The Others Yunanistan’da top koşturacak

Yunanistan’da top koşturacak

19.06.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Yunanistan’da top koşturacak

Yunanistan’da top koşturacak


Yöneticilere isyan bayrağı çekti, Ahmet Kaya’nın klibinde oynadı, seçimde İşçi Partisi’ne oy atacağını açıkladı... Sahaların aykırı futbolcusu şimdi de Yunanistan’a transferiyle gündemde


       İnsanların, en ele avuca sığmaz yaşlarında, en özel alanlarına kadar denetlendikleri, alınıp satıldıkları bir endüstride, bir enfant sauvage - vahşi çocuk... İspanyol futbol kapitalisti Kont Barnebeu’nun tanımıyla “binlerce kişilik beşiklerde" bir türlü gözünü yummak istemeyen solcu bir milli futbolcu... Bir Yunan takımına transferiyle gündeme gelen Fenerbahçeli Kemalettin Şentürk ile futbolun futboldan başka neler olduğunu konuştuk:

       Transfer döneminde futbolcular her zamankinden çok mala indirgenmiş durumda. Ne hissediyorsunuz?
       Yöneticilerin, taraftarların bakış açısı sadece transfer döneminde değil, her zaman bu yönde. Türkiye’de öyle başkanlar var ki, televizyonlarda “Ben aldığım maldan, daha sonra niye zarar edeyim" diyorlar.

       Bir futbolcu kendisi, geleceği hakkında ne ölçüde belirleyici olabiliyor?
       Yüzde 10, yüzde 20 arası. Bu acı bir şey. Ayrılmak istesen bile ayrılamıyorsun kulüpten.

       Futbol kadar iktidarın bedenler üzerinde total denetim uyguladığı başka bir alan olamazmış gibi. Cinsel perhiz bile dayatılıyor. Cinsellik zarar veriyor mu futbolcuya?
       Hayır. Ama yine de evli olanların bile evlerine gelinip kontrol ediliyor. Maç kaybedilince de “işte bunun özel hayatı" falan deniliyor. Özel hayatımızı denetleyerek bize birey olmadığımızı ima ediyorlar.

“Spor yazarları kışkırtıyor"

       Taraftarlık anlayışını da eleştiriyorsunuz...
       “Bir milyon lira para veriyorum, herşeye hakkım var" gibi bakıyorlar. Türkiye’de taraftarın da belli bir ölçüye oturması lazım. Fenerbahçe’de bir slogan var; Her çocuk Fenerbahçeli doğar. Fenerbahçeli doğar da, bu ortamda sağlıklı bir Fenerbahçeli olarak pek kalamaz.

       Taraftar baskısı ne menem bir şeydir?
       Bir futbolcuyu taraftarın kötü tezahüratı çok etkiler. Ama onları yoldan çıkaranlar da kimi yöneticiler ve spor yazarlarıdır. Taksim’de iki İngiliz’in öldürülmesinde öldürenler kadar spor yazarları ve yöneticiler de suçludur.

       Başkanlar, yöneticiler renk aşkından mı seçilmek istiyorlar?
       Renk aşkı falan yalan. Yalan söylüyorlar. Futbolda öyle büyük bir rant var ki.

       Mesela Aziz Yıldırım’ın kazancı nedir?
       Başkanımız müteahhit ve nüfuz ilişkileri var. Fenerbahçe’ye geldiğinde 50 milyon dolar verdiğinden bahsedildi. Ama 2.5 yıldır yaptığı bir çim saha, bir de Samandıra Tesisleri’nin bitimi. Herkes yaptıklarından bahsediyor da, Sayın Yıldırım’ın kazandıklarını kimse sorgulamıyor.

       Siz norm dışı bir oyuncu musunuz?
       Hocam, aslında normlara uyan bizleriz. Çoğunluk her zaman haklı değildir. Mesela Galileo “Dünya yuvarlaktır" dedi, ölüm cezasıyla yargılandı. Hazreti Muhammed, “İslam en büyük dindir" dedi, öldürmeye kalktılar. Ben futbol düzeninin bir parçası olmuyorum. Ben hakkımı ararım hocam, ben Allah’tan bile hakkımı ararım. Aziz Yıldırım’mış, şuymuş farketmez. Fenerbahçe’de en çok forma giyen oyuncu benim. Şimdi de gitmek istiyorum, bırakmıyorlar. Hem oynatmıyorlar hem de benden para kazanmaya çalışıyorlar.

