The Others Sana tuvalet temizleten eller kırılsın!

Sana tuvalet temizleten eller kırılsın!

29.11.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Sana tuvalet temizleten eller kırılsın!

Sana tuvalet temizleten eller kırılsın
29 Kasım 1998
İlke Gürsoy

Gazetelerin verdiği Pasha, Şamdan, Gala gibi pazar ilaveleri okurların sevgilisi. Yoğun eleştirilere rağmen pazar günü satışlarını da kelimenin tam anlamıyla patlatıyorlar. Fakat bir yandan da diğer gazetecilerin işini zorlaştırıyor. Bu hafta bunu çok daha iyi anladım.
Radyo 5'te DJ'lik yapan ve Show TV'de de cumartesi günleri yayınlanan 5'te 5 adlı programı sunan Öykü Serter fotoğraf çekimi sırasında kendi deyimiyle "çok huysuzlandı." Emirgan'da tek başına yaşadığı evinde yaptığımız çekimlerde sürekli olarak "Yaa, Pasha fotoğrafı, Şamdan fotoğrafı gibi oluyor," diye sızlandı durdu. Mini etekle fotoğraf çekebilmek için 45 dakika süren ikna turları yaptık. Çekim bittiğinde fotoğrafçı arkadaşım Müslüm Bayburs'un alnından akan teri görmeliydiniz. Utanmasam bunu bir gazetecilik başarısı olarak sunacağım.
Endişelerini şöyle açıklıyor Öykü: "Bunlar kontrolümde olmayan şeyler. 'Bir kız daha çıkıp orasını burasını açmış,' desinler istemiyorum." İbrahim Tatlıses'in ünlü sloganındaki gibi "Saygı duyuyorum" ama kötü bir niyetimiz yoktu gerçekten. Bizim etrafımızdaki güzellikleri okura sunmak gibi bir misyonumuz var ve Öykü'nün de bu güzelliklerden biri olduğunu keşfetmek zor değil.
Kahramanımız 1975 Ankara doğumlu. TED Koleji'ni bitirdikten sonra Hacettepe Üniversitesi Amerikan Kültür ve Edebiyatı Bölümü'ne girmiş. Az daha lise son sınıfta Miami'ye gidip yüzme bursuyla öğrenim görecekmiş. (Öykü 11 senelik yüzücü. 100 ve 200 metre kurbağalamada Türkiye rekorları, Almanya'da düzenlenen Avrupa Gençler Şampiyonası'nda 200 metre sırtüstünde üçüncülüğü var. N'aberrr?) Her şey hazırken, gidişe bir hafta kala babası ondan ayrılamayacağı için izin vermemiş. Teşekkürler Öykü'nün babası amca, kızını bize bağışladığın için.
Bir arkadaşının ısrarı üzerine Ankara'nın ilk özel radyosu Gün FM'de bir gün anons yapmış. İyi olduğunu düşününce ertesi gün soluğu Capital Radio'da almış. Tam dört ay boyunca ne kadar ayak işi varsa yapmış. CD taşımış, etrafı silmiş, toz almış, tuvalet bile temizlemiş. Bir kere bile mikrofon başına geçmeden. "Memur zihniyetli bir yerdi ama orada çok şey öğrendim. Bugünkü altyapımı hazırlayan yerdi," diyor. Ne olursa olsun Öykü'yü tuvalet temizlerken düşünmek çok zor geliyor, lanet yağdırıyorum ondan bu işi isteyenlere.
Capital'dan sözleşmek imzalamak istemediği için ayrılmış. Her haftasonu İstanbul'a gelip giderek Number One FM'de programa koyulmuş, bir süre sonra Radyo 5'e geçmiş. Birkaç ay sonra televizyonda bir şeyler yapmak istediğine karar vermiş ve bunu yayın yönetmeni Yavuz Baydar'a, Baydar da Show TV yetkililerine iletmiş. Birkaç deneme çekiminden sonra da 5'te 5 çıkmış ortaya.
Doğallığın bu işte çok önemli olduğuna inanıyor. Bir gün, gözünde çıkan arpacığa aldırmadan program sunmuş ve o bölümde metinler tamamen arpacık üzerine yazılmış. "Hiç mi insanın gözünde arpacık çıkmaz, hiç mi insan burnunu karıştırmaz," diyor. Arpacığa eyvallah da, burun karıştırma biraz riskli gibi geldi bana. "Kameranın, fotoğrafın nerede yakalayacağı belli olmaz. Hafif bir ambalajla beraber, doğallığını koruman lazım."
5'te 5 şu anda akşamüstleri ama ilk çıktığında gecenin bir yarısı yayınlanıyordu. Yani herkes Emmanuelle'ler, kırmızı noktalar için zaplarken. O saatte seyirciyi yakalamak için Öykü'nün özel bir çabası var mıydı acaba? "Güzel olmak zorundayım ki insanları bağlayabileyim. Ama güzellikten fazlası da lazım. Güzel, aklı başında, okumuş, görmüş geçirmiş bir kızı yansıtmaya çalışıyorum." O saatin hedef kitlesi için erotizmi kullanmayı düşünmemiş çünkü arkasında medyanın hemen arkasından kendisine "seksi kız"ı yakıştıracağını düşünüyor.
Güzel kızları hiç kaçırmayan medya ona pek fazla ilgi göstermemiş bugüne kadar. Ama bundan şikayetçi değil. İşin ilginç tarafı erkekler de öyle etrafında pervane olmuyormuş. "Sen güzel kızsın, peşinde kimler vardır, diyorlar ama yok öyle bir şey. Bugüne kadar kimse bana yemek ya da bir yerlere çıkma teklifiyle gelmedi. Etrafa karşı tavırlarım buna izin vermez. Gerçekten kendisine güveniyor, beni hakettiğine inanıyorsa yaklaşabilir bana."
Gerçekten kendisine güvenen, onu hakettiğine inananlara sesleniyorum; Öykü en çok Roxy'ye, High End'e ve haftaiçi Kemancı'ya takılıyor. Arkadaşın sevgilisi yokmuş da. Yalnız dikkat edin bitirim bir tarafı varmış. "Ağzım bozuktur, fena küfrederim," diyor. Mesleği otoparkçılık olanların şansı biraz daha çok, onlarla iyi anlaşıyormuş.