The Others ‘NEFRET’ SUÇUYLA MÜCADELE

‘NEFRET’ SUÇUYLA MÜCADELE

24.01.2011 - 01:00 | Son Güncellenme:

Hrant Dink’ten sonra bugün anacağımız Uğur Mumcu ve ‘nefret söylemi’nin körüklediği ırkçı, ayrımcı, düşmanca yayınların kurbanı Abdi İpekçi’ler ve aydın cinayetleri medyanın çok daha sorumlu davranmasını gerekli kılıyor. ‘nefretsoylemi.org’ sitesi medyanın izlenmesi ve denetimi açısından okura yeni olanaklar sunuyor...

‘NEFRET’ SUÇUYLA MÜCADELE

Bugün Uğur Mumcu’yu anma günü. 24 Ocak 1993’te Ankara’da arabasına bomba konularak öldürülen Cumhuriyet yazarı Mumcu’ya yapılan suikastının üzerinden18 yıl geçti. 1 Şubat’ta ise 1979 yılında öldürülen Milliyet Gazetesi eski genel yayın yönetmeni Abdi İpekçi’yi anacağız.
Sabahattin Ali’den Hrant Dink’e Türkiye’nin yakın siyasi tarihinde işlenen 60’ın üzerinde aydın -gazeteci, sendikacı, akademisyen, siyasetçi- cinayeti var.
Agos Gazetesi önünde 19 Ocak’ta yapılan Hrant’ı anma töreninde toplananlar bir kez daha ‘adalet’ çağrısında bulundular.
‘Faili meçhul’ cinayetlerde tetikçilerin yanı sıra asıl ‘arka plan’da suikastları örgütleyen güçlerin açığa çıkarılması için başta yargıya, medyaya, devleti yönetenlere, iktidara muhalefete büyük görev düşüyor.
‘Toplumsal Bellek Platformu’ kurarak bir araya gelen, yakınlarını suikastlara kurban vermiş aileler davaların takibi ve TBMM’de kurulacak ‘araştırma komisyonu’ üzerinden eski dosyaların açılması yönünde büyük çaba harcıyorlar. Öte yandan yeni cinayetleri önlemek adına, ‘Nefret Suçları’ diye tanımlanan ayrımcı ve ırkçı yayınlara karşı medyanın sorumluluğu da giderek artıyor.
Milliyet Okur Temsilcisi olarak, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından belirlenen ilkeler çerçevesinde ‘yabancı düşmanlığı, ırkçı nefret, anti_semitizm ve hoşgörüsüzlük’ temelli yayınların ifade özgürlüğünden ayrılması yönünde gereken duyarlılığın sergilenmesine çalışıyoruz.
‘Nefret suçları’nın tam olarak neyi içerdiğini bir kez daha hatırlatalım:
“ Mağdurun, mülkün ya da işlenen suçun hedefinin gerçek ya da hissedilen ırk, etnik, ulusal köken, dil, renk, din, cinsiyet, yaş, zihinsel ya da fiziksel engelli, cinsel yönelim veya diğer benzer faktörlere dayalı olarak benzer özellikler taşıyan bir grupla gerçek ya da öyle algılanan bağlantısı, ilgisi, bağlılığı, desteği ya da üyeliği nedeniyle seçildiği kişilere ya da mala karşı işlenmiş her türlü suçtur.”
Fiziksel saldırı, şiddet, saldırı tehdidi, taciz, mülke veya eşyalara zarar verme, duvar yazıları, kundaklama, broşür veya poster dağıtımı, okulda ve işyerinde zorbalık yapmak, tüm dünyada yaygın olarak ortaya çıkan nefret suçu türleridir.

