The Others Savcılar Susurluk'a neden dokunamıyor?

Savcılar Susurluk'a neden dokunamıyor?

06.01.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Susurluk olayından sonra devlet içindeki suç örgütleri hakkında hala soruşturma açılmaması ve suçluların yargı önüne getirilmemesi, kamu vicdanında hatta Türkiye'nin yönetiminde büyük bir kriz yarattı. Bu bağlamda ortaya çıkan "savcılar neden görevlerini yapmıyor?" sorusunu Yargıtay Onursal Üyesi Temel Çağlayan , hukuk sistemimizde savcıların elini kolunu bağlayan mevzuatı irdeleyerek yanıtlıyor.

Savcılar Susurluka neden dokunamıyor

Son günlerde herkesin ilgi odağı haline gelen Susurluk olayı dolayısıyla, savcılık kurumu da Cumhuriyet tarihi boyunca rastlanmadık bir biçimde eleştiriye konu olmaktan kurtulamadı.
Kamuoyunun ileri sürülen yolsuzluklara, savcıların bir an önce el koyarak, bunlara adı karışanların hadlerini bildirmelerini, hatta bunda daha fazla geç kalınmamasını ısrarla istediği görüldü. O kadar ki İtalya 'da bu gibi işlere el koymuş bulunan bir savcının başarılarını örnek göstererek, bir anlamda Türk savcılarına sitem ve tarizde bulunuldu.
Toplumumuzdan gelen bu reaksiyon gerçi, haklıdır. Fakat acaba, cesareti ve mesleki formasyonu en yüksek düzeydeki bir Türk savcısı, bugünkü mevzuatı önüne alarak, İtalya 'daki savcının yaptıklarını yapabilir mi?
Halkımızın, isteğinde haklı bulunduğunda hiç şüphe yoktur; çünkü, sanığı mahkeme önüne çıkarmak - genelde - savcının işidir; onun tekelindedir. Ama, onun önünde bir sürü engel vardır. Halkın, şüphesiz bu engellerin neler olduğunu bilmek zorunluluğu yoktur. Bu bakımdan olayı bu yönüyle incelemek ve akla ilk gelen yasal engelleri ortaya koymak gereği vardır. Şöyle ki:
a) Savcının önüne ilk çıkan engel yasama dokunulmazlığıdır. Anayasa 'nın 83. maddesi milletvekillerinin seçilmeden önce veya seçildikten sonra - küçük istisnalar dışında - yargılanamayacağı hükmünü taşımaktadır.
Savcı, fezlekesini hazırlasa ve Adalet Bakanlığı 'nı aşsa bile, birçok emsalinde görüldüğü gibi, o milletvekili hakkındaki takip, parlamento tarafından devre sonuna bırakılacak, şayet milletvekili yeniden seçilirse dokunulmazlığı devam edecektir.
Değil önemli suçlar için, en basit fiiller için dahi bir milletvekilinin savcı tarafından ifadesinin alınması mümkün değildir.
b) Adli zabıtanın hala kurulmamış olması, savcıya güçsüzlüğe mahkum etmiş bir yasal engeldir. Savcı, zabıta (polis ve jandarma) hakkında direkt olarak soruşturma yapamaz. Sadece adli görevi esnasında suç işlerse zabıta hakkında, o da Adalet Bakanı 'nın izniyle, soruşturma yapabilir. İşe alınması, işten çıkarılması, terfii, cezalandırılması, taltifi ve diğer bazı özlük hakları başka mercilere ait olan zabıtanın, savcının bir kısım emirlerini ne ölçüde ciddiye alıp yerine getireceğini takdir etmek güç olmasa gerektir.
c) 1913 yılında çıkmış olan bir Osmanlı kanunu, Memurin Muhakemat Kanunu vardır. (4 Şubat 1329). Üzerinden 83 yıl geçmesine ve Osmanlıcayı iyi bilenlerce bile anlaşılmakta zorluk çekilmesine rağmen, bu kanunun virgülünün bile değiştirilmemiş olması çok dikkate değer bir konudur. Çünkü devlet - her nedense - suç işlemiş olan memurunu savcıya emanet etmekte bugüne kadar hep kıskanç ve işkilli davramak ihtiyacında olmuştur.
Diyelim ki, göreviyle ilgili veya görevi sırasında en ağır bir suçu işlediği ileri sürülen bir memur hakkındaki soruşturmayı, idare amirinin görevlendireceği bir muhakkik yapmakta, ilçe ve il idare kurulları lüzum - u muhakeme kararıyla mahkemeye sevk edebilmektedir. Bu bağlamda ancak memurların işleyebileceği bazı suçlar (zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet) için bu usül biraz yumuşatılmışsa da bu suçların failleri bakımından memurun derecesine göre yine, ya validen ya da bağlı olduğu bakandan izin almak gerekli görülmüştür.
d) Bir üniversite hocasının göreviyle ilgili bir suçu konusunda savcı tarafından Yüksek Öğretim Kurumu YÖK süzgecinden geçirmeden soruşturmaya tabi tutmak mümkün değildir.
Bu listeyi daha da uzatmak mümkündür. Ama verilen bu misaller, savcının elinin ayağının nasıl bağlı olduğunu ve hareket sahasının ne kadar daraltılmış olduğunu anlamaya yeterlidir.
Görülüyor ki, Türk savcısı dışarıdan sanıldığı gibi tuttuğunu koparma gücüne sahip bir aslan değildir, bir kraliyet savcısı hiç değildir. Bu bakımdan devletin savcısı niteliğine kavuşturulabilmesi için etrafındaki, adım atmasını engelleyen maniaların temizlenmesi gereği de açıktır. O zaman görürüz, Türk savcısının, milletin beklentilerini nasıl karşıladığını ve Susurluk ırmağının nasıl temiz ve pırıl pırıl aktığını...
Mikro - teknolojiden en büyük yarar tıp alanında bekleniyor. 2010'lu yıllarda ülser tedavisi gibi hassas cerrahi müdahalelerin ameliyatsız, bir tek hap yutmakla mümkün olacağı düşünülüyor. Yapay rahim, sanal seks ve hayvanlardan organ nakli de yolda...

