The Others ‘Nefret’e hayır!

‘Nefret’e hayır!

14.09.2009 - 01:00 | Son Güncellenme:

Hrant Dink Vakfı’nın öncülüğünde düzenlenen ve Milliyet Okur Temsilcisi’nin de katıldığı atölye çalışmasında toplumu kutuplaştıran ‘nefret’ dilinin medyadaki yansımaları tartışıldı

‘Nefret’e hayır

Bir süredir bazı sivil toplum kuruluşları; ırkçı ve milliyetçi söylemleri çoğu kez destekleyen, ayrıştıran, ötekileştiren, linç girişimlerine zemin hazırlayan ve toplumu tehlikeli bir kutuplaşmaya doğru götüren “nefret” dilinin kullanılmasında medyanın rolünü sorguluyor, ulusal gazeteler, internet siteleri ve televizyon kanallarında yer bulan bu tür haberlerin analiz edildiği raporlar hazırlanıyor.
Geçtiğimiz hafta benzer bir çalışmayı Hrant Dink Vakfı, Avrupa Komisyonu Demokratikleşme ve İnsan Hakları Aygıtı, Global Dialogue ve Friedrich Naumann Vakfı’nın desteğiyle gerçekleştirdi.
Medyada ırkçı ve ayrımcı söylemi görünür kılmak ve ırkçılık ve ayrımcılıkla mücadele etmek amacıyla Dink Vakfı’nın 5-6 eylül günlerinde düzenlediği toplantının moderatörlüğünü Proje Koordinatörü Özlem Dalkıran yaptı. Toplantıya aralarında Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Yasemin İnceoğlu, Leeds Üniversitesi Hukuk Fakültesinde öğretim üyesi İnternet Hukuku uzmanı Yaman Akdeniz, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) hukuk danışmanı avukat Fikret İlkiz, Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim görevlisi Ulaş Karan, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Osman Doğru, Globale Dialogue’dan Nurcan Kaya, İnsan Hakları Ortak Platformu’ndan (İHOP) Feray Salman, İnternet Hukuku uzmanı Yaman Akdeniz, hukukçu Fethiye Çetin’in de bulunduğu çok sayıda hukukçu ve iletişim uzmanı katıldı.

Milliyet ve Ombudsmanlık

Toplantıda Milliyet Okur Temsilciliği’nin bugüne kadar yapmış olduğu çalışmalar ve alınan sonuçlara ilişkin görüş ve önerilerine de başvuruldu. Suçu meşrulaştıran ayrımcılık ve önyargılarla yapılan haberlere karşı Ombudsman kurumunun önemine değinildi.
Tehdit, taciz, tecavüz, sarkıntılık, gözdağı verme, şiddet kullanma gibi olayların ya da nefret söylemlerinin Rahip Santoro ve Dink cinayeti, Malatya katliamı, Seferihisar ve Kemalpaşa’daki linç girişimleriyle nasıl suça dönüştüğünün altını çizdik.
Dink Vakfı’nın çabalarıyla oluşturulan medyada “nefret söylemini izleme projesi”ni okurlarımızla da paylaşırken, bu çalışmayı örnek oluşturması ve diğer sivil toplum kuruluşlarını kendi alanlarında benzer çalışmalara teşvik etmesi açısından önemli bir proje olarak değerlendiriyoruz.

Medya denetimsiz

Uluslararası hukukta nefret suçu; bir kişiye veya gruba karşı ırk, dil, din, cinsiyet ve cinsel yönelim gibi önyargı doğurabilecek nedenlerden ötürü işlenen, genellikle şiddet içeren suçlar olarak tanımlanıyor. Proje Koordinatörü Özlem Dalkıran; Türkiye’de ırkçı ve nefret söylemi içeren ve ötekileştiren kavramların medyada yaygınlığına karşın, Hrant Dink’in öldürülmesinden sonra “nefret söylemi” ve “nefret suçları” kavramının hayatımıza girdiğini hatırlatıyor.
Dalkıran; Hrant Dink’in öldürüldüğü döneme göre medyada nefret içeren ifadeler azalmış gibi görünüyorsa da gerçekte bu ifadelerin artık satır aralarına girdiği görüşünü dile getiriyor ve özellikle yerel medyanın nefret söylemi açısından tamamen denetimsiz bir alan olduğuna da işaret ediyor.
Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Yasemin İnceoğlu da “Gay barlarda çıkıp gasp yaptılar”, “Rahipler uçkuru kilisede çözüyor”, “Yunan oyunu”, “Sapık Yunanlıya baskın”, “Nataşa paraları Rusya’ya”, “Ermeni’ye tavır”, “Küstah Rum’a haddini bildirdi”, “Eylemciye halk dayağı” şeklindeki başlıklarla bu denetimsizliğin yaygınlığı üzerinde duruyor.

Hukuk yetersiz

Hukuk açısından nefret söylemine değinen Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku araştırma görevlisi avukat Ulaş Karan da, ayrımcılıkla mücadele edilmesini amaçlayan Ceza Yasası’nın (TCK) 122. maddesinin, yürürlüğe girdiği 2005 yılından bu yana sadece bir kez olumlu olarak uygulandığını, uygulandığı vakanın engelli bir kadının otobüsten indirilmesiyle ilgili olduğunu belirtiyor.

Haberin Devamı

‘Nefret’e hayır

‘Nefret’e karşı ne yapılmalı?
İki gün süren toplantıdan çıkan sonuçlar şöyle:
* Türkiye’de nefret söylemi ve suçlarına karşı medyanın kendi iç denetiminin yanı sıra aralarında söylem analistlerinin, gazetecilerin, iletişimci ve hukukçuların da yer alacağı Ombuds Kurulu, bir platform oluşturulmalıdır.
* Medyanın nefret suçlarını insan hakları odaklı habercilik bağlamında ele alması, haberin üretim ve sunum aşamalarında nefret suçlarının hedefi konumundaki kişileri göz ardı etmemesi, suçu meşrulaştıran manşetlere karşı toplumsal duyarlılığı geliştirecek çalışmalar yapılmalıdır.
* Türkiye’nin nefret suçları yasasına kavuşması gerektiği konusunu medyanın gündeminde tutmasının önemi üzerinde durulmalıdır.