NEFRETSOYLEMİ.ORG
Hrant Dink Vakfı ‘Medyada Nefret Söyleminin İzlenmesi’ amacıyla ‘nefretsoylemi.org’ adlı siteyi yeniledi.
Ulusal medya taranarak, ayrımcı ve düşmanlık içeren haber ve köşe yazıları sitede yayımlanıyor. Böylece medya sivil toplumun denetimine açılıyor.
19 Ocak “Nefret Suçları ve Ayrımcılıkla Mücadele Günü” olarak ilan edilirken, Hrant Dink Vakfı’nın düzenlendiği atölye çalışmasının sonuçları da kitap halinde yayımlandı. Editörlüğünü Özlem Dalkıran’ın yaptığı kitap, ‘İnciten Sözler,Yaralayan Fiiller: Nefret Söylemi ve Nefret Suçları’ adını taşıyor.
Atölye çalışmasına Milliyet Okur Temsilcisi de katılmıştı. Proje, 18 ay boyunca ulusal gazetelerin belirli bir takvime bağlı olarak izlenmesi ve raporlanmasının yanı sıra, Türkiye’de nefret söyleminin önlenmesi için neler yapılabileceği üzerine bir tartışma alanı açmayı hedefledi ve haber yazımında ayrımcılığı ve ötekileştirmeyi tetikleyen dil, medyada çeşitlilik ve hak odaklı gazetecilik konularını çeşitli açılardan masaya yatırdı.
Vakfın yayımladığı kitabın başlığı da son derece düşündürücü: “Ermeniye Bak!”, “Yahudi komşu istemiyoruz”, “İran asıyor biz besliyoruz”, “Susturun artık şunları”, “Bir avuç Ermeniye pabuç bırakmayın” “ABD’den Ermeni kahpeliği”, “Rumlar Kudurdu” gibi ifadelerin yer aldığı gazete kupürlerinden oluşuyor.
Kitapta Hrant Dink cinayeti, Malatya Zirve Yayınevi katliamında cinayete giden yolda medyanın rolü, Türkiye ve diğer ülkelerde nefret söylemi ve suçlarıyla ilgili mücadele örnekleri ve medyanın işleyişindeki sorunlardan yeni medyada nefret söylemine ve Türkiye hukuk sisteminin neden ayrımcılıkla mücadelede yetersiz kaldığına kadar birçok konuya yer verilmekte.
Nefret söylemi elbette yalnızca kendi tanık olduklarımız ve yaşadıklarımızla sınırlı değil, Avrupa ve ABD başta olmak üzere dünya çapında yaygınlaşan bir sorun..
Kitapta nefret suçlarına karşı hep birlikte, farklı alanlarda çalışmalarla, işbirliği ve iletişim içinde, güçlerimizi, deneyimlerimizi birleştirerek mücadele etmedikçe kalıcı bir çözüme ulaşmanın mümkün olmadığı belirtiliyor.

MEDYANIN DİLİ
Atölye çalışmalarından çıkan sonuçlar şöyle özetlenmiş:
“Türkiye’de medya giderek daha tarafgir ve milliyetçi bir ton kullanmakta. Özellikle de azınlık hakları, Kürt sorunu ve AB üyelik süreci gibi konularda bu dil kendini daha fazla gösteriyor.
Haberler, özellikle de haber manşetlerinin son derece provokatif olması toplumda düşmanlık ve ayrımcı duyguları tetikliyor. Her ne kadar evrensel ve ulusal gazetecilik ilkeleri, hatta bazı medya kuruluşlarının kendi inisiyatifleriyle belirlediği basın ahlak ilkeleri mevcut olsa da, birçok haber ve köşe yazısı bu ilkeleri ihlal ediyor.
Gazeteciler Cemiyeti ve Basın Konseyi nefret ve ayrımcılık içeren haber ve makaleler hakkında nadiren karar çıkarıyor. Bu tarz bir dilin kullanılması toplumda huzursuzluğa ve savunmasız gruplara yönelik yaygın bir önyargının yerleşmesine yol açıyor; bu da zaman zaman azınlıklara ya da azınlıklara ait mekânlara yönelik saldırılarla sonuçlanabiliyor.
Bugüne dek Türkiye’de, medyada kadın ayrımcılığını izleyen Med-İz grubu dışında sürdürülebilir bir medya izleme yapılmadı. Medyada nefret söylemini izleme projesi bu açığı kapatma amacıyla bir örnek oluşturmayı ve diğer sivil toplum kuruluşlarını kendi alanlarında benzer çalışmalara teşvik etmeyi amaçlamaktadır.”

HABERDE ‘KADIN’A BAKIŞ
Niran Elçi adlı okurumuz gönderdiği e-mailde şöyle diyor: “Uzun senelerdir Milliyet, sabah ilk okuduğum gazetelerden biri olmuştur. Ama son zamanlarda kadınların gazetenizde nasıl sunulduğunu gördükçe mideme ağrılar giriyor. Şikâyet ettiğim konular şunlar:
“1. Haberin içeriğiyle ilgili, ilgisiz, kadınların kışkırtıcı resimlerinin kullanılması. Bir haber gazetesi, siyah poşetli malum dergilerden değildir, ama benim internet sitenizde her gün rastladığım kadın fotoğrafları, sırf erkeklerin gözlerini şenlendirsin diye basılmış sanki. Kadınlar erkeklerin duygularını kışkırtmak için var değildir.
2. Özellikle magazin haberlerindeki kadın düşmanı tavır. Örnek, bugün rastladığım bir başlık. “Erkeklerin nefret ettiği kadınlar.” Kadınlar, erkeklerin egolarını okşamak için var değildir.
3. Kadın ya da erkek, tüm insanların kendi imajları ile ilgili sorun yaşadığı bir çağda, biz herkesin kendisini olduğu gibi kabul etmesini savunurken, ne olduğu belli bir standarda uymayan kadınları “çirkin” olarak nitelemek. Kadınlara bakış gün geçtikçe kötüye gitmekte.”

Yazarlar