından çamur renginde su fışkırdı.
       Kumsala ulaştığımda yere yığıldı kaldı. Diğer vatandaşlar masaja başlarken, tekrar denize girdim. Hakan'ın dışındaki diğer gencin durumu daha iyiydi. Kardeşim ve bir başka kişinin yardımıyla sahile çıkarılmıştı.
       Gaziosmanpaşa Küçükköy'den gelen lise öğrencisi 16 yaşındaki Doğan Önay'ı ise, Karadeniz'in azgın dalgaları almıştı. Dalgalara rağmen ilerlemeye çalıştım. Ama nafile, çok güçtü. Sahilden bazı vatandaşlar da geri dönmemiz için işaret etmeye başladı. Bir süre daha çevreyi aradıktan sonra geri döndük. Daha sonra şamiyer yardımıyla üç, dört kişi aramaya gitti. Ancak onlar da denizden ancak bizim yardımımızla çıkabildi. Doğan, dalgalar arasında yokolmuştu.

       Cankurtaran; yok!.. Motor; yok!
       Bu arada Hakan yerde yatıyor, ama ortalarda hala bir sağlık ekibi görünmüyordu. Allah'tan orada bulunan bir doktor gelip Hakan'a ilk müdahalede bulunurken, dalgaların yuttuğu Doğan'ın ailesinin, 'Kurtarın, kurtarın onu' feryatları kumsalı dolduruyordu.
       İşin daha acı yanı, Doğan yüzme biliyordu. Gücü bitene kadar da en az 10 dakika dalgalarla mücadele etmişti. Ancak çok büyük bir sahili olan Kastro'da ne yazık ki ne cankurtaran vardı ne de böyle durumlar için bekletilmesi gereken motor. Bu yüzden de 10 dakika boyunca kimse Doğan'ın yardımına koşamamıştı.

       Yürek dağlayan ağıt
       Ancak yarım saatten uzun bir zaman geçtikten sonra, can yeleği giymiş iki kişi tekneyle aramaya başladı. Onlara kısa süre sonra bir de yelkenli eklendi.
       Arama çalışmaları sürerken, bir can kurtarabilmenin mutluluğu ve bir başka canı alan ihmale tanık olmanın kızgınlığıyla bu plaja bir daha dönmemek üzere ayrıldık. Bizi, boğulan Doğan'ın ablası Duygu'nun ağıdı uğurluyordu; "Karadeniz ver kardeşimi..."