The Others Onları da düşünün

Onları da düşünün

22.04.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Onları da düşünün

Onları da düşünün


Çukurlar, kaldırımlar... Bu kentte engellerle daha zor yaşayanlar var. Omurilik Felçlileri Derneği, engellilerin gerçeğini sahnede anlattı


       "Özür diliyoruz. Sahne arkasında çalışanlardan. Gişede bilet satandan. Tiyatroya emeği geçenlerden özür diliyoruz. Bu bir tiyatro değil, bu bir serzeniş, bu bir haykırış, bu bir eylemdir. Kime karşı mı? Bizleri görmek istemeyen gözlere. Yüreklerinden silip atmak isteyenlere, bizi kabul etmeyenlere. Bize özürlü diyorlar; kime özürümüz var? Bize engelli diyorlar; kimi engelliyoruz? Bize sakat diyorlar, varsın desinler; eğer mutlu olacaklarsa. Ama bilinmelidir ki, bizler de mutluyuz. Çünkü bize insan diyen insanlarla birlikteyiz."
       Yer, Bakırköy Yunus Emre Kültür Merkezi. Sahneye tekerlekli iskemlesiyle giren Feyyaz Tolon, bu sözlerle kucaklaşıyor seyirciyle. Sonra Bahriye Kosova çeviriyor tekerlekleri iki eliyle. `Ayak İzi' adlı oyunun, `Kim Bilir Belki Bir Gün" bölümünde tek başına, gerçek hayatını anlatmaya başlıyor. Sonra alçak suya balıklama atladığı ve trafik kazasında yanlış müdahale edildiği için omuriliği zedelenen tekerlekli iskemleye mahkum `amatör oyuncular' geliyor sahneye.
       Onların sahnede oynadıkları, anlattıkları gerçek öyküler. Hepsinden ders almamız lazım ki, şu dört tekerlekli canavara binerken biz de canavar olmayalım.
       Öyküleri mi? İşte birkaçı:

Kemer takmamak felç etti

       Selma Çetinkaya genç ve güzel bir kadın. Belli ki ayağa kalkabilse, selvi gibi boyu var, ama o şimdi tekerlekli iskemleye mahkum.
       Trafik kazasından sonra iskemleye "bağımlı" olarak yaşamını sürdüren Semra'nın suçu hatalı olmak mı, yoksa kader mi?
       Semra gözlerini kaçırıp, başını eğiyor:
       "Hata bizim. Çünkü kemer takmamıştık."
       Tam beş buçuk yıl önce, bir arkadaşıyla birlikte Adana'ya giderken trafik polisi durdurur onları. Polis önce ehliyet, ruhsat kontrolu yapar. Ardından emniyet kemeri takmadıkları için ceza yazar. Direksiyondaki arkadaşı, "Neden bu cezayı ödeyeyim ki, kemerim takılı" der ve pantalon kemerini gösterir polise. Ama onlar, cezaya rağmen yine kemer takmazlar. Adana yakınlarındaki ölüm virajına girdikleri an, direksiyon hakimiyetini kaybederek kırk metre aşağıya yuvarlanırlar. Jandarma onları bulduğu zaman arkadaşı ölmüş, Semra ise tanınmaz bir haldedir. Onu hastaneye getirirler, ama yeri sedye değil, `çöplüktür.' Büyük bir rastlantı sonucu bulunur Semra. Bu kez de onu havalandırma penceresinden `yukarı çekerek' çıkarırlar! Akciğerleri patlayan, kaburgaları kırılan, omuriliği zedelenen, başı yarılan Semra defalarca ameliyat olur. Ancak ilk müdahale de çok kötü yapıldığı için artık, o, tekerlekli iskemleyle hayatını sürdürmek zorundadır.
       Önceleri yaşam dayanılmaz bir acıdır onun için. Daha sonraları on iki ve sekiz yaşındaki çocukları gelir aklına. İlkbaharda canlanıp, çiçek açan bahar dalları, bir film şeridi gibi geçer gözünün önünden. Birden silkinir ve kırılan gövdesi baharda su giden dallar gibi canlanmaya başlar. Önce kendiyle barışık yaşamaya çalışır; başarır da. Sonra hayata asılmaya başlar. Geçemediği kapıları yıktırır; odalara, mutfağa girer yemek yapar. Ardından sokağa çıkar, mavi gökyüzüyle kucaklaşır. Bir gün omurilik felçlileri derneğinin kurulacağını öğrenir. Sevinçle çevirir tekerlekleri eliyle. Bakar ki yalnız değil, umutları yeşerir. Herkes başından geçenleri anlatır birbirine. Sonra yazıya dökülür. Yaşanan acılar, `dram' haline sokulmadan, eğitici olarak tiyatro sahnesinde hayat bulur.

