The Others Ombudsman yorumu: Üslup sorunu

Ombudsman yorumu: Üslup sorunu

07.05.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

Ombudsman yorumu: Üslup sorunu

Ombudsman yorumu: Üslup sorunu


Okur eleştirilerinin merkezinde biçim var. İçeriğe ilişkin yakınmalar, aslında üsluba, anlatım tarzına ilişkin algılamalardan kaynaklanıyor.
Mehmet Y. Yılmaz’ın geçen haftaki köşesinde, habere konu olan gelişmelerin özetini okuyanlar "ne olduğu" hakkında çok net fikir sahibi olmuşlardı.
22 Nisan Pazar günü Milliyet’in manşetinde sunulan belge, olayın "haber değeri" konusunda kuşkuya yer bırakmıyordu. Valilikten bakanlığa gönderilen yazı, kamuyla paylaşılması gereken bir gelişmenin kanıtıydı. Belgenin işaret ettiği, bu çok boyutlu bir bürokratik ihtilaf, Yılmaz’ın yazdığı - ve benim de katıldığım - gibi, "haber değeri" taşıdığına göre, okuru rahatsız eden şey neydi?
Haberle yorumun birbirine karışması, bilgiyle kanaatin iç içe geçmesiydi.
Evvelce de bu köşeye konu olan, bir "sapma" olarak basınımızın geneline sirayet etmiş olan bir yaklaşım bu: Okurun algılamasını optik kırılmalara uğratan, üslubundaki öznellik nedeniyle "inandırıcılıktan uzaklaşma" sorununu gündeme getiren bir tarz.
* Bu haberler, bir köşe yazısı üslubuyla yazılmış. Yer yer Tantan ve Abanoz karşıtı ve Çakır yanlısı ifadeler kullanılmış. Bol bol soru sorulmuş. Ancak, gerek "aktörlerle" ilgili değer yargısı belirten ifadeler, gerekse boşlukta kalan sorular, haberde bir dengesizlik yarattığı için, okurlarca bir "tavır alma" gibi algılanıyor. Değer yargısı belirten ifadeler ayıklanmalı, soruların yanıtları alınmaya çalışılmalıydı. Okur, iyi işlenmiş bir haber ardından tavır almayı, "yönlendirilme" olarak gördüğü üsluplara tercih ediyor.
* Özkan’ın kaynaklarını açıklamaması doğal. Ama belgenin ortaya çıkışına kadarki iki gün boyunca yayımlanan yazılar, "kaynaklarının kimlik belirsizliği" nedeniyle de okurlarda güvensizlik yaratmış. Tepkilerden bunu kolayca "okumak" mümkün. Bu sadece bize özgü bir sorun değil. Örneğin ABD’de bazı gazete yönetimleri, sadece "kimliği verilmeyen" kaynaklara dayalı haberleri artık yayımlamamayı ciddi olarak düşünüyorlar.
* William Safire, özgün tarzıyla kural olmaktan ziyade bir istisna. Tek tük benzerleri de var. Ama farkı da belli: Yazıları manşetlerden haber gibi sunulmuyor. Safire bilinen referansları, ihtiyat payları içinde okunur. Bir köşe neden vardır? Yazarının kimliğini, öznel yorumlarını haberlerden, diğer unsurlardan ayırmak için. Haber unsuru içeren,, ama yorumlarla yoğrulmuş bir yazıyı manşetten haber gibi sunduğumuz vakit; bir gelişmeyi eğip bükmeden, saklayıp gizlemeden, "aktörlerine" haksızlık etmeden, sadece söylentiye veya dedikoduya dayanmadan, bir tarafı kayırmadan, "aynen olduğu gibi" aktarmamızı bekleyen okuru, kendisinin pekala kuşkucu veya karşı tavır da takınabileceği bir durumla karşı karşıya bırakıyoruz. Okur, yorumcu yanı ağır basan köşe yazarının haber gibi sunulmuş yazısındaki "tavrını" gazetenin tavrıyla da özdeşleştiriyor. Hemen ardından da, arka planda yerli yersiz sebepler - örneğin kişisel veya kurumsal husumetler - aramaya başlıyor. Bunlara kendisini kolayca inandırıyor. Makul olan, köşe çizgisinin okurlar için çok iyi çizilmesi. Aradaki çizgi bulandığı veya ortadan kalktığı sürece, "taraf tutuluyor, tetikçilik yapılıyor, yargısız infaz.." yakınmalarıyla karşılaşmaya devam etmek de kaçınılmaz görünüyor.
* Son söz, "tavır" sorunuyla birkaç kez yüzyüze gelen Washington Post’un ombudsmanı,Michael Getler’in. Çünkü son yazısının bir bölümünde tam da bu konuya eğilmiş. "Taraflılık, saptırma, tavır. Adını ne koyarsanız koyun, okur bunların kokusunu hemen alıyor. Taraflı haberin ne gazeteciye faydası var, ne de gazeteye. Çünkü bu, sonuçta, halkın gazetecilere ve onların işverenlerine güvenini zedeliyor. Ara sıra şu veya bu çarpıtma, haberlere sızmıyor değil, ama bunları ayıklamak da editörlerin görevi. Bir haberi çarpıtmak, halkı bilgilendirmenin önüne duvar inşa etmekle eşanlamlıdır. Çok güçlü içerikli, iyi hazırlanmış bir haber, bir tavır veya yönlendirme içerdiği anda, okurunn dikkati haberin kendisinden uzaklaşıyor, içerik yerine muhabirin üzerine kilitleniyor."