The Others Toplumsal algı: ‘biz’ ve ‘öteki’

Toplumsal algı: ‘biz’ ve ‘öteki’

04.11.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:

Bir habere konu olan kişi ya da kişileri etnik, dini ya da cinsel kimliklerine vurgu yaparak tanımlamak sadece ‘ayrımcı’ bir dil yaratmıyor, aynı zamanda ‘eşit yurttaşlık’ kavramını da tartışmalı hale getiriyor...

Toplumsal algı: ‘biz’ ve ‘öteki’

Türkiye’de egemen ideolojinin kendisinden farklı olana vurgu yaparak yarattığı “biz” tanımı, basında sürekli olarak birini diğerine karşı ayrıştıran, ötekileştiren söylem üzerinden her defasında yeniden üretiliyor. Bunu çoğu kez, bir habere konu olan kişi ya da kişileri kimliklerine vurgu yaparak, kökenleri, cinsiyetleri, inançları üzerinden tanımlayarak yapıyoruz. Bilinçli ya da bilinçsiz bu ayrımcı haber dili, sorunu daha da derinleştiriyor.
Yaratılan toplumsal algı, özgürlükleri, demokratik bir hukuk devleti için verilmesi gereken hak mücadelesini üst kimlik ve alt kimlikler üzerinden şekillendiriyor. Tam da bu nedenle heteroseksüellerin eşcinsellerle, Türklerin Ermenilerle, Sünnilerin Alevilerle aynı amaç için aynı çatı altında birleşmesi, hâlâ normal olmayan bir şeye işaret eder gibi ‘başka’ bir dile bürünüyor.

Eşit yurttaşlık gölgelendi
Halkların Demokrat Partisi (HDP) Büyük Kongresi’nde parti organları için yapılan seçime ilişkin Milliyet’te yer alan iki haberde kullanılan dil, ister istemez birini diğerine karşı ötekileştiren bir duruma işaret ediyor. HDP programında ‘bizler halklarımıza yöneltilmiş tüm baskı ve haksızlıkları ortadan kaldırmak barış içinde ve insanca yaşayabileceğimiz bir Türkiye’yi kurmak üzere bir araya geldik” denilmekte. Buna karşın gerek partililerin, gerekse gazetenin parti meclis üyelerini sayarken Fatoş Güney’i ‘Yılmaz Güney’in eşi’ olarak tanıtması, üyelerden biri olan Karabet Paylan için ‘Ermenileri temsilen’ ifadesini kullanması, Danışma Kurulu’na “iki Alevi”nin seçildiğinin söylenmesi, üyeler arasında üç LGBT üyesi bulunduğuna vurgu yapılması ayrımcı bir dildir. ‘Eşit yurttaşlık’ tanımını gölgelemektedir.
Bu dili yaratan sadece basın değildir. Gerek siyasilerin, gerekse bir araya gelen insanların da bu algıyı yarattığı bir gerçek. Dolayısıyla Halkların Demokrat Partisi’nden Levent Tüzel’e konuya ilişkin ne düşündüğü soruyorum. Tüzel’in açıklaması şöyle:

‘Temsiliyetlere vurgu ihtiyacı’
“Örgütlü yapılarla bağımsız bireylerin eşit temsil edildiğini göstermek, ezilen halklardan, inançlardan ezilen cinslerden böyle bir kolektif yaratmak, dengeyi sağlamak adına bu ifadelere zaman zaman yer verildiği doğrudur. Ancak biz bunu özel olarak üyelerin dinine, inancına, cinsiyetine vurgu yapmak için söylemiyoruz.
Zaten iç hukukumuz bütün kesimleri kucaklamaktadır. Kürdü, Türkü, Alevi’yi Sünni’yi ayırmıyor, LGBT’nin altını çizmiyoruz, bu ayrımcı dile karşıyız. Türkiye’de barış, demokrasi, eşitlik ve özgürlük mücadelesi veren, buna karşın ayrımcılığa uğrayan herkese bu platformun kapılarının açık olduğunu önyargı olmaksızın burada, bir araya gelinebileceğini anlatmak için bazen ‘ayrımcılık’ gibi görünen bu ifadeler kullanılmakta.
Oysa amacımız toplumda zaten bu farkındalıkları yüzünden sorun yaşayan insanların, sorunlarını çözmek için her kesimin kendi mücadelesini sürdürebileceği bir alan yaratmaya çalışmaktır. Bu nedenle ayrım gözetmeksizin herkesin temsiliyetine vurgu yapmak ihtiyacı duyuyoruz.”