Ölümle randevu

       Son bir ay hep ölümü düşünür. Akdeniz'in mavi sularındaki tekne yolculuğu bile bastırmaz kederini. Öleceğine inandığı için öylesine üzgündür ki, yemeden içmeden bile kesilir.
       `Bir felaket gelecek, bu son gecemiz` der dostlarına. Sessizce vedalaşır onlarla. Sonra, trafik kurallarını bozmadan, duran bir kamyonun arkasına park eder yavaşça. Sigarasından bir nefes çektikten sonra düşünmeye başlar:
       `Önümde bir kamyon var. Arkadan gelen bir kamyon otomobilime çarpsa ikisi arasında pres gibi ezilirim.'
       Tam o sırada bir gümbürtü kopar. Narin yapılı, yeşil gözlü genç kadın çığlık bile atamaz. Boynu, körpe bir dal gibi ayrılır bedeninden.
       1994 yılında geçirdiği inanılmaz kazadan sonra büyük acılar yaşar Bahriye Kosova. O da Semra gibi girer seri ameliyatlara. Boyun korsesi taktığı için yerinden kıpırdayamaz. Çay kaşığıyla su içirildiği zaman boğulacağını sanır. Ama o yine yürüyemeyeceğini hiç düşünmez, acı gerçeği öğrenene kadar. Tekerlekli iskemleye oturduğu zaman yaşamla bir bağ kurması öğretilmediği için hüngür hüngür ağlamaya başlar.
       Sahi, yeni yaşama nasıl alışacak Bahriye Kosova?
       Kocası var, ama yok! Annesi, babası, kızı var ama. Zorlu bir hayat onu bekliyor. Kolay mı on üç yıl sonra baba ocağında, genç, dul, engelli bir anne olarak yaşama tutunmak.
       Önceleri evden çıkmaz Bahriye, ama kızı anaokuluna gitmeye başlayınca işler değişir. İstemese de, utansa da annelik görevlerini yerine getirmek zorundadır. Önceleri zor da olsa görevlerini eksiksiz yerine getirmeye çalışır. Bu irade gücü onu daha da kamçılar. Hele manevi açıdan `kaybettiklerini kazanmayı' aklına koyduğu zaman artık yaşamında hiçbir engel kalmaz. Önce Omurilik Felçlileri Derneği, ardından onun gibi talihsiz kazaya uğrayanlarla birlikte tiyatro çalışmaları başlar. İki buçuk yılda başta polis merkezleri ve okullar olmak üzere yüz bin kişiye yaşadıklarını anlatıp, ilk yardım eğitimleri verirler.
       Yapacakları her yeni girişimin diğer engellilere örnek olacağına inanan Kosova ve arkadaşları, şimdi `koşarak' ilerlerler.
       Onlar sadece Türkiye'de değil, dünyada ilk kez `Özürlüler Tiyatrosu'nu kendilerinin kurduklarını ve literatüre geçeceklerini de yeni öğrenirler.

Çorbada sizin de tuzunuz olsun

       Omurilik Felçlileri Derneği çok yakın zamanda Ataköy 9. Kısım'da, 500 metrekarelik rehabilitasyon merkeziyle faaliyete geçecek. Derneğin telefonları 0 212 573 29 90 - 663 03 25.
       Onların daha rahat yaşamaları için çorbada bizim de tuzumuz olsun derseniz İş Bankası Başvekil Şb. 1160 304 400 208 699, Kentbank Yeşilköy Şb. 9340 - 216181 - 351 nolu hesaplara para yatırabilirsiniz.

Omurilik felcinin tedavisi yok

       Beyinle, kol ve bacaklar arasındaki bağlantıyı sağlayan en önemli organ omuriliktir. Beynin uzantısı şeklinde aşağıya doğru uzanır. Bu önemli organ sayesinde kol, bacak, gövde haraket edebilir. Omurgada kırık oluştuğu zaman omurilik kolayca yaralanabilir. Omuriliğin, boyun seviyesinde herhangi bir hasarı kol ve bacak felcine yol açar. Omurilik bir kez zedelendikten sonra onu tekrar eski haline getirebilecek bir yöntem yok. Türkiye'de, bu hastalara uygun müdahalelerin yapılacağı `omurilik felçlileri rehabilitasyon merkezleri' de henüz kurulmadı. Tekerlekli iskemleye bağımlı olan felçli, topluma dönmek zorunda kaldığı zaman işini kaybediyor. Onlara yeniden uygun bir meslek öğretmek ve ekonomik bağımsızlıklarını kazandırmak için çok büyük çaba sarfetmek gerekiyor.