The Others YUMRUKSUZ iletişim dersleri

YUMRUKSUZ iletişim dersleri

04.02.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

Çılgına dönmüş bir müşteriyi ikna etmek, düşmana dönmüş bir iş ortağını normale çevirmek ya da kızgın bir patronu veya eşi yatıştırmak için söz sanatında ustalaşmak gerekiyor.

YUMRUKSUZ iletişim dersleri

YUMRUKSUZ iletişim dersleri

Çılgına dönmüş bir müşteriyi ikna etmek, düşmana dönmüş bir iş ortağını normale çevirmek ya da kızgın bir patronu veya eşi yatıştırmak için söz sanatında ustalaşmak gerekiyor.

MELİH ARAT

YUMRUKSUZ iletişim dersleri
Meclis’te hararetli tartışmanın ötesine geçen bir durumda, DYP Şanlıurfa Milletvekili Fevzi Şıhanlıoğlu’nu kaybettik. Sorunlarımızı konuşarak çözemediğimiz noktalarda, şiddetle birlikte istenmeyen sonuçlar ortaya çıkıyor. Gerek iş dünyasında, gerek siyasette, gerekse yaşamda, özellikle farklı fikirlere sahip insanlarla konuşarak sorun çözmeyi, en azından şiddet kullanmadan bir arada yaşamayı öğrenmeliyiz. Bir düşünür der ki: 'Zekanın bittiği noktada şiddet başlar.' Çılgına dönmüş bir müşteriyi ikna etmek, düşmana dönmüş bir iş ortağını normale çevirmek ya da kızgın bir patronu veya eşi yatıştırmak için söz sanatında ustalaşmak gerekiyor.
İnsan ilk birkaç yaşından itibaren konuşur, dilsel iletişim kurar. Anne - babayla iletişim kurmadan alışverişe, arkadaşlık yapmadan okulda ödev sunmaya kadar sayısız yerde konuşuruz. Bir insanın konuşmadan geçirdiği gün yoktur, neredeyse. Türk insanı ise, konuşmayı yazmaktan çok sever. Bir yılda satılan bilgisayar sayısı birkaç yüz bin kalırken, satılan cep telefonu sayısının on milyonu aşması bu durumun açık bir delilidir. Konuşmayı bu kadar çok sevmemize rağmen, düşüncelerimizi etkili bir şekilde karşımızdakine iletme konusunda ne okulda bir yöntem öğretirler, ne de biz böyle bir yöntem ararız. Zekasını kullanmayan, kaba güç kullanır.
Sam Horn’un kaleme aldığı Tongue Fu - Sözlü Dövüş Sanatı isimli kitapta, uçakta ikram edilen sandviçi beğenmeyen bir yolcunun hikayesi anlatılır. Yolcu, nemrut bir tavırla hostesi çağırır ve sandviçi göstererek 'çok kötü' der, hostes cevap vermeden yolcunun yüzüne bakar, yolcu tekrar 'çok kötü' der, hostes yine cevap vermez. Yolcu şaşkınlıkla tekrar 'çok kötü' der. Sonunda hostes sağ elinin işaret parmağını sallayarak sandviçe doğru 'seni gidi kötü sandviç' der; hostes, yolcu ve çevrede olaya şahit olan herkes güler. Yolcu rahatlamıştır. Bağrış çağrışa gerek kalmaksızın ya da sesleri yükseltmeksizin, itiş kakışa hiç mi hiç gerek kalmayacak yüzlerce konuşma yapılabilir. Sorunlar karşısında ihtiyaç duyduğumuz çözümlerdir; itişip kakışıp nabzımızın atışını 150’ye çıkarıp sonunda kalp krizi geçirmek değil. Size hakaret eden birisine bile, kaba kuvvete ihtiyaç kalmayacak şekilde cevap vermenin yolları vardır. Örneğin, dünya nimetlerine ehemmiyet vermeyen yaşayış ve felsefesiyle ünlü filozof Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka hiçbir şeyi olmayan kibirli bir adamla karsılaşır. İkisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek mümkün değildir... Mağrur zengin, hor gördüğü filozofa: 'Ben bir serserinin önünden kenara çekilmem' der. Diyojen, kenara çekilerek gayet sakin şu karşılığı verir: 'Ben çekilirim!!'
Türkiye’de bu tür örnekler vardır: Bir toplantıda bir genç Mehmet Akif’i küçük düşürmek için sorar: 'Affedersiniz, siz veteriner misiniz?' Mehmet Akif, hiç istifini bozmadan şöyle cevap verir: 'Evet, bir yeriniz mi ağrıyordu?' 21.yüzyıl, kaba kuvvetin, silahların bile teknolojiyle akıllandığı bir çağ olmuştur. Artık kaba kuvvetin olduğu savaşların yerini politik savaşlar almıştır. Dolayısıyla sözlü çarpışma sanatları, geçmişe kıyasla çok daha fazla önem kazanmıştır. Özellikle uluslararası politik arenada yaratıcı söz ve zekaya olan ihtiyaç, yumruklara olan ihtiyaçtan fazla gibi görünüyor.

