The Others Şam'da kolektif yönetim

Şam'da kolektif yönetim

14.06.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Şam'da kolektif yönetim

Şamda kolektif yönetim


Eski Şam Büyükelçimiz Aydın Alacakaptan'a göre oğul Beşşar, babası Esad'ın yerini dolduramaz


       Suriye Devlet Başkanı Hafız el Esad'ın ölümünün ülkede ve bölgede önemli değişikliklere yol açıp açmayacağı uzmanların da kestiremediği bir soru. İktidar kavgaları mı başlayacak, yoksa uzlaşmaya dayalı kollektif bir yönetim mi oluşacak? Oğlu Beşşar, Esad'ın yerini doldurabilecek mi? Ülkenin önemli bir gücü olan Müslüman Kardeşler örgütü ne yapacak? Bu soruların yanıtlarını ve Suriye izlenimlerini, 1979 - 1981 yılları arasında Şam'da büyükelçilik yapan Aydın Alacakaptan ile konuştuk.

       *Hafız el Esad'ın kişiliğini biraz anlatır mısınız?
       Esad'la tanışmamız büyükelçi olarak, resmi düzeyde oldu. Hoşsohbet, tatlı, efendi bir adam olarak görünüyordu. Türkiye'de o dönemde sol terör vardı. Bu konuda çok dikkatli sorular sordu. Aşırıya kaçmayan, devamlı gülümseyen birisiydi. Ama gerçek yapısının bu olmadığını, yönetiminden biliyoruz.

       *Çok kurnaz birisi olarak tanınıyordu. Bu doğru mu?
       Kurnaz birisi olduğu muhakkak. İnsanları 10 sene hiç sormadan hapishaneye atar, sonra da bir gün çıkarır, evlerine gönderirdi. Bir bakarsınız bir sene sonra tekrar içeri atardı. Böyle garip bir adamdı. Muhalefeti ya kendisi ya da başkalarına ezdirirdi. Rahatlıkla adam ortadan kaldırırdı, kafa tutanı ezerdi.

       *Başkalarına nasıl ezdirirdi?
       Mesela Lübnan'daki Filistinlileri hristiyanlara ezdirdi. Hama'da da 10 - 15 bin kişiyi yok ettirdi. Sert bir adamdı. Şam'ın sokaklarında dolaşanların yarısı istihbarat ajanıydı. Bir gün bizim sefaretin önünde Müslüman Kardeşler'den birisini sıkıştırmışlardı. Sokakta dolaşanların neredeyse hepsinin istihbarat ajanı olduğunu anladık. Çünkü, bütün genç çocuklar tabancaları çıkarıp adamın peşinde koşmaya başladılar. Esad'ın güçlü bir istihbarat ağı vardı.

       *Esad'ı destekleyenler kimlerdi?
       Televizyonda ağlaşanlara bakmayın siz, bunların çoğu istihbarat ajanlarıdır. Bunlar gayrı meşru bir düzenin içindeler, haraç alırlar, kanun - hukuk tanımazlar. Hafız Esad'ın rejiminden menfaati olan çok insan var. Bu menfaat grubunun içinde yalnız Aleviler değil, Sünniler de bulunur. Esad Bedevilere de çok hizmet etti. Şehirli burjuvalar da, Aleviler de Müslüman Kardeşler'den korkar. Bunları toplarsanız nüfusun yüzde 15'i yapar.

       *Müslüman Kardeşler'in gücü nedir?
       Ülkede büyük bir çoğunluk Müslüman Kardeşler'i tutuyor. Suriye için bence en büyük tehlike Müslüman Kardeşler'dir. Eğer iktidar kavgası başlarsa Müslüman Kardeşler'e koz verirler. Bu da muazzam bir kargaşa demektir. Bu kargaşalık Irak, Ürdün ve hatta Mısır'a kadar yayılır.
       Müslüman Kardeşler'in gelmesi Türkiye'nin de lehine olmaz. Büyükelçilik dönemimde hükümete, "Müslüman Kardeşler'in galip gelmesi Türkiye'nin zararına olur, bizim de başımıza bela olurlar. Hafız Esad'ı onlara karşı destekleyelim" dedim. 12 Eylül'den önceki Demirel hükümeti de benimle aynı kanaati paylaştı.
       O sıralar yabancı elçilikler Müslüman Kardeşler'in Esad'ı devirmek üzere olduğuna inanmışlardı.

       *Oğlu Beşşar onun yerini doldurabilir mi?
       Oğlunda bu vasıflar yok. Beşşar'ın Esad'ın oğlu olması, cumhurbaşkanı olması için kafi değil. Hukuk dışı bir rejimi ayakta tutmak sırf Esad'ın oğlu olmasıyla mümkün olamaz. Rejim bizzat Esad'ın elindeydi. Esad bu rejimi istihbarat örgütleri ve ordunun muhtelif kanatları vasıtasıyla ayakta tutuyordu. Beşşar aynı beceriklilikle bunu devam ettiremez. Rejimi korumak için, cumuhurbaşkanı yardımcısı, savunma bakanı, genelkurmay başkanı kolektif bir yönetim kuracaklar. Ama birbirleriyle nasıl geçinecekler, bunu Allah bilir! Bir de ordu içinde, hava kuvvetlerinde, tank birliklerinde büyük komutanlar var. Onlar ne yapacaklar? Bunu şimdiden kestirmek zor.
       Esad kafa tutanı öldürtüyordu. Beşşar'ın böyle bir hali yok.