Teknolojide bugünkü baş döndürücü ilerleme hızı sürerse, 2050 yılına kadar akıl almaz bilim - kurgu düşleri gündelik gerçekler haline gelecek. Teknolojinin mucizeler yaratması konusunda artık "nasıl" sorusu değil, "ne zaman" sorusu tartışılıyor. ABD'nin önde gelen uluslararası teknoloji dergisi Wired tarafından bilimsel fütürologlar yani "gelecek bilimciler" arasında yapılan anketin sonuçlarına göre, teknoloji inanılmaz gelişmelere gebe. The Sunday Times'in bu konudaki dosyasını aktarıyoruz


Zengin menülü bir yemeğin tek bir hap halinde toplanması yahut ev temizleyen robotlar, çocuklarımızın yaşam süreleri içinde gerçekleşeceğe benziyor. Dünyanın önde gelen gelecek bilimcileri arasında yapılan anketteki beklentilere göre, 21. yüzyılın eşiğinde, erkek doğum kontrol hapı üzerinde yapılan kilinik deneyler tamamlanmış olacak. Hap almanın basitliği yanı sıra, bu yöntemle istenildiği zaman çocuk yapma şansının da bulunması nedeniyle, erkeklerin hapı yaygın şekilde kullanması bekleniyor.
Aynı zaman ölçeğinde, dijital olarak vücut ölçüleri alınarak dikilen ısmarlama giyim müşterilere 24 saat içinde gönderilebilecek. ADİDAS spor ayakkabı firması şimdiden dijital ayak ölçüsü araçlarını hizmete soktu bile. Levi Strauss firması ise kadınlara dijital ölçülü ısmarlama blucinleri üç haftada teslim edebiliyor.
Öte yandan, giysilerin "akıllı kumaşlardan" yapılması galiba 2010'ları bulacak. Akıllı kumaşlar, mevsime göre kendilerini uyarlayarak insanı kışın sıcak, yazın serin tutacak şekilde kendi özelliklerini değiştirebilen kumaşlar!
Günün birinde giysilerin, bugün portatif bilgisayarlar ve cep telefonlarının gördüğü işlevleri yapabilecek duruma geleceği de belirtiliyor. Bilim adamlarına göre kumaşların dokumasına döşenecek elektronik devreler sayesinde bilgisayar ekranlarımız yahut iletişim araçlarımız, elbiselerimiz olacak.
20 yıllık bir zaman diliminde, telefon edenlerin hem sesini hem de üç boyutlu görüntüsünü yansıtan holograflı telefonlar kullanıma girebilir.
Bir metrenin milyonda biri kadar ufak ölçekte çalışan ve "nano - teknoloji" denilen gelişme sayesinde mikroskopik ölçekte robotlar evlerimizin kıyı köşesinde biriken pasları temizleyebilecek, yahut şekli bozulan plastikleri düzeltebilecek. Oturana göre şekil değiştiren tuvalet kapakları da yolda.
Gelecek on yıl içinde ev temizleyecek robotların dükkanlarda satılacağına artık kesin gözüyle bakılıyor.
Robot teknolojisinin öncüleri arasında sayılan Amerikalı bilim adamı Joe Engelberger 'ın Wired anketine yaptığı açıklamaya göre, ilk "gündelikçi" robotların iki kolu olacak, zeki alıcıların güdümünde tekerlekler üzerinde hareket edebilecek ve özellikle yaşlılara zor ev işlerinde destek olacak.
