The Others Risk almayı seviyorum

Risk almayı seviyorum

21.05.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Risk almayı seviyorum

Risk almayı  seviyorum

Brahms dizisiyle gene imkansızı başaran İdil Biret, beste yapıyor

İdil Biret efsanesi 63. albümde. Chopin toplu piyano eserleriyle Polonya'da Büyük Ödül, Boulez sonatlarıyla Fransa'da Altın Diyapazon ve Le Monde yılın en iyi plakları ödülü alan, Beethoven'in bütün piyano eserleri ve ayrıca bütün senfonilerin piyano uyarlamasıyla müzik dünyasını sarsan İdil Biret, şimdi de Brahms'ın bütün solo piyano eserleri ve iki piyano konçertosunu hazırladı; Naxos firmasının Eylül'de dünya piyasasına çıkartacağı 12 CD'lik dizi sanatçının 63. albümü; Eylül, Ekim ve Kasım aylarında Almanya'da beş konserlik bir dizide Brahms'ı seslendirecek. Temmuz'da ise George Sand'ın evinde, Nohant Festivali'nde Chopin çalacak. Ankara Müzik Festivali'ndeki Brahms ziyafeti ardından, Türkiye'de sezonun son konserini Haziran başında İstanbul'da veriyor. Bir gün, kendi bestelerini de plak yaptığı zaman, müzik dünyası belki daha da sarsılacak. Bu eşsiz sanatçıyla, Brahms'ın büyüsünü ve müzikteki tabularla mücadelesini konuştuk.

