The Others PAZAR SOHBETİ:'Hedefimiz Avrupa Parlamentosu...'

PAZAR SOHBETİ:'Hedefimiz Avrupa Parlamentosu...'

04.10.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

PAZAR SOHBETİ:'Hedefimiz Avrupa Parlamentosu...'

PAZAR SOHBETİ:Hedefimiz Avrupa Parlamentosu...

       "Kürt krizinin yarattığı tepki üzerine, İtalyan basınında tek bir gazeteci de çıkıp Türkiye hakkında olumlu bir yazı yazmadı. Türkiye'nin çünkü büyük bir imaj sorunu var. Böyle bir yazı yazmak, İtalya'da 'anti - demokratik' etiketiyle damgalanmak demektir."
       - Size göre ne oldu şimdi Roma'da?
       - Roma, tarihi bir dönemeçtir. İlk kez Avrupa'da bir parlamento, yalnız Türkiye'deki insan hakları sorunlarını eleştirmekle kalmadı; TÜrkiye'de bir savaş olduğunu kayda geçti. Bunu kabul etmek, beraberinde bazı sonuçlar getirir. Savaş varsa, bir barış süreci de olmalıdır. Bu bağlamda, İtalya'ya gelen Kürt göçmenleri de "savaş mültecileri" olarak görmek gerekmektedir.
       - Ne oldu bu üç günlük toplantıda?
       - İtalyan parlamentosunun, basın salonunda; büyük bir basın toplantısı yapıldı. Toplantıya SKP temsilcisi Yaşar Kaya ve ERNK temsilcisi Ahmet Yaman ile birlikte; İtalyan parlamentosundan, Halkçı Parti Başkanı Giovanni Bianchi, Komünizmin Yeniden Doğuş Partisi'nin dış ilişkilerinden sorumlu Ramon Mantovani, (Berlusconi'nin partisi) Forza İtalia'nın temsilcileri, Yeşiller'den Walter De Cesaris, DSP'den Marco Pezzoni ve Meclis'in Dış İlişkiler Komisyonu'ndan iki başkan yardımcısı katıldı. Bu önemli bir "tanımadır." Yeni seçilen SKP, arkadan yemin etti. Yemin töreni, parlamento içinde olmayan, Roma Belediyesi'ne ait gene kurumsal bir binada yapıldı...
       - Hangi dilde yapıldı toplantılar?
       - Çeşitli Kürt diyalektlerinde. Ertesi gün, İtalyan - Kürt parlamenterler iki oturumluk bir seminer yaptı. Seminerde, Türkiye'de bir savaş olduğunun uluslararası toplum tarafından resmen tanınması ve bir barış sürecinin başlatılması gerektiği konuşuldu. İsrail, Güney Afrika, İrlanda ve Meksika'da olduğu gibi. Hükümetler, tüm bu ülkelerde bir zamanlar "terörist" dediği güçlerle, oturup barış konuştu. SKP henüz İtalyan hükümeti tarafından tanınmadı. ERNK fakat, hükümet temsilcileri ile sık sık görüşüyor.

       - Bundan sonra ne yapacaksınız?
       - Toplantıdan bir "haklar bildirisi" çıktı. Bildiriyi, Ekim ortasında Brüksel'e götüreceğiz. Avrupa parlamenterleri ve örgütleri ile, Roma toplantısı benzerlerini diğer AB ülkelerinde ve AB parlamentolarında yapmaya çalışacağız. Bu "haklar bildirisi"nin altında, kısa sürede Avrupa'dan yüzlerce parlamenterin imzası olacağına inanıyoruz.
       - Nedir bu bildiri? Ne var içinde?
       - Sürgündeki Kürt kurumlarının tanınması, Kürt sorununun BM gündemine taşınması, BM'de bir Kürt temsilciliği açılması ve uluslararası barış konferansı...
       - Avrupa Parlamentosu ile temasa geçtiniz mi?
       - AP bu konuda zaten çok hassas. Geçmişte almış olduğu pek çok karar var.

