The Others Sevişken yazılar

Sevişken yazılar

26.12.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Sevişken yazılar

Sevişken yazılar
27 Aralık 1998
İlke Gürsoy

"Sanata ilgisi olanın kamışı kalkmaz." Bu sözleri şair Küçük İskender, Fransız şair Baudelaire'den alıntı yaparak söylüyor. Geçen pazar Orhan Pamuk da Fransız yazar Flaubert'in sevişmek ile yazmanın birbirini dışlayıcı özelliğe sahip olduğunu belirten tavrını hatırlatıp "Ben bu konuda bu kadar karamsar değilim ama şunu da kendi deneyimimden bilirim: Sevişmeye odaklanmış bir ruh hali yazı yazmak için elverişli değildir." Röportajın yer aldığı Hürriyet Pazar da bunu "Çok sevişenler kötü yazar" başlığı ile yayınlamıştı.
Acaba gerçekten de böyle bir ilişki kurulabilir mi? Cinsel aktiviteler bir yazarın yaratıcılığını artırabilir ya da tam tersine kalemine ket vurabilir mi? Cevaptan anlaşıldığı kadarıyla Orhan Pamuk burada tüm zamanın sevişmeye ve sevişecek partner aramaya ayrıldığı taktirde bunun yazma performansını düşüreceğini kastediyor. Bunun ters çevrilmiş biçimini de yazar Pınar Kür yorumluyor: "Kendisini sevişerek ifade edemeyenlerin içinde bir şeyler kalacağını ve bunu yazıya dökeceklerini kastediyor herhalde. Ama akla yakın gelmiyor."
Bu tip bir genelleme yapabilmek için biraz da dışardaki örneklere bakmak gerekir elbette. Hayatını seks üzerine kuran Amerikan Henry Miller ile İngiliz aseksüel Bernard Shaw'u ele alalım. Her ikisi de ünlü ve verimli birer yazar olmayı başardılar.
"Az yemek yiyen iyi şiir yazar, çişini iyi tutan iyi müzik yapar gibi genellemeler bana tuhaf geliyor. Yaratıcı birinin cinsel yaratıcılıkla edebi yaratıcılığı birbirine karıştırması çok saçma. Üstelik bunu Orhan Pamuk'un yapması çok şaşırtıcı çünkü zeki bir adam." Bu sözler Küçük İskender'e ait. Sabah gazetesi yazarı Çetin Altan ise başka bir konuya dikkat çekiyor: "Adam bunun palavrasını da atabilir. Kimdir ki bunun şahidi?" Bununla aynı paralelde düşünülecek bir yorumu da Yeni Yüzyıl gazetesinde salı günkü köşe yazısında Kürşat Başar yaptı: "Bu önermeyi doğru olarak kabul edersek, Orhan kendisini iyi bir yazar olarak gördüğünü mü söylemek istiyor yoksa kötü bir yazar olmasının nedenini mi açıklıyor, anlaşılmıyor."


'Dört nala sevişmek lazım'
MURATHAN MUNGAN

İlkin bir temkinlilik payı düşmek istiyorum. Orhan Pamuk'un bu sözleri hangi bağlamda söylediğini bilmiyorum. Malumunuz, söyleşilerde edilen sözler çoğu kez bağlam kaybına uğrar. Ama Flaubert'i falan şahitliğe çağırdığına bakılırsa bu kez işi fazla ciddiye alıyor gibi.... Hoş Flaubert bile olsa "Madam Bovary benim" diye kendini ortalara atmış bir adamın bu konudaki şahitliğine ne kadar güvenilir, ondan da emin değilim doğrusu. Çünkü böyle bir durumda savunma tarafı ferah ferah beşyüz tane karşı şahit çağırabilir ve gerek bozacı Pamuk gerek şıracı Flaubert çok zor duruma düşebilirler. Orhan Pamuk böyle bir söz etmişse gerçekten ayıp etmiş. İnsan Murathan Mungan'ın yaşadığı bir ülkenin yazarıysa böyle bir söz edemeyeceğini bilir. Hem benim ne kadar iyi bir yazar olduğumu hem Allah'a şükür hiç boş kalmadığımı bilir çünkü. Orhan en azından istisna kaydı düşebilirdi. Ben öyle durduk yerde görüş belirtmem biliyorsunuz ama nedense Orhan'ın söyleşisinin yayınlandığı gün herkes beni aradı. Bir şey daha belirteyim: Eğer bu konuda bir tercih söz konusuysa ben sevişmekten yanayım, yetmişimden sonra iyi bir yazar olmak için bol bol vaktim olur nasılsa. Yalnız benim anlamadığım, Orhan Pamuk'un birdenbire sevişmeyi niye hatırladığı; bilindiği gibi, o güzelim romanı "Cevdet Bey ve Oğulları"nda altı yüz sayfa boyunca üç kuşak bir kere bile olsun öpüşmeden ürerler. "Beyaz Kale"de de eşcinsel imaların bir teki bile yerini bulmaz; kan kızılı oğlancıların kaynaştığı o canım Osmanlı sarayları, konakları manalı sessizlikler ve derin bakışmalarla geçiştirilerek heba edilir. Henüz okumadığım ama sahici bir ilgiyle merak ettiğim son romanında maşallah bu konuda kan gövdeyi götürüyormuş. Bir tek romanla bu kadar açığı birden kapatacağını sanıyorsa çok yanılıyor sayın Pamuk.
İşin şakası bir yana, Orhan da en az benim kadar bilir, iyi bir yazarın yalnızca kendi yazarlık pratiği hakkında konuşabileceğini, bütün yazarlık pratikleri hakkında söz alamayacağını... Erkek ya da kadın, eşcinsel ya da karşıcinsel olmanın, çok sevişmenin ya da az sevişmenin, yeşilaycı ya da alkolik olmanın, bohem ya da düzenli yaşamanın iyi bir yazar olmakla hiçbir ilgisi olmadığını bilir. Orada, yazarlığın kendine özgü işleyişi ve büyülü kuralları geçerlidir. Bazı yazarlar hayatı bir edebiyatçı olarak yaşarlar. Benim onlara çok özel bir sevgim vardır. Orhan Pamuk da az da sevişse çok da sevişse benim için onlardan biridir. Ve asıl önemlisi budur. Cemal Süreya'nın Flaubert'e selamıyla kapatabilir miyim telefonu: "Yoksuluz gecelerimiz çok kısa Dört nala sevişmek lazım"

Yazarlar