Yıllar önce Fransız yazar Andre Maurois dünyaca ünlü piyanist İdil Biret'le Türkiye Büyükelçiliği'nde bir resepsiyonda tanıştığı zaman ilk sorusu "Brahms'ı sever misiniz?" olmuş. "Bu adam bana biraz daha ilginç bir şey söyleyemez miydi?" diyor İdil Biret, gülerek.
Françoise Sagan'ın aynı adlı romanı kırk yıl önce yayınlandığı zaman, birdenbire nasıl bir Brahms modası çıktığını, o zamana kadar Brahms'a Batı Avrupa'da kimsenin ilgi göstermediğini hatırlıyor.
Şimdi de durum pek farklı değil. Bu yıl Brahms'ın yüzüncü ölüm yıldönümü, ama doğumunun ikiyüzüncü yılı kutlanan Schubert daha baskın çıkmış, daha çok çalınıyor. Bütün Almanya'da, İdil Biret'in gelecek sonbaharda vereceği beş resital dizisi, tek önemli Brahms etkinliği. Brahms yılında, Brahms'ın bütün piyano eserlerini bir dizi konserde çalan yegane piyanist İdil Biret olacak.
"Brahms'ın çok popüler olmadığı düşünülüyor. Biraz içe dönük bir müziktir, onun için insanlara yabancı geliyor. Ayrıca çok güç bir müzik. Macar dansları, Paganini varyasyonları fevkaladedir, ama dehşetli teknik zorlukları var."
Teknik zorluk olduğu zaman, yahut bir besteciye karşı kültürel önyargılar güçlendiği zaman, İdil Biret'i muhakkak orada bulabilirsiniz. Çünkü o, modalara ve önyargılara karşı çıkan, kendi inandığı projelerin üzerine kararlılıkla giden ve risk almayı seven, gerçek bir sanatçı.
Brahms'ın bütün piyano yapıtlarını, yani hem solo parçalarını hem de iki piyano konçertosunu kaydettiği 12 CD'lik dizi, Türkiye'de RAKS'ın hazırladığı bir kapakla piyasaya sürüldü; Naxos plak firması, dünya baskısını da Eylül ayında piyasaya çıkarıyor.
"Brahms hem çok klasik, hem de ritmik açıdan ilginç yenilikler getirmiş piyanoya, ama Fransa'da bir çok kişi onu anlamamış, benim öğrencilik yıllarımda da biraz tabu'ydu; onunla daha 7 yaşında ilgilenmeye başlamamda yasak olan bir şeyin keyfi de vardı.."
Son yıllara kadar orkestra eserlerinin piyanoya uyarlanması, yani transkripsiyon çalmak da bir "tabu" iken, İdil Biret bunun da üzerine giderek, Beethoven'in dokuz senfonisinin hepsini, Berlioz'un Senfoni Fantastique eserini Franz Liszt'in uyarlamasıyla yorumladı, plaklar kaydetti ve müzik dünyasında olay yarattı; işte çıkan yazılardan birkaç örnek: "Çalışındaki senfonik derinlik bugüne kadar az duyuldu" (Le Nouvel Observateur, Paris); "Bu inanılmaz bir başarı" (Gramophone, Londra); "İdil Biret etkileyici bir başarıya imza attı, Bravo!" (Arts Magazine, Brüksel) ve daha niceleri...
Şimdi de Brahms'ın senfonilerini hazırlıyor sanatçı, hem de Liszt'in filan değil, kendi uyarlamasıyla.
"Risk almayı ve önyargılara karşı gitmeyi çok seviyorum, ama tabii inandığım bir şey için, laf olsun diye değil. İnandığınız şeylerde risk almak lazım, yoksa hiçbir şey yapmadan oturursunuz evinizde."
Peki ya en nihai risk, yani beste yapmak? Bu soruya için için beklediğim ve beni çok sevindiren bir cevap veriyor İdil Biret:
"Beste tabii ki denedim, ama bügüne kadar beğenmedim yaptıklarımı, o yüzden çıkartmıyorum ortaya. Ama niyetim var."
Merak ediyorum: Sonat mı yazıyor? Konçerto mu? "Hayır, başlangıçta farklı bir şey, daha birbirine geçişli, kesilmeden arka arkaya gelen etüdler tasarlıyorum...belki yarın, belki öbürgün..katiyyen vazgeçmiş değilim, üstelik bende zaman mefhumu da yoktur, insanlar 'aa, bu yaşta olur mu' diyorlar bazen, kesinlikle öyle düşünmem".
İdil Biret'in müzikte karmaşık yapılara ve çok sesliliğe tutkusu düşünülürse, en ünlü piyanistimizin müthiş bir besteciye dönüşeceğinden hiç kuşkum yok.
"Polifoniyi çok seviyorum" diyor sanatçı; "farklı müzik hatlarının birkaç düzeyde aynı anda yürümesi çok hoşuma gidiyor; Liszt de piyanoyu büyük bir senfonik orkestra gibi görmüştü, belki bunun için senfoni transkripsiyonlarını sevmiş olabilirim.."
Büyülü bir zaman makinasıyla yolculuk edebilse, kiminle piyano çalmak isterdi? "Liszt ve Rachmaninoff" diyor İdil Biret, hiç tereddüt etmeden. Rachmaninoff'un piyano çalışını bir plakta dinledikten sonra "Bu kadar asil çalan bir adam adi müzik besteleyemez" diyerek Rus besteciyi ciddi şekilde incelemeye başlamış; çünkü gene tabular çıkmış karşısına, Rachmaninoff'un biraz küçük görülmesini, zevksiz bulunmasını yadırgamış, sevgili hocası Nadia Boulanger'nin önyargısına bile isyan etmiş. "Racmaninoff'un bütün piyano eserlerini plak yaptığımı görseydi kadıncağız herhalde baygınlık geçirirdi" diyor.
"Rachmaninoff'u anlamayan herkese bunu söylüyorum. Eserlerinde size ters gelen armoniler aslında oryantal etkiler. Bunu bir türlü çözemiyorlar. Tatarlardan Altınordu'ya kadar etkiler var Rus müziğinde, Rachmaninoff Kafkaslar'dan çok etkilenmiştir mesela; çok büyük bir besteci, ama büyük tepki gösterildi, şimdi de göklere çıkarılıyor. Ne o olmalı, ne de öteki, mesele bunu dengelemek. Herşeyde denge önemli."
İdil Biret için müzikte modalar değil, araştırma çok önemli. Piyasanın baskılarına da, kültürün gelip geçici akımlarına da kendi özgüvenli zevkiyle ve araştırmayla karşı duruyor. "Chopin'in bütün eserlerini yaparken herhalde iki yüz plak dinledim; devamlı okuyorum. Çok düşünmek gerekiyor. Duygu sonra gelir. Önce müziğin yapısını bilmek lazım, sonra alışılmış kalıpların dışına çıkabilirsiniz."
Ama bunu yapmak için çok cesur olmak lazım. Tıpkı İdil Biret gibi. Kadın olmak hiç engel oluşturdu mu diye sorduğumda, cevabı bence cesaretin en güzel örneğiydi:
"Hocam Nadia Boulanger bazen yüzüme bakar 'yazık, yazık' derdi, ben de anlamazdım; bir gün dayanamayıp nedenini sordum, 'Bazı eserleri hiç çalamayacaksın, çünkü kuvvetin yetişmeyecek' dedi. Ve birden tepem attı. Orada hiç bir şey belli etmedim ama öyle mi, dedim içimden, ben şimdi size göstereceğim. Ve başladım bunun üzerine çalışmaya. Hatta bir dönem kuvvetle istediğim sonucu almak için ağırlıkla bile çalıştım. Kadınların bazı parçalara gücü yetmeyeceği şeklindeki bu önyargı beni o zaman çok şaşırtmıştı."
Teknikte gücün sınırlarını, repertuarda ise piyanonun sınırlarını zorlayan İdil Biret, sanat ve kültürde bizim ufkumuzu genişletmek için bugün de aynı cesaretle ve kararlılıkla yolunda yürüyor. Altmış üçüncü albümde, sanatının zirvesinde.