Yaratıcı söz yoktur; bağlayıcı söz vardır
Uzmanlara göre; yaratıcılık, tanım olarak bir sorun ya da fırsat karşısında işe yarar bir bağlantı kurmaktır. Yaratıcı bir söz, konuşulan konudan bağımsız başka bir konuyla uyumlu bir bağlantı kurabilmektir. THY’ye bir hostes adayı başvuru yaptığında, niçin THY’de çalışmak istediği sorulmuş. Cevabı şöyle: 'Çocukluğumdan beri gözüm hep yükseklerde olmuştur.' Yine bir işadamına 'şansa inanır mısınız?' diye sorduklarında şöyle cevap vermiş: 'Elbette, yoksa sevmediğim insanların başarısını nasıl açıklardım!' Yaratıcı konuşma basit bir şekilde bağlantı kurmaktan ibarettir. İnsanlar sizin dinlesin istiyorsanız, söylemek istediğinizi o insanlardan gizlemek istercesine fısıltıyla başka birisine söylerseniz insanlar sizi dinlemeye başlarlar. Toplam Kalite Yönetimi felsefesinde verilerle yönetim kavramı, sorunların verilere, bilgiye dayalı çözülmesini öngörür. Sorunlara veri ve bilgilerle yaklaşmayanlar sloganlarla ya da genellemelerle yaklaşırlar. Bilgiler açık bir şekilde ortaya konduğunda, tartışacak çok şey kalmaz. Çünkü bilgiler işletmelerde karara birinci dereceden dayanak teşkil eder. Genellemelerse kesinlik ifade ederler ve genellemelerle tartışan taraflar sonunda kavga ederler. Örneğin, 'Yasa kitapları açıktır avukata ihtiyaç yok' yaklaşımı bir genellemedir. Ancak bu genellemeyle iş yapıp avukat tutmayanlar sonuçlarına katlanırlar. Avukatı ile görüşmeden gelen bir iş adamına arkadaşı söylenir: 'Senin avukata ihtiyacın senin ihtiyacın avukatın bürosundaki kitaplar...' İşadamı cevap verir: 'Evet, ama avukat hangi sayfada olduğunu biliyor!'
'Başarılı bir kuruluşun göstergesi, problemleri olup olmadığı değil, problemlerinin geçen seneninkilerin aynı olup olmadığıdır' der John Foster Dulles. Türkiye’de hem şirketler, hem toplum olarak her yıl kontrol etmemiz gereken göstergelerden biri geçen yılların sorunlarını aynen korurken yanlarına yenilerini ekleyip eklemediğimiz.

Gerekçesini söylemeyen, sonucuna katlanır
İnsanların hassasiyet gösterdiği konularda en son söylenecek söz ilk başta söylendiğinde tipik olarak güçlü bir tepkiyle karşılaşılır. İnsanları belirli bir konuda ikna etmenin yolu önce gerekçeyi açıklamak daha sonra sonucu söylemektir. Özellikle insanlar son dönemde, emir almayı ya da bir kararın onlara dayatılmasını sevmiyorlar. 'Bundan sonra şöyle yap' ya da 'böyle yap' diye talimat şeklinde gelen bir söz, tipik olarak tepkiyle karşılanır. Bu tür bir söz, üstünüzden geliyor ve bu emrin nedenini bilmiyorsanız tepki duyarak yaparsınız. Fakat sizinle eşit düzeyde birinden geliyorsa, ya yapmazsınız ya da bir kavgaya tutuşursunuz. Bu tür durumlarda en sağlıklısı, en önce yapılması gerekli şeyin niçin yapılması gerektiğini açıklamaktır. 'Bu raporu şimdi hazırlamazsak, yönetim kurulu toplantıda tartışacak bir şey bulamayacak' demek, bir meslektaşınıza 'bu raporu hazırla' demekten daha uygun bir yaklaşımdır.









Yazarlar