       - Kimsiniz siz? Nasıl yaşıyorsunuz? Geçiminizi neyle sağlıyorsunuz?
       - İtalyan parlamentosunda, bazı parlamenterlere, "göç ve ırkçılık" konularında danışmanlık yapıyorum. Aylık gelirim bir milyon liret (600 dolar). Çeşitli yayın organlarına yazdığım yazılardan aldığım paralar var. Yaşamak için bana, az para yetiyor. Geçmişte (aşırı sol) "Proleter Demokrasi" partisinde yöneticiydim. Komünistim. Artık ama böyle bir parti yok.
       - 6 - 7 kez Türkiye'ye gitmişsiniz. Seyahatleri kim finanse ediyor?
       - Birini yazı yazdığım "Liberazione" gazetesi ödemişti. Bir diğerini yarı yarıya, İtalyan parlamenterler finanse etti. Diğer gezileri ben cebimden ödedim.
       - Kürt sorununa ilginiz nerden geliyor?
       - 4 - 5 yıl önce Almanya'da patlak veren ırkçılık olaylarında Türkler yakılmıştı biliyorsunuz. O vesileyle Almanya'ya gittim. Türkler ve Kürtlerle haftalarca yaşadım. Kürtleri orada tanıdım. Kürt sorunuyla Almanya'da tanıştım.
       - Parlamenterlerle kurulan ilişkiler ağı ardındaki isim siz misiniz?
       - Benim tüm bu olayların ardındaki ipleri oynatan şeytan olduğumu düşünmek, meseleyi basite indirgemektir. Olay çok daha karmaşık. Konuya angaje çok insandan biriyim sadece ben.
       - "Türkiye'nin yeminli düşmanı"... Sizin için verilen tanım bu...
       - Ben Türk halkının değil, Türkiye'deki rejimin düşmanıyım. İtalya demokrasi ile yönetilen bir ülke. Demokrasilerde, tek bir insanın siyasi partileri, parlamentoları, sivil toplum örgütlerini harekete geçirmesi mümkün değil. Ne bir kişi, ne bir lobi, ne bir grup, ne de bir örgüt yapabilir bunu. Meseleleri bu noktaya getiren süreç, çok daha karmaşık. Türkiye o süreci küçümsüyor.

       Türkiye ve Ortadoğu uzmanı Stefano Silvestri:
       - Roma'daki toplantı, Türkiye'de bir savaş olduğunu tescil etti. Roma, Kürt sorununu uluslararası barış sürecine açacak tarihi dönemeç..." diyor Dino Frisullo. Bu olacak şey mi?
       - Bu Frisullo'nun kişisel değerlendirmesi. Frisullo örgütlediği toplantının maksimum karşılığını almak istiyor. Kimse İtalya'da, Türkiye için Oslo tarzı bir barış süreci düşünmüyor. (İsrailli ve Filistinliler arasında) Oslo'da imzalanan barış, "barışa karşı toprak" (Barış karşılığında İsraillilerin Filistinlilere toprak vermesi anlamında N.C.) formülüne dayanıyordu. Alınıp, verilecek bir toprak yok Türkiye'de. O halde neye karşı, neyin karşılığında barış pazarlığı yapacak Türkiye? Kaldı ki, Türkiye'de bir "savaş yaşandığının" tescili falan da olmadı bu toplantı. Toplantıya katılan parlamenterler bu saptamada bulunmuş olabilir. Ama bu İtalyan parlamentosunu bağlamaz. Herkes bu toplantıdan farklı bir sonuç çıkartıyor. Kürtler "bağımsızlık istiyoruz" demiyorlar da; "federasyon istiyoruz" gibi muğlak sözler ardına saklanıyorlar. İtalyan parlamenterleri ise oraya, İspanya'daki Bask modeli gibi bir modeli desteklediklerini düşünerek gidiyorlar...
       - Toplantının, ortak dili bile yok. Peki, bu Frisullo kim?
       - İtalyan siyasi spektrumunda Frisullo ismi, minimal ağırlık taşır. Ama radikal olduğu için kamuoyunda sempati topluyor. Ve basın tarafından iyi karşılanıyor.
       - Bir sonraki hedef, iddia edildiği gibi "Avrupa Parlamentosu" (AP) olabilir mi?
       - AP, bu konuda dikkatli davranacaktır. İtalyan parlamentosundaki toplantının benzeri, kısıtlı sayıda parlamenter katılımıyla, AP çatısında gerçekleştirilebilir. Konuşma ve ifade özgürlüğü var. Ama AP'nin kurum olarak Kürtlere otodeterminasyon hakkı tanıması düşünülemez. AP global bir siyasi tutum alamaz bu konuda. Olsa olsa, eski kararları yineler.
       - Alman parlamentosunda da benzeri olay yaşanabilir mi?
       - Tabii. Ama hep belli sayıda parlamenterin katıldığı toplantılarla sınırlı kalır bu eylemler.
       - İtalyan parlamentosunda yapılan toplantının siyasi önemi ne?
       - Kürtler için önemi, bir defa böyle bir toplantıyı gerçekleştirebilmiş olmalarıdır. Batı'da siyasi destek buldukları savıyla ortaya çıkmalarına yol açar bu. Üstelik, İtalya gibi "Türk dostu" bilinen bir ülkede bunu yapmış olmaları cabası. Türk basınında manşetlere taşındılar; İtalya ile diplomatik krize yol açtılar. Kriz derinleşirse, Kürt yanlısı görüşler İtalya'da yarın güç kazanabilir. Kürt sorununa ilişkin politikalarını İtalyan kamuoyuna anlatamamış olan Türkiye karşısında, meydan Kürtlere kalıyor...
       - SKP'yle toplantıya katılan İtalyan parlamenterleri, marjinal bir ekip mi?
       - Evet; İtalyan parlamenterlerinin sayısı 955. Girişime destek veren bir avuç parlamenter, kendi partilerinin görüşlerini bile temsil etmiyor. Parti çizgisini temsil edebilmeleri için, grup başkanlarının olması gerekir. Çeşitli nedenlerle bir araya gelen bir ekip bu. Herkesin acendası farklı. Kimi yerelcilik, kimi barışçılık, kimi de insan hakları ve "civil rights" adına gitmiş oraya.

