The Others Yargıya siyasi tehdit

Yargıya siyasi tehdit

15.02.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Yargıya siyasi tehdit

Yargıya siyasi tehdit

Yekta Güngör Özden, "1980'den sonra kimi iktidar başları, Anayasa Mahkemesi'ne etki yapmak girişiminde bulundu. Telefonu açıp nasıl böyle karar veriyorsunuz, diye bağırıp çağıranlar, gözdağı vermek isteyenler, size gösteririz diyenler oldu" diye konuşuyor

YARGININ bağımsızlığı ya da bağımsız yargı denilince akla öncelikle siyasal iktidarın yargıya karışması ve baskısı geliyor. Bu karışmanın ve baskının önemli araçlarından biri olarak kullanılabilen ya da o gözle bakılan Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun durumunu üçüncü yazıda (9 Şubat) ele almıştık. Bu manivelanın dışında siyasal iktidar sahiplerinin özellikle belli davalarda doğrudan yargıya baskısı ya da "telkini" de merak konusudur.
Siyasal iktidar sahiplerinin "yargıya müdahale"si konusunda, Anayasa Mahkemesi'nin önceki Başkanı Yekta Güngör Özden kesin bir dille "1980'den sonra iktidarların oluşmasında, Turgut Özal'dan başlayarak, kimi siyasi iktidar başları, Anayasa Mahkemesi'ne etki yapmak girişiminde bulundular" diyor ve devam ediyor:
"Karar veriyorsunuz, kararınızı çirkin sözlerle eleştiriyorlar. Örneğin, `Bir yasa yaptık, yasamız Anayasa Mahkemesi'nde kazaya uğradı' dediler. Ben, `Yasalar kazaya uğramaz, önemli olan devletin kazaya uğramasıdır' diye cevap verdim.
Yabancılara toprak satışıyla ilgili yasayı iptal ettik, bir daha çıkardılar. Yargıyı dışlamak yargının bağımsızlığına etki değil midir?"
"Bunlar karardan sonraki müdahale ya da etkiler. Asıl dava sırasında müdahale oldu mu?" diye soruyoruz.
"Ben birine rastladım. Taşınmazlarla ilgili bir davaya gireceğimiz sıradaydı. Bizim bir kooperatife üye olmamız, villalar yaptırmamız için gerekli kolaylıkların sağlanacağı söylendi. Hepimiz reddettik. Bir de benim başkanlığım zamanında oldu. Telefonu açıp, `Nasıl böyle karar veriyorsunuz' diye bağıran çağıranlar gözdağı vermek isteyenler, `Size gösteririz' diyenler oldu."
"Bakanlardan mı?"
"İşte evet, liderden. Ben bunları yaşadım."

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Eralp Özgen, yargının sıkıntılarını, yargıçlar ve vatandaşlar açısından olmak üzere iki bölümde ele alıyor. Yargıçlar açısından ve kuramsal olarak bakıldığında, en önemli sıkıntının hemen herkesin söylediği gibi, yargının bağımsızlığı sorunu olduğunu belirten Özgen, bağımsızlığı çeşitli gruplarda topluyor. Örneğin, yasama organına karşı, yürütme organına karşı bağımsızlık, vatandaşa ve medyaya karşı bağımsızlık.
Bağımsızlık konusunda önemli sorunun yürütme organına karşı yaşandığını, bu alanda yargıç güvencesinin gündeme geldiğini belirten Özgen, şöyle diyor:
"Belki edebiyat açısından güzel sözdür, sık sık söylenir; yargıcın bağımsızlığı kendi vicdanındadır, diye. Bir yerde doğrudur, ama bir de gerçek var. Yargıç bir insandır; her insan gibi, onun da zaafları, korkuları vardır. O halde yargıç güvencesi derken siyasi organa karşı korkusuz davranabilme hakkını yargıca sağlamamız gerek. Kahramanlığa gerek bırakmayacak bir sistemi kurmamız lazım."
Özgen, yargıçların adli organ içinde de bağımsız olmaları gereğini savunuyor. Bunun bir ölçüde, Yargıtay'ın bozma kararına karşı yargıca ısrar hakkı tanınmasıyla karşılandığını, ancak ısrardan sonra Yargıtay Genel Kurulu'na gittiğini ve okunulur kararının kesin olduğunu belirten Özgen, "Yani, yargıçlarımız inanmadığı yönde karar verme mecburiyetinde bırakılabiliyor, ama bu olmazsa bu kez sonsuza dek uyuşmazlık sürecek, böyle bir çözüm bulunmuş" diyor ve ekliyor:
"Günümüzde önem kazanan dördüncü bağımsız çevreye karşı bağımsızlık. Yargıç da insan olduğu için, yakın arkadaşlarının, çevresinin etkisinde kalabilir. Bu bağımsızlığı yasalarla sağlamaya olanak yok, burada yargıcın kişiliği önemli. Son zamanlarda öne çıkan medyaya karşı bağımsızlık da bunun içindedir. Görülen dava hakkında görüş bildirmek Basın Kanunu'na göre yasaktır, ama bu sadece yazılı basın için geçerlidir, görsel basın için böyle bir hüküm yoktur. Televizyonlarda yargıcı etkilemek amacıyla yayınlar yapıldığını görüyoruz. Bunların önüne geçilmesi mutlaka şart."

