The Others Yol durumları

Yol durumları

02.02.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

Yol durumları

Yol durumları


Şöyle bir baktım 1984 yılından beri yollardayız. 19 yıl geride kalmış. Bazen uçak, bazen poponu nasır tutturan cinsinden midibüsler ile aynı şehirlerden kaç defa geçtik?
En son İzmir’e gittik. Bu güzergahın noktaları bellidir. Mutlaka arabalı vapurla karşıya geçilir. Hava soğuk da olsa, güvertede bir sigara, bir de demli çay içilir... Öğle üzeriydi Topçular İskelesi’ne vardık. Kasetçi hemen bitiverdi; "Bulutsuzluk Özlemi’nin kasedi var mı?"... Adam garip garip baktı; "Nedir o babo?"... Sonra toparladı, çünkü önemli olan kaset satmak; "Hele sen getir, ondan da satarız. Şu gariban siftah yapsın, bak Haaluk Levent var"... Yapıştı gitmiyor. Bizim Serdar (gitarcı) "Mazhar’ın kasedini ver bari" dedi de, öyle kurtulduk. Taktık teybe baktık ki şarkının yarısı A, diğer yarısı B kısmında devam ediyor!
Hiç bu kadar uzun süre arabalı vapur beklememiştik. Hatta bayram zamanına denk gelmişti konserlerden biri, ona rağmen, tıkır tıkır girivermiştik vapura. Biri boş, köşede bekliyor; diğeri de ileride aval aval duruyor... Biz karşıdan tıngır mıngır gelene bineceğiz... Meret bir türlü yanaşmıyor. Peki o ikisi niye bekliyor? Arızası filan oluyormuş. İkisi birden mi arızalı yani? Bir vurdumduymazlık, nasıl olsa millet beklemeye alışmış, kaset al, ayva al, mandalina al; vakit geçsin!


Lokanta ve çamur
Susurluk’tan geçerken yolun iki kenarında ayran-köfte muhabbeti vardır. Bu ayran ve köfteleri yemek için asfalt yol ile lokanta arasındaki çamura bulanmak mecburiyeti vardır. Kimi özene bezene yapmıştır lokantayı, kimi virane devralmış olacak, bir çivi çakmamıştır. Bu pislik para ile alakalı değil... Çamura bata çıka lokantaya gitmenin fakirlikle ilgisi yok... İçini acayip döşemiş, her tarafa takmış ampulleri amcam, ama önü felaket. Köfteci de memnun köfteleri yemek üzere arabasını oraya park eden de! Anlayacağınız o kazadan sonra da değişen bir şey olmamış burada!
Sadece Susurluk mu? Tabelada yazan "Centrum"a uzak diye ne kadar aygazcı, oto tamircisi varsa tıkıştırmışlar şehirlerarası yolun kenarlarına. Belediyeye sorsan diyecek ki "efendim orası ‘Centrum’ dışı, benim sorumluluğuma girmiyor" Peki kimin sorumluluğunda? Yoldan geçen bizler, dükkan sahipleri, o yörenin vatandaşları yani hepimizin sorumluluğu... Ortaya fıskiyeli havuz yapıp, etrafını çitle çevirip adına da park dedin mi çevre sorumluluğumuz bitmiş oluyor ya bizim! Yani "centrum".

Hayalet şehirler
Manisa ve Balıkesir... Akşam saatlerinde geçerken "ölü şehir" gibiler. İs ve duman öyle bir çöküyor ki bu şehirlere. Ülkemizin hali vakti yerinde, yeşili meşili bol iki şehrimiz... Gelin de kış günü rüzgarın esmediği, bir karanlıkta geçin bakalım. Hayalet insanlar dolaşıyor sokaklarda. Gece lambaları ölü ışıklarını veriyor. Wes Craven’i çağırsınlar da "Elm Sokağı Kabusu"nun devamını bu iki kentte çeksin. Yazıktır günahtır... Hani ucu bucağı olmayan şehirler olsa, "başa çıkamıyoruz" lafını yuttururlar. Avuç içi kadar şehirler... Doğalgaz denen nesne ne işe yarar? Haa şimdi kalem kağıda sarılıp hesap kitap çıkarırlar bir de. Kardeşim sokakta yürüyebiliyor musun? Çocuğun nefes alabiliyor mu? Sen bana bunlardan haber ver...
Güzellikler yok mu? Kervansaray Oteli vardır Balıkesir’de. Yemek molasını orada veririz. Yüksek tavanlı ve kalın sütunlu lokantası ile geçmişten günümüze bir hatıradır. Kıvamında çoban kavurması benim her İzmir gezisinde tadı damağımda kalan bir lezzettir....