The Others O meşhur soru

O meşhur soru

13.05.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

O meşhur soru

O meşhur soru



Bu sorulara bizde muhatap olmuş pek çok meslektaş tanıyorum. Yıllar önce ben de maruz kalmıştım. Bir radyo mülâkatı sırasında, bazı sorularıma çok kızan üst düzey bir emniyet yetkilisi, yayın bitince, öfkeyle "mesleğini ülkenden daha çok seviyorsun galiba" demişti, ifadesinden gurur duyarak. Oysa sorular, halkın bilmesi gereken konuları deşiyordu.
"İkisini birbirine hiç böyle karıştırmayın" diye yanıtladım. "Bir ülkeye en iyi hizmet edenler, mesleğini en iyi biçimde icra edenlerdir. Sevginin esas ölçüsü budur."
Yanıtımı sevmiştim.
Türkiye’de bu saçma, cahilce soruya çok muhatap olduk, oluyoruz.
Şimdi sıra ABD’li gazetecilerde.

"Gazetecilik ve Vatanseverlik" konusu, 11 ülkeden okur, dinleyici ve izleyici kitlesini temsilen Salt Lake City’de bir araya gelen ombudsmanların yıllık konferansında dört gün boyunca en hararetli tartışmaları gündeme taşıdı. Sebep, 11 Eylül sonrasında, okurlardan Amerikan gazetelerine gelen "vatan hainliği yapmayın" uyarılarıydı elbette. Amerikan gazetelerinin okur temsilcileri, 11 Eylül sonrasında yapılan haberciliğin bu düzeyde algılanması konusunda çok kaygılılar. Washington Post, National Public Radio ve Philadelphia Inquirer vb. ulusal Amerikan yayın kuruluşları için hayat artık çok zor. Çünkü ortada teröre endeksli, duygusal bir okur tepkisi var.
Konferansın onur konuğu, usta gazeteci, Harvard Üniversitesi Nieman Vakfı yöneticisi Bill Kovach, 11 Eylül sonrasının "özgür gazeteciliği görülmemiş bir sınavdan geçirdiği"nde bizlerle hemfikirdi. Ama kararlıydı da.
"Son 20 yılda ciddi haberlerden uzaklaşıp reklamla köpürtülmüş eğlenceli kimi seslerle meşgul edilmiş Amerikalılar, birden doğru ve güvenilir haberciliğin önemini keşfediverdi. Belirsiz ve tehlikeli yeni dünyada, kamu hizmetine yönelik bir gazetecilik, tehlikenin kaynaklarını ve sebeplerini anlamamızda kaçınılmaz bir önem kazandı" dedi Kovach, 11 Eylül’ü kastederek..
"Peki, bu ortamda sadece devletin veya hükümetin dediklerinin yazılmasını isteyen okurları ne yapacağız?" diye soruldu.
Kovach’a göre, bu soru, demokrasilerde gazetecinin rolünün tamamen yanlış anlaşılmasının ürünü.
"Gazetecilik, yani bağımsız bilginin sürekli, düzenli akışı olmasaydı kamuoyu diye bir şey ortaya çıkmayacak; demokrasi hayal olarak kalacaktı. Gazetecilik ve demokrasi birlikte yükselir ve birlikte çöker" dedi Kovach.
"Dolayısıyla, haberleri cesaretle izleyip doğrulatan; otoriteyi yılmadan sorgulayan; halkın bilmesi gerekip de kimilerinin saklı kalmasını istediği bilgileri ifşa eden gazeteciden daha demokrasiye sadık, daha vatansever biri düşünülemez."
"Okura şunu anlatmak gerekir: gazeteci yurttaşlığını ancak mesleğine sadık bir gözlemci olarak yerine getirebilir. Özellikle ani, köklü ve sarsıcı değişimler geçiren bir toplumda bağımsız habercilik bu sınavdan geçer."
"Özgür basın; stres altında, dedikoduyla ve söylentiyle beslenen bir toplumda büyük önem kazanır; çünkü, yanlış yönlendirici bilgilere dayalı kararlar çok ciddi, ölümcül sonuçlara yol açabilirler." (Milliyet okurları Kovach’ın çok önemli bulduğum konuşmasının tüm çevirisini web sitemizde yakında bulabilecekler.)

Konferansa 11 Eylül ve Ortadoğu damgasını vurdu. Özellikle Ortadoğu haberleri okurları ikiye bölmüş durumda. Gazetelere karşı her iki taraf da saldırganca - ve çoğu kez haksız - kampanyalar açıyor. ABD gazeteleri büyük baskı altında. Washington Post ombudsmanı Michael Getler, tepkilerin yoğunluğunu "önceki Ortadoğu süreçlerine kıyasla ABD gazeteleri Filistin tarafını daha sürekli ve düzenli biçimde izlediler, okurların bir kesiminin alıştığı bir şey değildi bu" diye açıkladı. "ABD’nin TRT’si" sayılan National Public Radio’nun dinleyici temsilcisi, sadece son bir hafta İsrail ve Filistin yanlılarından 8 bin şikâyet geldiğini anlatırken, adeta ağlamaklıydı.
Kovach’a göre, dünya hallerinin iyice belirsizleştiği böyle bir dönemde okur ve ombudsman için en önemli konu, haber kaynaklarının sorgulanması. Kuşkunun ve komplo teorilerinin iyice arttığı bu dünyada, en önemli gazetecilik görevi, bilginin kaynağını iyice belirtmek; okurların bu şekilde güvenini ve sağlıklı karar verebilmesini sağlamak.