       İşçi Partisi’nin seçim bildirisini imzalarken olay olacağını düşünüyor muydunuz?
       Şimdi o bildiriye imza atan bir sürü aydın, yazar, sanatçı arasında benim esamem okunmaz sanıyordum. Onlar kitaplarıyla, düşünceleriyle Türkiye’ye yön veren insanlar, ne yapmıştır Kemalettin, kendine futbol oynamış.

“Futbolda sağ egemen"

       Ahmet Kaya olayı neydi?
       Ahmet Kaya klibinde oynamamı teklif etti, ama sağ kesim bunu çok güzel kullandı, bizim kulüpte de bunlar çok fazla oldukları için çok iyi işlediler. PKK ile ilişkisini öğrendikten sonra sempatim biraz azaldı ama Ahmet Kaya’nın sesine, sanatçı kişiliğine hala hayranım.

       Türk futbolunda sağın hakimiyetinden söz edilebilir mi?
       Futbolcuların yüzde 90’ı aşırı sağcıdır ya da merkez sağdadır. Destekçileri de yöneticilerdir. “Oyum İşçi Partisi’ne" deyince Fenerbahçe’de problemlerim başladı. “Ünal, Rüştü sağcı olduklarını söylerler ama sen..." dediler. “Bu benim demokratik hakkım, onların sağcı olduklarını söyledikleri yerde, ben de bunu yapabilirim" dedim.

       Yönetim katından bir baskı geldi mi?
       Ali Şen döneminde gelmedi. Ama Aziz Yıldırım döneminde direkt baskı geldi.

       Siyasi görüşleriniz nedeniyle destek aldığınız oldu mu?
       Beni kıran da o oldu. Bu yüzden Fenerbahçe Stadı’nda fazla sevilen bir futbolcu değilim.

       Diyarbakırspor bazen “PKK dışarı" sloganlarıyla karşılanıyor. Yunanistan da toplumsal bilinçaltında problemli bir komşu. Sizi Diyarbakırspor istedi, şimdi bir Yunan takımına, Xanthia’ya transferiniz gündemde. Hem politik olarak mimlisiniz hem kariyeriniz tuhaf bir yön alıyor...
       Aslında beni isteyen takım Türklerin yoğun olduğu İskeçe’de. İki ülke arasında gelişen dostluk nedeniyle bir Türk futbolcu istenmiş.

       Susurluk’tan sonra Fenerbahçe, Hüseyin Kocadağ pankartıyla çıkmıştı sahaya. Karşı çıkan olmadı mı?
       Ben mırıldandım, pankartı tutmayacaktım ama Hüseyin Kocadağ bizde yöneticilik yaptı, onu severdim, böyle bir şeyin içinde olduğunu bilmiyordum. Ama Susurlukçular her takıma geldiler. Futbol kitlesel bir spor. Stadda 20 bin taraftardan destek alıyorsunuz. Bir yıl bunu yaparsanız büyük bir kitleniz olur.

“Galatasaray’a imrendim"

       Fenerbahçe beklenmedik yenilgiler aldı...
       Fenerbahçe’de iki yıldır hiçbir futbolcu kendini vererek oynamıyor. Fenerbahçe’nin taraftar ve basın olarak olumsuz tarafları var. İyi oyuncular geliyor, kayboluyor. Fenerbahçe bir kıyma makinesi oldu. “Türkiye’nin en büyük takımı" diyorlar. Büyük takımın büyük günahları olur, bu günahları da birinin sorgulaması lazım.

       Hakan Şükür’le Fatih Terim arasındaki cip tartışması...
       Kazandıkça, daha çok görmemişlik yapıyoruz. Fatih Terim, “Benim kimseye borcum yok ama birçok kişinin bana borcu var" diyor. Doğrudur. Ve Fatih Terim’e en fazla borçlu olan da Hakan’dır. İki yıl önce bütün hayatı bitiyordu. Adam onu evinde besledi.

       Bir Zola bombardımanıdır gidiyor...
       35 - 36 yaşında bir futbolcu elbette Fenerbahçe’ye gelip son bir tufa vurmak isteyebilir.

       Galatasaray, UEFA Kupası’nı aldığında bundan nasıl etkilendiniz?
       Galatasaray’ın yaptığı olaya kesinlikle imreniyorsunuz. Ben kendi adıma konuşayım; O an o kupanın yanında olmak için her şeyimi verirdim. Biz Fenerbahçe olarak Pareira döneminde bunu başlattık. O sistem devam etseydi, Fenerbahçe belki de Şampiyonlar Ligi’nde çok daha başarılı bir kulüp olurdu.