Daha çılgın bilimadamları şimdiden iyi huylu "elektronik hamam böceği" orduları düşlüyor; bu hareketli mikro-çip'lerin evlerde yarattığı statik alan sayesinde toz sorunu diye bir şey kalmayacak.
Ancak sözkonusu mikro - teknolojiden en büyük yararlar tıp alanında bekleniyor. Texas'taki Rice Üniversitesi 'nden Profesör Richard Smalley 'ye göre, bir iğnenin ucundaki minicik biyolojik alıcı sayesinde doktorlar hastanın kanındaki bütün kimyasal tahlilleri anında yapabilecekler.
2010 'lu yıllarda mikro ve robot teknolojileri ufak bir hapta birleştirilerek, vücut içinde son derece hassas cerrahi müdahaleler gerçekleştirilebileceği düşünülüyor; bu yöntemle ülser yaralarının kapanması, yahut bağırsaktan polip alınması tek bir hap yutmakla mümkün olabilecek.
İlaç tasarımındaki benzer teknolojik gelişmeler sonunda, vücutta yağ eriten hapların üretilmesi de mümkün olacak. Zayıflama ve rejim sorunları böylece bitecek. Bilim adamlarına göre zaten 2015 yılına kadar, bir insanın ihtiyacı olan bütün besinlerin aspirin boyutunda tek bir hapta toplanması da gerçekleşecek.
Ancak güvenilir bir "ayılma hapı" nın üretilmesi 2020'lere kadar gecikebilir. New York Şehir Üniversitesi farmakoloji profesörü John Morgan 'a göre, insanı "sarhoş" eden kimyasal bileşimin, yani beyin hücrelerinde alkol molekülleriyle birleşen kilit proteinlerin hangilerinin olduğunu bulmak, hayli zor bir hedef.
Kısırlık tedavisindeki en büyük gelişmenin ise, yapay rahim geliştirilmesi olacağına inanılıyor. Cenin doğuma kadarki bütün aşamalarda anne vücudunun dışındaki bu yapay rahimde gelişebilecek. İngiliz romancı Aldous Huxley 'nin 1932'de yayınladığı bilimkurgu romanı Cesur Yeni Dünya'da öngördüğü olay böylece gerçekleşmiş olacak.
Öte yandan, önemli yeni gelişmelere rağmen, genetik olarak müdahale edilmiş hayvanlardan insanlara organ naklinin gerçekleşmesi epey gecikeceğe benziyor. İnsan bedeninin yahut beden parçalarının dondurulması ve yeniden canlandırılması alanında ise, 2050 'den önce ciddi gelişme beklenmiyor. ABD 'de halen dört firma gelecekte yeniden yaşamayı uman insanlara ölümden sonra derin - dondurulma hizmeti sunuyor; ancak bilim adamları bir böbreği dondurmakla, bütün bir ömrün anılarını muhafaza ederek bir beyni dondurmanın ve yeniden canlandırmanın aynı şey olamayacağını söylüyorlar.
Gene de bu konuda hizmet veren Alcor Ömür Uzatma Vakfı 'nın başkanı Steve Bridge , ilerleme konusunda umutlu: "10 yıl içinde insan belleğinin nasıl çalıştığını yeterince öğrenmiş olacağız ve ömrü uzatılabilir mi, daha iyi fikir sahibi olacağız" diyor.
Gelecek yüzyılın ortalarına kadar gerçekleşmesi beklenen teknolojiler arasında en garip olanı ise, seksle ilgili. Sanal gerçeklik ortamında, üç boyutlu gözlüklerle, vücudu sıkıca saran binlerce alıcıdan oluşan mayolarla, sanal seks gerçekleştirilebileceğini iddia eden bilim adamları var.

Yazarlar