The Others Savaş sınavında

Savaş sınavında

31.03.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

Irak’taki askeri hesaplaşmanın insani bedeli her geçen gün daha açık şekilde ortaya çıkarken okur tepkilerindeki sertlik ve duygusallık da kabarıyor

Savaş sınavında



Savaş muazzam bir duygusal fırtına kopardı. Dünyanın pek az ülkesi Irak’ta olup bitenlere kayıtsız kalabilmiş durumda. Gazete okurları, okuduklarına diğer zaman dilimlerine kıyasla daha bir tepkili. Tepkilerin büyük bölümüne duygular yön veriyor. Savaş öncesi takınılan tavırlar nedeniyle okurlar, köşe yazarları arasında saf tutuyor. Tepkilerin esas adresi, yorumcular.
Ama, savaşın çirkin yüzü ortaya çıktıkça, yorumlarda beliren tavra yönelik tepkiler haberlere de yansıyor, oraya da yöneliyor.
Okur eleştirilerinin anahatları şöyle:
• Manşet ve başlıkların savaşın insani boyutu düşünülerek atılması,
• Haberlerde analizlerin ve görsel unsurların öne çıkarılması,
• ABD yanlısı kaynaklara ait bilgilerin diğer kaynaklara ait bilgilerle daha iyi harmanlanması,
• Kuzey Irak’la ilgili haberlerin daha ayrıntılı verilmesi.
Beklentiler böyle. TV ile çok zorlu bir rekabet ikliminde gazeteler, Milliyet de dahil, çetin bir sınav veriyorlar.
Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Y. Yılmaz okurlara şu noktaları hatırlatıyor:
• Bu savaşta da dezenformasyon dozu çok yüksek. Taraflar çok yoğun bir propaganda zemininde hareket ediyor. TV’lerin en ön cephede olması da bir önemli nokta. Çünkü algılamayı çok etkiliyor.
• Okur için şu anda en önemli unsur, konunun analiz ve grafiklerle anlaşılır hale getirilmesi. TV’nin atladığı ayrıntıları işliyoruz, analiz ediyoruz.
• Savaş esirleri ve asker cesetlerinin yayımlanması dünyada bir sorun oldu. Tabii bu Cenevre Sözleşmesi’ne göre doğru değil. Ama, öte yandan, bir haber değeri de var. Biz savaşın tarafı değiliz, o nedenle bu sorun ABD basınını ilgilendiriyor.
• Bu süreçte bizi en çok zorlayan şey, kullanmaya alıştığımız sayıda muhabirin savaş yerinde olmaması. Çünkü riskler ortada. Eğer istediğimiz sayıda muhabirimiz olabilseydi, habercilikte daha rahat olurduk.
Savaş haberleriyle ilgili olarak görüş ve eleştirilerinizi bana gönderrmeye devam edin.

• Metin Erzi, 21 Mart Cuma günkü Milliyet’te yer alan büyük boy grafikle ilgili görüşlerini aktarmış.
• İki itirazı var.
• Grafik birkaç kaynaktan kotarılmış. Ama kaynakları belirtilmemiş.
• Irak nüfusunun etnik dağılımını gösteren grafik "pastada" Türkmenlerin oranı "diğer" başlığı altında % 3 olarak gösterilmiş. Oysa Türkiye’nin iddiası Kuzey Irak’ta Türkmen sayısının en az 2 milyon, yani nüfusun % 8.6’sı olduğu yolunda. Oran yanlış ve yanıltıcı.
Yorum: Kaynak belirtme konusunda aslında Milliyet’in hassasiyeti var. Aynı gün gazetenin başka bir sayfasındaki grafiğin kaynağı (Reuters) belirtilmiş. Söz konusu iki sayfalık dev grafik iki İngiliz gazetesi (Daily Telegraph, Times) esas alınarak ve Milliyet kaynakları da eklenerek hazırlanmış. Editörler bu konuda farklı düşünüyor, kaynak belirtmeyi gerekli bulmuyorlar.
Bence kaynak belirtilmesinin bir zararı yok.
Türkmen oranı konusunda şu söylenebilir: Evet, okurun dediği gibi Türkiye’nin Türkmen sayısını "resmen" iki milyon dolayında gördüğü biliniyor. Bu rakam artıyor, azalıyor.
Ama, bilinen - daha doğrusu bilinmeyen - bir şey daha var: Irak’ta onyıllardır güvenilir bir sayım yapılmadığı için, üstelik etnik göç hareketleri de yoğun olduğu için bu sayının tam olarak ne olduğunun bilinmediğini resmi ve güvenilir kaynaklar da özel sohbetlerde kabul ediyor. Kısacası Türkmen sayısı konusunda tartışmalı bir durum var.
• 27 Mart tarihli gazetede Said Nursi İstihbaratçıydı başlıklı bir haber vardı.
Haberde, tarihçi Cemal Kutay’ın Tempo dergisine anlattıklarına atfen, Said Nursi’nin eski istihbarat örgütü Teşkilat - ı Mahsusa’ya mensup olduğuna dair iddialara yer verilmişti.
Haberin spotunda, "Tarihçi Cemal Kutay, Nakşibendiliğin kurucusu Bediüzzaman Said Nursi’nin, Osmanlı’nın ilk istihbarat örgütü Teşkilatı Mahsusa’nın adamı olduğunu ileri sürdü" deniyordu.
Haberdeki bir ayrıntıya çok sayıda eleştiri geldi.
Tolga Tat’ın notu: "Said Nursi’yi Nakşibendi tarikatının kurucusu olarak belirtmişsiniz. Böyle bir şey doğru değil. Said Nursi, Nur Cemaati’ni kurdu. Nakşibendi tarikatı ile Nur Cemaati arasında büyük farklar vardır."
Erdoğan Azim, Nakşibendi tarikatının kurucusu hakkında bilgiler veriyor:
"Ya istemeyerek veya bilgi eksikliği ile bu hatayı yapmış olmalısınız. Nakşibendiliğin kurucusu, ismiyle müsemma, Şah - ı Nakşibendi’dir."
Sait Gülşen, haberde adı geçen Cemal Kutay’ın böyle bir hata yapabileceğine ihtimal vermemiş. Milliyet’i uyarmak için aramış, ama kendi tabiriyle "tam yarım saat boyunca" oradan oraya bağlanmış, bir türlü bana ulaşamamış.
"Beni böyle usandırmanız doğru değildi" diye yazıyor. "Çünkü benim merak etmeye, tenkid etmeye, doğrusunu öğrenmeye ve uyarmaya hakkım olduğuna inanıyorum."
Yorum: Haberin yer aldığı Tempo dergisinde, Nursi’nin Nakşibendilik geleneği üzerinden Nurculuk’u kurduğu belirtilmiş. Okurlarımızdan çoğunun belirttiği gibi, 1800’lerin sonlarında doğan Nursi’nin, 1000 yıllık geleneği olan Nakşibendiliği kurması mümkün değil. Haberin esasıyla ilgisi olmasa da bu açık maddi hatayı düzeltmiş olalım.
Okurumuz Gülşen’in şikâyeti de anlaşılır. Bazen okurlarımız, bazen telaştan, bazen bilgi eksikliğinden, Okur Temsilcisi’ne ulaşamıyor. Gazetedeki bütün arkadaşlarımdan, şikayetçi okurları bana bağlamalarını rica ederken, okurlara da hatırlatayım. Telefon numaramız bu sayfanın tepesindeki Okur Temsilcisi logosu yanında yer almakta. Doğrudan beni arayın.