The Others Tasarlanmış katliam yok

Tasarlanmış katliam yok

25.10.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Tasarlanmış katliam yok

Tasarlanmış katliam yok


Şükrü Elekdağ'a göre Halil Berktay'ın 1915 olayları üzerine görüşleri


       Dr. Halil Berktay'ın 1915 Ermeni tehciri hakkında Radikal gazetesinden Neşe Düzel'e (9 Ekim) ve Milliyet'ten Şahin Alpay'a (20 Ekim) verdiği mülakatlarda belirttiği görüşler ciddi tarihi hatalar içeriyor. Berktay aynı zamanda, olaylara ve resmi belgelere sağlıklı bir yorum getirmiyor.
       Nitekim, Neşe Düzel'le mülakatında, Berktay, "O dönemde Doğu Anadolu'da 1 milyon 750 bin Ermeni yaşıyordu" şeklinde kesin bir ifadede bulunuyor. Oysa, tarihi kaynaklar bu rakamı doğrulamıyor.
       Osmanlı Devleti'nin resmi kayıtlarına göre Doğu Anadolu'daki Ermeni nüfusu 1 milyon 250 bin. Profesör Justin McCarthy, ayrıntılı ve derin incelemelere dayanan eserinde doğudaki bazı dağlık bölgelerde eksik sayım yapılmış olacağı varsayımından hareketle bu rakamı (demografik kuram tekniğiyle) 1 milyon 500 bine çıkarmıştır. (Muslims and Minorities, New York 1983).
       Ermenilere gelince, onlar bu rakamı kayıplarını abartmak amacıyla iki milyona, bazen de 2 milyon 500 bine yükseltiyorlar. Ancak bunu doğrulayacak bir kanıta sahip değiller.

       Bilimsel ciddiyet!..
       Neşe Düzel'in, "...bölgedeki Müslüman nüfus ne kadar kayıp verdi?" sorusunu Berktay bilimsel ciddiyetten uzak bir yaklaşımla, "Bu bir, iki, on bin dolayında olabilir" diye yanıtlıyor. Yani, Berktay, I. Dünya Savaşı sırasında Doğu Anadolu'da sadece 10 ile 20 bin Türk'ün katledildiği veya öldüğü gibi anlamsız bir görüşü savuruyor.
       Oysa, McCarthy'ye göre I. Dünya Savaşı ve hemen sonrasında ölen Türklerin sayısı 2 milyon 500 bin civarındadır ve bu kayıpların bir bölümü de Doğu Anadolu'da olmuştur. (Armenians in the Ottoman Empire and Modern Turkey, Bosphorus University Presss, 1984).
       Ancak, bu konuda en doğru bilgileri elde etmek için, Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı tarafından yayımlanan 4 ciltlik "Arşiv Belgelerine Göre Kafkasya'da ve Anadolu'da Ermeni Mezalimi" adlı esere bakmak lazımdır. Bu eserde bulunan belgelerdeki verilere dayanılarak yapılan hesap 1914 - 1921 döneminde Ermenilerin toplam 517 bin 955 Türk'ü katlettiklerini ortaya koymaktadır.
       Bu bağlamda, Ermeni aktivistlerin, Ermenilerin kasden ve planlı şekilde öldürüldüğü tezini desteklemek amacıyla, karşılıklı katliamlarda Türk halkının verdiği kayıpları daima küçülttüklerini de belirtelim.

       Hamidiye alayları
       Berktay, soykırım iddialarına konu olan olayların nasıl başladığını izah ederken "24 - 25 Nisan [1915'te] olan, İstanbul'daki Ermeni örgütlerinin önde gelenlerinin tutuklanmasıdır" diyor. Ancak, bu tutuklananların masum ve suçsuz kişiler olmayıp hepsinin Daşnak ve Hınçak Ermeni terörist örgütlerinin üyeleri olduğunu belirtmekten kaçınarak yanlış algılamalara zemin hazırlıyor.
       Berktay, aynı mülakatta, "1915'ten önce 1880'ler ve 1890'lar var. 1890'larda II. Abdülhamit yönetiminde, milliyetçi ayaklanma belirtileri görüldüğünde muazzam Ermeni katliamları oldu. Ermenilerle Osmanlı yönetimi arasına kan girdi. Özellikle Kürt aşiretleri ve Kürtlerden kurulu Hamidiye Alayları, Ermenilerin üzerine saldırtıldı..." diyor.
       Bu ifadenin içerdiği, Abdülhamit döneminde Ermenilere karşı büyük katliamlar yapıldığı iddiası kesinlikle doğru değil. Berktay bu sözleriyle Türklerin durup dururken Ermenileri katletmeye başladıkları yolunda bir izlenim yaratıyor. Berktay'ın belirtmediği tarihi gerçek, Ermenilerin bu dönemde isyan halinde oldukları ve Ermeni komitacıların Türk köylerini basıp sürekli katliamlarda bulunmak suretiyle Türkleri Ermenilere karşı misilleme yapmaya tahrik etmek istedikleridir. Ermenilerin bu şekilde hareket etmelerinin nedeni, Ermeni katliamı bahanesiyle Avrupalı devletlerin Osmanlı topraklarına askeri müdahalesini sağlamaktır.
       Ünlü tarihçi William Langer, "The Diplomacy of Imperialism" adlı anıtsal eserinde bu söylediklerimizi belgelere dayanarak ortaya koyuyor (New York, Alfred A. Knopf, 1968).
       Öte yandan Berktay, II. Abdülhamit'in Ermeni isyanlarını bastırmak için oluşturulan, Kürtlerden kurulu Hamidiye Alayları'nı Ermenileri katletmek kasdıyla kullandığını söylerken, bu iddiasını kanıtlayacak hiçbir tarihi belgenin mevcut olmadığını unutuyor.
       Esasında, Kürt - Ermeni rekabet ve çatışmalarının bir asrı hayli aşan bir tarihi vardır. Rusya, Kafkasya'yı fetih yoluyla İran'dan aldıktan sonra, binlerce Ermeni, Anadolu'yu terkederek yeni Rus topraklarına göçtü. Bunun üzerine Osmanlı Devleti, Ermenilerden boşalan yerlere Balkanlar'daki Müslüman katliamından kurtulan Türk göçmenleri ile Kürt aşiretlerini yerleştirdi. Rus idaresi altında yaşamayı sevmeyen Ermeniler bir süre sonra Anadolu'ya dönünce, eski topraklarına yerleşmek istediler. Bu durum da, Ermenilerle Kürtler ve Türkler arasında düşmanlık yarattı.
       Bu düşmanlığın bölgede kanlı Ermeni - Kürt çatışmalarına yol açtığı bir gerçek. Ancak, Hamidiye Alayları'nın sırf Ermenileri katletmek kasdiyle kurulmuş ve kullanılmış olduğu kanıtsız ve temelsiz bir iddia.

