Pazartesi yazıları

ŞU son günlerde pek uyku tutmuyor beni. İftar sofrasında da hafif yeriz hanımla. Bir de dikkat ederim, yavaş yerim, ne de olsa boş mideye birden hücum edince yemekler, ortalık karışıverir. Buna rağmen nedendir bilinmez uyku tutmuyor. Hanım’ın 11 dedi mi gözleri kapanır, oturduğu koltukta başı bir aşağı bir yukarı gitmeye başlar. "Hanım hadi sen yat beni bekleme" dememi bekler. Lafın kısası TRT’de hayvanlar alemini anlatan belgesellere rastladım bu uyku tutmayan gecelerde. Heyecanlı bir film izler gibi. Sonra onların hayatlarından ne güzel ayrıntılar yakalamışlar. Hani sanki bizimle yaşıyorlarmış gibi geldi. O kadar insanı çekiyor. Hemen hemen her kanalda mevcuttu böyle belgeseller. Ama dedim ya şu TRT’dekiler pek bir farklı...

ŞEKER reklamı var. İzlerken gözlerim yaşarıyor. Bizim yaşlarda bir çift var, bayramlık alışveriş yapıyorlar bütçeleri yettiğince. Sonra evlerine dönüyorlar. Eski bir İstanbul sokağı olmalı, ahşap evler var, parke taşlı yollarda gidiyorlar. Ramazan Bayramı için yapmışlar. Çocukları yemeğe gelecek onların hazırlıkları. İç geçirdim... Off off "Bak hanım biz de böyleyiz, bizim aynadaki halimizi böyle" dedim. Bizimkiler de gelir bayramın ilk günü. Arife günü böyle bir telaş yaşanır.

BİR cep telefonu reklamında kulağıma geldi... Pul koleksiyonunuzu artık bırakın gibilerinden bir şeyler söylüyor reklam. Neymiş bu kartlardan koleksiyon oluyormuş. Ne alakası var efendim. Pul biriktirmek keyiftir, emek ister sonra. Eski günlere yolculuklardır, hatıralar vardır pullarda. Sen tut o abuk sabuk kartlarla pulları karşılaştır. Olacak iş değil efendim...

PAZAR sabahı iki kardeş var, seviyeli bir trafik programı yapıyorlar. Amerika’ya gidiyorlar sık sık anladığım kadarıyla. Oradaki trafik cezaları ile ilgili bir bölüm dikkatimi çekti. Polis otomobili durdurmuş, nedeni camı çatlamış. Camını değiştir diye uyarmış. Hey gidi Türkiye diye düşündüm. Yahu bizde değil camı çatlak, farları yanmayan arabalar, kamyonlar var yollarda. Bugüne kadar kaç tane dolmuşa minibüse bindik camın yarısı çatlak çatlak, bir tane polis çevirir mi? İşte farkımız...