İdil Biret yurt dışında yaşıyor, uluslararası bir sanatçı ama Türkiye'nin müzik ve kültür hayatıyla yakından ilgili. Bursa Uludağ Üniversitesi'ne konser piyanosu alınması için ücretsiz konser vermiş; aynı şey Mayıs ayı başında Niğde'de gerçekleşti. Anadolu'daki klasik müzik patlamasını sevinçle karşılıyor:
""Antalya'da ilk çaldığım zaman, otel lobilerinde, güzel balo salonlarında çaldım, şimdi en son Kültür Merkezi'nde konser verdim, bu çok güzel bir şey. Mersin'e ve Antakya'ya gittim, orada o kadar inanmış insanlar var ki. Trabzon'a gittim, 900 kişilik salonda 1,100 kişi vardı. Bu gelişmenin şimdi her yerde olduğu gibi bir yapıya kavuşması lazım, bir sezon yapılması gerekiyor, diyelim ki sekiz konserlik bir sezon. O zaman insanlar daha da arzu edeceklerdir."
Türkler senfoni dinlemez, bale fecidir gibi yargıların ön plana çıktığı bir noktaya gelmemize üzülmüyor mu peki?
"Tabii insan çok düşünüyor, ama ben bu noktaya geldiğimizi sanmıyorum. Tam tersine insanlarda bir uyanma var, ben öyle görüyorum.Yalnız ber şuna karşıyım: Bu tür müzik, öbür tür müzik diye karşıtlık olmaz, bunlar düşman değil, birbirine tamamlayan şeyler. Düşman kardeşler olmamalı, ben buna karşıyım. sonra, dünyada hiç bir müziğin kökenini fazla sormayın derim, çünkü orada da büyük sürprizlerle karşılaşabilirsiniz. Bu kadarını söylüyorum. kaliteli olduktan sonra, her müziğe yer var."
peki İdil Biret Türk bestecileri kaydedecek mi?
"Yapmak istediklerim, böyle planlarım var. Mesela Adnan saygun'un Etüdler ve Prelüdler'ini yapmak istiyorum. Nerede çalsam, müthiş bir ilgiyle karşılaşıyorum. Sonra, cemal Reşit Rey'in Enstantaneler'i çok güzel eserlerdir. Alban Berg'in dinlediği Konçerto Kromatik diye çok iyi bir eseri vardır. Ferit tüzün'ün güzel besteleri var..hepsini saymayı unutabilirim, bütün mesele bunları iyi sunabilmek dünyaya. "
Türk Beşleri ile başlayan maya tuttu mu o zaman? Dünya çapında büyyyyyük piyanistimiz de az, ama bestecimiz neredeyse yok gibi, neden böyle?
"Maya tabii ki tuttu ve çok iyi bestecilerimiz var" diyor İdil Biret; "Bu bir sunuş ve cesaret meselesi. İnsanlar hala bu memlekette şu tür müzik vardı diyorlar, ben de diyorum ki klasik - çağdaş müzik en azından 150 senedir bu ülkede var, bu bizim müziğimiz.. Dünyada kendimizi kabul ettirmemiz lazım."