       Teşkilat - ı Mahsusa
       Berktay'ın İttihat ve Terakki'nin vermiş olduğu talimat gereğince uygulanan tehcir sırasında Teşkilat - ı Mahsusa tarafından tasarlanmış katliam gerçekleştirildiği yolundaki görüşüne gelince, bu iddia, Ermeni tarihçilerin ötedenberi savundukları tezin tekrarından başka bir şey değil.
       Ancak, Ermeniler bugüne kadar bu iddialarını hiçbir şekilde belgeleyebilmiş değiller. Bu bakımdan, Berktay'ın bu konuda söyledikleri de hiçbir somut kanıta dayanmayan nazariyattan ibaret.
       Teşkilat - ı Mahsusa (MİT'in selefi), gerçekte Rus, Mısır ve Hindistan Müslümanlarının savaş sırasında Osmanlı Devleti'ne desteklerini sağlamakla görevlendirilmişti. Bu kuruluşa tehcir sırasında görev verildiğine dair en ufak bir kanıt mevcut değil.

       Telgraf Talat Paşa'nın duyarlılığını yansıtıyor
       Şahin Alpay'a verdiği mülakat sırasında, Berktay'ın bir Osmanlı belgesi üzerinde yaptığı yorum, mantık ve sağduyuyla uyumlu değil. Berktay'ın yorumladığı belge, zamanın Dahiliye Nazırı Talat Paşa'nın 12 Temmuz 1915'te Diyarbakır Valiliği'ne göndermiş olduğu önemli bir şifre telgraftır.
       Bu telgrafla Talat Paşa, Diyarbakır'dan "sevk olunan eşhas vasıtasıyla" Mardin'de Ermeni Piskoposu ile Ermenilerden ve diğer Hıristiyan halktan "yedi yüz kişinin geceleri şehirden çıkarılarak koyun gibi boğazlandığı", katledilenlerin iki bin kişiye vardığının tahmin olunduğu ve bu duruma derhal ve kesin şekilde son verilmezse civar vilayetlerdeki Müslüman ahalinin ayaklanarak tüm Hıristiyanları katletmelerinden korkulduğu yolunda bilgiler alındığını belirterek bunların araştırılmasını istemektedir. Talat Paşa, ayrıca Ermeniler hakkındaki "inzibati ve siyasi" önlemlerin diğer Hıristiyanlara uygulanmamasını istemekte ve bölgedeki bütün (alel - itlak) Hıristiyanların hayatını tehdit edecek olaylara derhal son verilmesi talimatını vermektedir. (Arşivler Genel Müdürlüğü, Osmanlı Belgelerinde Ermeniler 1915 - 1920, Ankara 1995, belge: 71)
       Telgrafın içeriği, Ermeni isyancıların Kars - Ardahan, Van ve Bitlis'te 90 bine yakın Türk'ü katletmiş olmaları nedeniyle "Müslüman ahalinin" misillemede bulunmasından korkulduğu bir ortamda, Talat Paşa'nın Ermeniler de dahil tüm Hıristiyan ahalinin hayatlarının korunması hususundaki duyarlılığını yansıtıyor ve Osmanlı yönetiminin Ermenilere karşı soykırım yapmak gibi bir kasdi bulunmadığını en açık ve tartışılmaz bir şekilde ortaya koyuyor.
       Hal böyleyken, Berktay, bu telgrafı, sağlıksız bir mantıkla, Osmanlı'nın tasarlanmış katliam yaptığını gösteren bir belge olarak yorumluyor. Berktay'ın Ermeni konusuna yaklaşımı gerçeğe saygı duygusunu ve bir bilim adamına yakışan nesnelliği yansıtmıyor.