The Others Polis yapınca...

Polis yapınca...

19.11.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

Polis yapınca...

Polis yapınca...



Milliyet'te geçen pazartesi günü sürmanşetten sunulan haber, Emniyet Müdürlüğü bünyesinde sonuçlanan bir disiplin sürecinin arka planını içeriyordu. Biri emniyet amiri, ikisi kadın altı polis memuru, disiplin soruşturması sonucunda, "memurluk sıfatıyla bağdaşmayacak nitelikte yüz kızartıcı ve utanç verici davranışlarda bulunmak" fiilinden suçlu bulunarak çeşitli cezalara çarptırılmıştı. Haberde, polis memurlarının "sapıklık" diye tanımlanan bir dizi toplu cinsel ilişkiye girmeleri ayrıntılarıyla aktarılıyordu.
Bazı okurlar gerek haberi gerekse veriliş tarzını eleştirdiler. Lütfü Özel'in notu: "Bu haberden rahatsız oldum. Seksin meslekle bağlantısını anlayamadım. Tecavüz veya benzeri bir zor kullanma durumu yok. Tamamen tercih ile bağlantılı bir gelişme. Ben size başka mesleklerde de sapıklık diye görülebilecek bir cinselliği yaşayan bir yığın insan sayabilirim. Kim ayıracak bu işi ya da, ayırmak şart mıdır? Polisin, eğer yaşadışsa, kendi cinsel tercihini kullanmasında ne gibi bir sakınca var? Bence bu üzerinde düşünülmesi gereken bir konu."
Esin Uzkan'ın sorusu: "Haberde, haklarında soruşturma yapılan polislerin isimleri açık açık verilmiş. Bu doğru mudur? Söz konusu kişilerin hayatları karartılmış olmuyor mu?"
Emin Karaaslan ise "bizim toplumda zaten pek çok alanda bu tür sapıklıklar yaşanıyor. Bunun manşetlere alınacak kadar büyük bir haber olmasını doğrusu ben anlayamadım" diye yazmış.
Muhabir Ayhan Aydemir'in yanıtı: "Bu tür disiplin vakaları devletin her kurumunda olabilir. Ancak Emniyet teşkilatı, suç ve suçlularla mücadele ettiği için daha çok dikkat etmesi gereken bir teşkilat olmalı. Resmi üniforma taşıyan polis bünyesinde ahlak masası ve zabıtası gibi bölümler de var. Bu bölümler fuhuş, kamu ahlakına aykırı çeşitli durumlarla uğraşır. Polis aynı fiilleri uygularsa, benzer ilişkilere giren insanların suçunun ne olduğu sorgulanır."
"Cinsel tercihlerin, habercilik açısından da, özel yaşamın en ihlal edilmemesi gereken konular olduğu açık" diye yanıtlıyor Milliyet Haber Müdürü Doğan Akın. "Ancak, bir konuya haber değeri veren temel unsur 'olay'ın kendisiyse, birçok durumda 'ek unsur', söz konusu olayın odağında kimlerin bulunduğu. Toplumsal yaşamın odağında, ona yön veren kişilerin özel yaşamlarının, sıradan insanlara göre daha geniş ölçüde haber konusu yapılabilmesi üzerinde genel bir uzlaşma var. Her gün aynı işi yapan milyonlarca insanı değil, örneğin Cumhurbaşkanı'nın alışverişini haberleştirmek gibi."
"Ahlak zabıtası olarak harcadığı mesainin cinsel yaşam üzerinde yoğunlaştığı bilinen polisin, kendi içinde benzer bir olayı nasıl değerlendirdiğini göstermesi açısından haber manşete taşındı. Bu nedenle 'Emniyet'i Sarsan Seks Skandalı' başlığıyla verildi. Kadın polisler aleyhine ayrımcılık kuşkusu uyandıran karara da haberde dikkat çekildi. Ayrıca ertesi gün, "memurun özel hayatına karışılmalı mı" sorusuna farklı yanıtlar verenlerin görüşleri de gazete sayfalarına yansıtıldı."
"Cinsel ilişkileri İçişleri Yüksek Disiplin Kurulu raporuna konu olan polislerin soyadları, gazetenin elinde bulunmasına karşın verilmedi" diye sürdürüyor Akın. "Ön adları da saklanmalı mıydı? Tartışılabilir. Gazetenin tercihi, haberi "rivayet" gölgesinden kurtarmak için, ön adları vermek yönünde oldu."
Doğan Akın, eleştiri gönderen okurlara bir soruyla noktalıyor: "Böyle bir belgeyi yayımlamayan bir gazeteye, 'olayın merkezinde polis olduğu için mi onları kayırdınız?' suçlaması yöneltilmez miydi?"
Yorum: Özel hayata saygı esastır. Fakat bu haber resmi kurum içinde sonuçlanan bir soruşturmayla ilgili ve bunun sonucunu aktarıyor. "Haber değeri" var. Kadın polislerin en ağır cezaya çarptırılması çok daha öne çıkarılabilirdi.
İsimler konusu ise tartışmaya hayli açık. Hiç verilmese veya rumuzlarla yetinilseydi, daha doğru olurdu.