       *Hatay meselesinde Esad'ın tavrı neydi? Daha mı sertti?
       Esad aslında Hatay meselesinin üstüne gitmedi. Esad öncesinde Suriye Hatay meselesinde daha sertti. Bir keresinde Hatay konusunda gazetede aleyhimize bir makele çıkmıştı. Ben gidip dışişlerinde protesto edince, bana, "sen de karşı bir makale yaz, yayınlayalım" dediler. Devletin gazetesinde zehir zemberek bir yazı yazdım, bastılar. Esad'ın çatışma politikası yoktu. O, su altından zekice yürütürdü işi, zamanı beklerdi.
       Şunu iyi bilmek lazım: Hatay meselesini Suriye hiçbir zaman terkedemez. Çünkü, terkettiği zaman bütün Arapları karşısına alır. Hatay, Arapların ortak politikasıdır.

       *Kardeşi Rıfat ne yapabilir?
       Rıfat, kaçakcılık yapan, rezil işlerle uğraşan, her şeyi yapabilecek birisidir. Ama desteği yok. Onun kumandanı olduğu özel kuvvetler vardı. Esad hastalanınca ön plana geçmeye çalıştı. Ordunun istememesi üzerine Esad, Rıfat'ı uzaklaştırdı. İkinci bir kardeşi Cemil'den söz ediyorlar ama o sıradan birisidir. Lider olamaz. Basit şeylerle uğraşan birisidir. Bizim Truva feribotunun Lazkiye'ye girme sorunu vardı. Bunu sağlamak için onu deniz yollarının temsilcisi tayin etmiştim.

       *Ordu içinde bir çatışma olur mu?
       Her grup tek başına Suriye'ye hakim olamayacağını bilir. Bunun için bir anlaşmaya varmak zorundalar. Zor da olsa kolektif bir idare kurmaya çalışacaklar.

       *İstihbarat örgütleri ordudan daha mı güçlü?
       Birçok istihbarat örgütü var. Orduyu da, birbirlerini de bu istihbarat örgütleriyle kontrol ediyorlar.

       *Büyükelçilikten ayrıldıktan sonra da Suriye'yi izlediniz mi?
       Suriyeli dostlarım vardı, gelir giderlerdi. Ancak Suriye'de ne olup bittiğini, işleri derinliğine bilmek mümkün değildir. Bizim bulunduğumuz yerin çok yakınında bir suikast yapılmış, bakan yardımcısı bize söylemese duymamız bile mümkün olmazdı. Düşünün ki, biz en iyi haber alan sefarettik. Müslüman Kardeşler örgütünden insanlar bize sık sık gelirlerdi, anlatırlardı. Onların kasetlerini Amerikan elçiliği bizden alırdı. Ona rağmen, bilmediğiniz çok şey vardı. Zaten haber alma örgütlerini Doğu Alman istihbarat örgütü Stasi kurdu.

Bin dolar milli gelirle demokrasi olmaz

       *Hukuk devletine doğru bir gelişme olamaz mı?
       Demokrasi bir kültür ve gelir düzeyi meselesidir. Yıllık bin dolarlık milli geliri olan bir ülkede demokrasi olur mu?

       *Suriye Alevilerinin Türkiye'deki Alevilerle bir yakınlığı var mı?
       Nusayriler denilen Suriye Alevileriyle bizim Alevilerin bir alakası yok.

       *Suriye'deki hrıstiyanlar kimi destekliyor?
       Hristiyanlar da, Ermeniler de Hafız'ı destekler. Hafız Ermenilere poliste önemli görevler vermişti.

       *Suriye Kürtlerinin durumu nedir?
       Kürtler meclise de girerler, yüksek derecede memur da olurlar. Ancak, kimliklerini ortaya koymalarına asla müsade edilmez.

       *Sizin büyükelçiliğiniz döneminde su meselesi bu kadar hararetli tartışılıyor muydu?
       Su meselesi 1955'den beri var. Suriye ile GAP tipi, ortak bir kalkınma projesi olması halinde işbirliği mümkün olur.


       *Halkta Türk düşmanlığı var mı?
       Yoktur. Türk düşmanlığı sadece Baas partililerde var. Baas partisi de sosyalist değil milliyetçi bir partidir. Arap ülkelerinde sosyalistlik diktatörlüğün kılıfıdır.

       *Baas partisinde hangi toplumsal gruplar var?
       Menfaati olan herkes var. Demokrasinin olmadığı ülkelerde, İktidar kimdeyse onun peşinden gidilir. Dikta kültürü içinde yaşama insanları tek boyutlu düşünmeye itiyor. Ayrıca Araplar çok çocuksudur. Rejimin yanında olması gerektiği halde, rejim aleyhtarlarına çok rastladım. "İsrailliler şu Şam'ı alsa da Esad'dan kurtulsak" diyen çok entellektüel gördüm. Müslüman Kardeşler 1980'deki ayaklanma sırasında kasetlere kayıt yaptığımız konuşmalarında bize, "Bizi Esad'dan ancak İsrail kurtarır" demişlerdi.