Adalet Bakanı Oltan Sungurlu, yargı bağımsızlığı konusunda her zaman "farklı bir görüş" dile getirir ve kendi deyimiyle de "açık oturumlarda bir hayli hırpalanır." Sorunların birbirine "grift" olduğunu belirten Sungurlu, yargının bağımsızlığının sadece yasayla sağlanamayacağı kanısındadır. Sungurlu, geçtiğimiz Kasım ayının 17'sinde verdiği "Yargı Bağımsızlığı" konulu konferansında, bu görüşünü desteklemek için trafik sorununu şöyle örnek gösteriyordu:
"Mesela, Trafik Kanunu için parlamentoda söylenmedik söz kalmadı. Trafik Kanunu çıkarsa, ülkedeki trafik kazalarının biteceği zannediliyordu. Trafik Kanunu çıktı, ama ne hikmetse kazalar arttı, ölümler arttı. Olayın Trafik Kanunu ile alakası olmadığı görüldü. Kabahat yollardadır dendi. Bu sefer otoyollarda kazalar olmaya başladı. Sonuçta kabahatin bizde olduğu, insanda olduğu, eğitimde olduğu herkes tarafından kabul edilmeye başlandı."
Bu örnekten hareketle sözü yargı bağımsızlığına getiren Sungurlu, görüşünü şu özdeyişle noktalıyordu:
"Yargı bağımsızlığı için kanun şarttır, ama kanunlarla yargı bağımsızlığı elde etmemiz mümkün değildir. Toplumun eğitim seviyesi, ahlaki kurallara bağlılığı, toplumun çifte standarttan ayrılması, hadiselerin çözümünde unsurdur."
Sungurlu yargıya siyasal baskıyı da bir Adalet Bakanı olarak şöyle yadsıyor:
"Diyelim ki, bir hükümet, hakim ve savcılara baskı yapmak isterse, bu baskı için elinde bir güç olması lazım, hukuki bir esası olması lazım. Yani o hakimlere karşı çıktığı zaman, o bakanın, o hükümet üyesinin veya o söylediğimiz müessesenin yapabileceği bir şey yoktur. Türkiye'de siyasi iktidara karşı yargı bağımsızdır. Eğer bir yanlışlık varsa, o bizim insan zafiyetimizden kaynaklanmaktadır. Bir başka deyişle, ben ülkemizde yargı üzerinde baskı yapabilecek bir gücün olduğunu zannetmiyorum ve kimsenin de baskı yaptığına inanmak istemiyorum."

Yarın: Yargıya işletmeci

İSTANBUL Barosu önceki Başkanı Avukat Turgut Kazan, hukukun "ihtiyaç" haline gelmesini öngörüyor:
"Bizim aslında bir hukuk devleti ihtiyacımız, hukuk ihtiyacımız var. Toplumu hukuku benimseyecek, özümseyecek, içine sindirecek duruma getirmek gerekir her şeyden önce. Bizde bu yok. Toplumun iş ister gibi, aş ister gibi, politikacılardan hukuk istemesini sağlayacak bir mücadele vermeliyiz. Seçimler sırasında liderlerin nerelere gittiğine dikkat ettiniz mi? Eleştirmek için değil, tespit için söylüyorum, örneğin işveren örgütlerine giderler, gitmeleri gerekir, doğaldır. Örneğin, işçi örgütlerine giderler, doğaldır. Ama hiç hukuk kurumuna giden siyasetçi gördünüz mü? `Hani, bir seçime gidiyorum, seçim için bir program hazırlayacağız, siz acaba ne düşünüyorsunuz?' diye bir ihtiyaç duymazlar. Aslında halkımız o düzeye gelmediği için, hukukla ilgili bazı şeyleri söyleyince, halktan oy alacağını düşünmediği için gitmiyor. Yani, hiçbirimiz hukuku ciddiye almıyoruz. Biz yurttaş olarak hukuku ciddiye almıyor, biz almayınca yöneticiler de ciddiye almıyor."

