The Others Sanki bir karnaval

Sanki bir karnaval

19.05.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Sanki bir karnaval

Sanki bir karnaval

       NANTERRE ile Paris'in öğrenci mahallesi Quartier Latin arasındaki mesafe otobüsle veya metroyla bir sigara içimliktir. Üstelik oradaki üniversitenin öğrencilerinden büyük bir kısmı başkentte oturmaktadır. Bir bölümü XVI. gibi şık ve zengin bölgelerde. Bunlar otomobilleriyle Nanterre'e gelmekte, orada "dünyadaki haksızlıklar"dan ve onların sebebi "kurulu düzen"den varlıksız varoş çocuklarıyla birlikte şikayetçi olmaktadırlar. Zaten hem Nanterre'de, hem Paris'te okuyanlar da vardır. Bu yüzden oradan sıçrayan kaynaşma Quartier Latin'de Mayısın ilk günlerinde başladı. Okullarda sınıflara girilmiyor, hocalar ders vermekten alıkonuluyor, bunların yerine açık oturumlar düzenleniyor ve "dünya meseleleri" tartışılıyordu. En ziyade tartışılan ise "seks hayatı üzerindeki kısıtlamalar"dı. Revaçta olan fikirler "3 M"e ait bulunanlardı. 3 M ile Marx, Mao ve Marcuse kastediliyordu. Marcuse, dönemin moda filozofudur. O sırada Unesco'daki Marx'ı anmak için düzenlenen toplantıda bulunmak üzere Paris'e gelmiştir. Filozofun "Tek boyutlu insan" adlı son kitabı dillerdedir. Okuması oldukça güç bir eser olduğundan daha ziyade dillerde.. Ama Paris'in '68 Mayısı öğrencilerinin bu hareketi başka ülkelerde tekrara girişenlerden çok daha iyi yetişmiş, çok daha bilgili olduklarını belirtmek lazımdır.
      
Bunlar evvela üniversitelerin dershane ve koridorlarına hakim oldular. Sonra, binaları ele geçirdiler. Emniyet güçleri o noktaya kadar fazla müdahale etmiyorlar, koruculukla yetiniyorlar, üniversitelerin giriş çıkışlarını kontrol etmeye çalışıyorlardı. Esas olaylar Kızıl Dany ve arkadaşları Sorbonne'da disiplin kurulu önüne çıkarıldığı gün patladı. Bunlara savunmalarını hazırlamak üzere hafta sonuna kadar müddet verilmişti, fakat onlar kurul üyelerini reddetiler. Haklarındaki takibatın durdurulması, verilmiş cezaların kaldırılması öğrenciler tarafından gürültüyle isteniliyordu. Binaların işgalinden sokakların işgaline, oradan mahallenin ve daha sonra da Seine'in bütün sol kıyısının "öğrenci yönetimi" altına alınmasına sıra gelmişti. Hükümet kuvvetleri var güçleriyle - ve hışımlarıyla - buna engel olmaya çalışıyorlardı. Mayısın 8'inde 50 bin kişiyi bulan öğrenci kalabalığı nehri aştı, geçti, polisin bütün gayretlerine rağmen Concorde köprüsünü Champs Elysees üzerinden Etoile meydanına yürüdü. Zafer abidesine girdi. Oradaki ışıklandırmayı kararttı. Meçhul askerin mezarına tükürüldü ve hep bir ağızdan Enternasyonal - komünist marşı - söylendi.
       Bundan dolayıdır ki Mayısın sonunda, kuvvet dengesi değiştiğinde General de Gaulle lehine düzenlenen gösteride, ki ona katılanların sayısı yarım ile bir milyon arasındaydı, Zafer anıtına gelinince orada hep bir ağızdan Marseyyez - Fransız milli marşı - söylenecektir.
       8 Mayıs akşamı öğrenciler Sol Kıyıya dönünce yolları tutmuş emniyet güçleriyle çatıştılar. Her iki taraftan yüzlerce kişi yaralandı, yüzlerce kişi gözaltına alındı, 18'i tutuklandı. Bunlara bazı merkezlerde işkence yapıldığı iddiası - bir kızın soyulup dövüldüğü söyleniyordu - heyecanı arttırdı. Bu sırada hareket taşra şehirlerine de sıçramış, oralardaki üniversite öğrencileri Paris'teki arkadaşları için destekleme gösterilerine girişmişlerdi.
       Fransa, özellikle Paris sanki 1789'un ihtilal, 1830 ve 1848'in ayaklanma günlerini tekrar yaşıyordu. Yahut, bir başka açıdan Sen Petersburg'un 1917'sini.. Öğrenciler - bolşevikler gibi - kendi inzibat güçlerini kurmuşlardı, yer yer kontrol onlardaydı. Kudret mevkii - Sen Petersburg'daki gibi - boşalmıştı. Ama "Bütün iktidar Sovyetlere!" diyen bir Lenin yoktu. Onun yerine "Bütün iktidar sokağa!" diye bağırılıyordu.
       Bu da, hiç bir şey ifade etmiyordu.

       Bütün bunlara rağmen sanki bir karnaval yaşanıyormuşcasına, herkes eğleniyor, ahvalin tadını çıkartıyordu. Gençler gündüzleri "Manif" dedikleri gösterilere koşuyorlar, orada emniyet güçleriyle vuruşuyorlar, özellikle Sorbonne'un doldurdukları anfisinde ilmi ve akademik toplantılar düzenliyorlar, bunlara "ilerici" saydıkları sanatkarları çağırıyorlar - sinemacılar, artistler, şarkıcılar, enteller - konuları tartışıyorlardı. Gecelerini ise barikatlarda genellikle kızlı - erkekli geçiriyorlar, arada misafirleri bile oluyordu: "Paris sosyetesinin kalbur üstü simaları, smokinli beyler ve tuvaletli hanımlar. Adeta adet olmuştu, bir şık gece barikatlar ziyaret edilmeden bitmiş sayılmıyordu. Lüks bir lokantadan veya bir piyesten, operadan çıkıldıktan sonra "gençlere moral vermek üzere" Sol Kıyıya geçiliyor, öğrencilere yiyecek, içecek götürülüyor ve şampanyalar hep birlikte patlatılıyordu.
       Şerefe! Nenin şerefine? Otuz sene sonra o günleri alayla yadedenler "Salon ihtilalinin şerefine!" diyorlar.
       Fransızcada "Bon enfant" diye bir deyim vardır. İyi çocuk!
       '68 Mayısının aktörleri genelde pek iyi, pek şeker çocuklardı.
       İşe işçiler karışıncaya kadar..

       Yarın: Genel grev hayatı felç edince..