The Others Normalin mikro faşizmi

Normalin mikro faşizmi

17.01.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Normalin mikro faşizmi

Normalin mikro faşizmi
17 Ocak 1999
Orhan TEKELİOĞLU

Normalin mikro faşizmi
Bülent Ortaçgil son albümü "Light"la ilgili yaptığı bir söyleşide, Türkçe'de pek de farkında olmadığımız bir kullanıma dikkat çekiyordu: "Normal". Öylesine gittiği bir birahanede garsona, soğuk mu anlamında, "Biralar nasıl?" diye sorduğunda, "normal" diye cevap verilmesi Ortaçgil'i şaşkına çevirmişti. Gerçekten de, Türkçe'de her gün karşılaşıp kullandığımız "normal" sözcüğü, sosyoloji açısından düşünürsek, hiç de sıradan bir sözcük değildir. Aksine, "normal" bir toplumdaki norm sistemini, değerler hiyerarşisini anlamak açısından önemli bir göstergedir.
Tekrar yukardaki örneğe dönersek, sahiden biranın ısısına ilişkin "normal" ne olabilirdi acaba? Hadi, garson biraz "sosyolog" olmasaydı da, biraz daha "bilinçli" bir tip olsaydı ne derdi? "Abi, biralar her zamanki gibi soğuk, el donduruyor" mu derdi? Yoksa, daha bıçkınca, "İyidir abi, dudaklarınızdan öper" mi diye cevap verirdi? Zaten Bülent Ortaçgil'i şaşkına çeviren de bu iyilik, güzellik anlayışı ile normalin neredeyse "doğal" eşleşimi. Zaten şarkıda da söylüyor, bu memlekette her şey "normal" ve soruyor, "Ben miyim anormal?"
Yine biranın "normal" ısısına dönelim, hayatımın uzunca bir dönemini geçirdiğim Norveç'te "bira bilinci" inanılmaz bir düzeydeydi. Örneğin, biranın "normal" içilme ısısının 10 - 12 derece olduğunu şöyle öğrenmiştim. Çok iyi hatırlıyorum, çok soğuk kış günlerinden birinde tenha bir pub'da sıkıntılı bir halde bira yudumluyordum. Köşede oturan ve o öğrenci pub'ının havasına hiç de uymayan ve neredeyse evkafta memur kılıklı biri gözüme çarptı. Bu zat birbiri ardına yuvarladığı değişik markadan biraların içine çaktırmadan tüpe benzer bir şey sokup çıkarıyor ve dikkatle inceliyordu. Arasıra lafladığımız barmenin de adamı sanki her şey "normalmiş" gibi çaktırmadan gözlediğini farkedince özel bir "sapkınlık" durumuyla karşılaştığımı düşünmüştüm. İçtiği biraların etkisiyle olacak, adam tuvalete gittiğinde bir sırrı paylaşmanın keyfiyle barmene gülümseyerek baktım. O da gülerek, adamın bir sapık değil biraların ısısını kontrol eden ama bunu gizlice yaptığını sanan bir sağlık görevlisi olduğunu söyledi. İşte o zaman, biraların 10 - 12 derece civarında olması gereken "normal" ısı standartını öğrenmiştim.
Yine Türkiye'ye dönelim, o - şimdi - asker "Mükremin Abi" dizisinin Türkçe'ye iki "katkısı" olmuştu. İlki, artık her fırsatta kullanılan ve sıradan olmayan her şeyi anlatan "olay" (erkeklerin heyecanla bekledikleri "Viagra olayı" gibi) sözcüğü ki bambaşka bir yazıyı çoktan haketti. İkincisi ise, daha mütevazı ama bu yüzden daha derinden işleyen, "normal olarak" kullanımı. Yani, aklı selim sahibi her delikanlı gibi, "normal olarak" şu malı alır ve onu kullanırız. Di mi yani, hişşt, çaktırma...
Bu kullanımlar ("normal" ve "normal olarak") ve her durumda "normal" olmaya yönelik "anormal" düşkünlüğümüz, önemli bir toplumsal olguya işaret ediyor olabilir. Modern sosyolojiyi kuran isimlerin en önemlilerinden olan ve Ziya Gökalp'i etkilediği de bilinen Durkheim, toplumsal davranışa ilişkin çarpıcı bir ayrım yapmıştı. Toplumsal davranışlar kabaca normal ve patolojik olarak iki kümede toplanabilir. Kabaca, "normal" beklenen ya da onaylanan davranışı tarif ederken, "patolojik" düzeni bozan, sapkın davranışa ilişkindir. Bir toplumda çoğunlukla "normal" davranış olması gerekse de, Durkheim kontrol altında tutulduğu sürece, "patolojik" davranışın da bulunması gerektiğine işaret eder. Çünkü "normal"in tarifi, ancak ondan "sapan", yani sapkın davranış ile mümkün olabilir.
Halbuki, yukardaki "normal" kullanımlarına bakınca, toplumsal yaşamda "her şeyi" ne kadar normalleştirmeye çalıştığımız iyice ortaya çıkar. Bira örneğinde de gördüğümüz gibi, "normal" hem her türlü "olması gerekeni" ifade eder hem de asla ayrıntılandırılmaz. Bu nedenle olsa gerek, bazı "memleket" meseleleri gündeme gelince, "normal olarak", hemen ortak davranış göstermeye başlarız. Dahası, ne kadar masum olursa olsun, herhangi bir "aykırı" düşünceye, davranışa katlanamayız, onu hemen sustururuz. Türkiye'de toplumun her tarafına işlemiş bu normal davranış ilgisi ve sevgisi, dargörüşün, irticanın, ne derseniz deyin, her türden tutuculuğun payandasını oluşturuyor olabilir.
Sonuç olarak da, bu topraklarda "normal" bir aile çocuğu, erkeği ve kadını olmak, eğer otoriter bir kişiliğe yatkın değilseniz, bir akıl cenderesine kolayca dönüşebilir. "Patolojik" ya da sapkın davranış olasılığı, düşünülmek bir yana, akla bile getirilmez. Bu tuhaf "normal olma" saplantısı, kişinin kendi üstünden başlayıp başkalarına doğru genişlettiği bir mikro faşizm zincirinin en önemli halkası olabilir.