Avukatlık Meslek Kuralları, Türkiye Barolar Birliği'nin 8 - 9 Ocak 1971'de yapılan IV. Genel Kurulu'nda 50 madde halinde belirlenerek yayınlandı. Avukatların uyması gerekli 50 kuralın başlıcalarını yayınlıyoruz.

* Mesleki çalışmasında avukat, bağımsızlığını korur, bu bağımsızlığı zedeleyecek iş kabulünden kaçınır.
* Avukat, mesleki çalışmasını kamunun inancını ve mesleğe güvenini sağlayacak biçimde ve işini tam bir sadakatla yürütür.
* Avukat, mesleğin itibarını zedeleyecek her türlü tutum ve davranıştan kaçınmak zorundadır. Avukat, özel yaşantısında da buna özenmekle yükümlüdür.
* Avukat, yazarken de, konuşurken de düşüncelerini olgun ve objektif bir biçimde açıklamalıdır. Mesleki çalışmasında avukat, hukukla ve yasalarla ilgisiz açıklamalardan kaçınmalıdır.
* Avukat, iddia ve savunmanın hukuki yönü ile ilgilidir. Taraflar arasında anlaşmazlığın doğurduğu düşmanlıkların dışında kalmalıdır.
* Avukat, salt ün kazandırmaya yönelen her türlü gereksiz davranıştan titizlikle kaçınmalıdır.
* Uzunca bir süre bürosundan uzak kalmak zorunda bulunan avukat, işlerine bakacak, müvekkillerini kabul edecek meslektaşının adını barosuna bildirir.
* Avukat, meslek kuruluşlarınca verilen görevleri haklı sebepler dışında, kabul etmek zorundadır.
* Avukat, daha önce hakim, savcı, hakem ya da başka resmi bir sıfatla incelediği işte görev alamaz.
* Hakim ve savcı ile hısımlık ya da evlilikten gelen engelleri gösteren kanun hükmünde yazılı derece dışında kalan hısımlıklar ve başkaca yakınlıklarda avukat, meslek onuruna en uygun biçimde takdirini kullanır.
* Avukatlar ve avukat stajyerleri, mesleğe yaraşır bir kılık ve kıyafetle başları açık olarak mahkemelerde görev yaparlar. Duruşmalara Türkiye Barolar Birliği'nce şekli saptanmış cübbe ile ve temiz bir kıyafetle çıkarlar. Erkek avukatlar, iklim ve mevsim koşullarının elverdiği ölçüde kravat takarlar.
* Avukat, duruşmayı terkedemez. Ancak kişisel veya meslek onurunun zorunlu kıldığı hallerde duruşmalardan ayrılabilir. Bu durumda avukat, derhal baroya bilgi verir.
* Avukat, savunma için zorunlu olmadıkça davanın uzaması sonucuna varacak isteklerden kaçınır.
* Avukat, ilerde tanık olarak dinlenecek kimselerden istisnai olarak bazı hususları öğrenmek mecburiyetinde kalmış olursa onları etkilemiş olma şüphesi altına düşmekten kaçınmalıdır. Avukat, tanıklara tavsiyelerde bulunamaz, ne şekilde tanıklık edecekleri veya hakim önünde nasıl hareket edecekleri hakkında talimat veremez.
* Hiçbir avukat, bir meslektaşının mesleki tutum ve davranışları hakkındaki düşüncelerini kamuoyuna açıklayamaz. Bu yoldaki şikayetlerin merci yalnız barolardır.
* Bir başka baro bölgesinde ilk kez bir davaya giden avukat, o yer baro başkanına nezaket ziyaretinde bulunmaya gayret eder.
* Avukat, dava türü ve usulü ne olursa olsun mahkemeye verdiği layiha ve önemli belgelerin birer örneğini (istenmese de) karşı taraf vekili meslektaşına verir.
* Avukat, aynı davada birinin savunması öbürünün savunmasına zarar verebilecek durumda olan iki kişinin birden vekaletini kabul etmez.
* Bir anlaşmazlıkta taraflardan birine hukuki yardımda bulunan avukat, yararı çatışan öbür tarafın vekaletini alamaz, hiçbir hukuki yardımda bulunamaz.
Ortak büroda çalışan avukatlar da, yararları çatışan kimseleri temsil etmemek kuralı ile bağlıdırlar.
* Avukat, meslek sırrı ile bağlıdır.
* Avukat, kesin olarak zorunlu bulunmadıkça müvekkili adına basına açıklamada bulunamaz. Açıklamalarda adalete etkili olmak amacı güdülemez.
* Avukat, baktığı davada görevini savsayarak, ya da kötüye kullanarak, müvekkili zararına kendisine bir yarar sağlayamaz.