       - İtalya ile Türkiye arasında "savaş" çıktı. Savaş fakat yalnız Türk basınında. İtalyan gazetelerinde izi yok. Neden?
       - Çünkü birkaç milletvekilinin girişimi hükümeti bağlamaz. Ama mesele bundan ibaret değil. Kürt krizinin yarattığı tepki üzerine, İtalyan basınında tek gazeteci çıkıp da Türkiye hakkında olumlu bir yazı yazmadı. Hükümet yalnız Türkiye lehine bir - iki açıklama yaptı. Ne İtalyan kamuoyu, ne basın tavır almadı. Türkiye'den yana tepki göstermedi. Öyle ki, Türk yanlısı hükümet politikalarının da popüler temele oturmadığını görmüş olduk böylece.
       - Neden?
       - Türkiye'nin çünkü büyük bir imaj sorunu var. Türkiye'nin en kötü sorunu imaj sorunu. Kürt sorunundan önemli bir sorun bu. "Demokratikleşmeye önem vermeyen, 'civil rights' ve insan haklarına saygı göstermeyen, militarist ülke" görünümünde Türkiye. Türkiye'nin imajı bu. Hiçbir gazeteci bu yüzden, Türk yanlısı yazı yazmaya cesaret edemiyor. Böyle bir yazı yazmak çünkü, İtalya'da 'anti - demokratik' etiketiyle damgalanmakla eş anlama geliyor.
       - Kriz nasıl aşılır?
       - İtalya'nın reaksiyonu alttan almak. Amaç, meseleyi dramatik hale getirmemek. Aksi takdirde Roma'daki Kürt "olayına" gereğinden büyük önem atfetmiş olacağız. Türk hükümeti, Kürtlerin ve (pacifist) barışçıların tuzağına düşmüş olacak. İtalya, Türkiye yanlısı politikalarını sürdürecektir. Mesele, ekonomik ve siyasi çıkarlardır. Türkleri sevip, sevmemek değil. İtalya, Türkiye'yi Hazar Denizi petrolleri, Balkanlar, Ortadoğu ve Kıbrıs denklemi içinde görüyor ve değerlendiriyor...