The Others ZİRVE KATLİAMI

ZİRVE KATLİAMI

27.06.2011 - 02:30 | Son Güncellenme:

Malatya’daki misyoner cinayeti davasında Hurşit Tolon’a ait görüntülerin istenmesiyle ilgili kararın haberin spotunda yer alıp metinde yer almaması okur eleştirilerine yol açtı. Karışıklık aynı gün iki farklı haber verilmesinden kaynaklanıyor

ZİRVE KATLİAMI

Malatya Zirve Yayınevi’ndeki misyonerlik katliamı sanıklarının son duruşmasını Milliyet, “Zirve’de Tolon’un görüntüleri istendi” başlığıyla yayımladı.
25 Haziran 2011 tarihli haber Anadolu Ajansı kaynaklıydı ve başlık spotunda, “Malatya’daki Zirve Yayınevi’nde 3 kişinin öldürülmesiyle ilgili davada mahkeme heyeti, İnönü Üniversitesi’nden emekli Orgeneral Hurşit Tolon’a ait görüntü ve kayıtların istenmesine karar verdi” ifadesi yer alıyordu.

‘Başlık haberde yok’
Haber metninde ise duruşmaya başka bir suçtan tutuklu bulunan Hrant Dink davası tanıklarından Erhan Özen’in getirildiği belirtiliyor. Mahkemeye özel ifade vermek isteyen bu kişinin talebi üzerine dinleyiciler salondan çıkarılmış. Malatya’daki mahkeme, İstanbul Özel Yetkili Savcılığı’nca yürütülen soruşturmanın sonucunu bekleyecekmiş.
Rasim Baydur adlı okurumuz uyarıyor:
“30 yıllık Milliyet okuruyum. Ama bazen öyle anlar oluyor ki, gazetemde bir günde 30 tane yanlışa yer verilebiliyor. Örneğin, bazı haberlerin Milliyet’te öylesine yer aldığına inanır hale geldim. Bakınız Zirve katliamı davasında bir bilgi veriyorsunuz, ‘Mahkeme Tolon’a ait görüntü ve kayıtları istedi’ diye. Haberin içinde bu konuyu açacak tek bir bilgi yok. Hangi görüntüler, hangi kayıtlar?”

OMBUDSMAN’IN GÖRÜŞÜ

Eleştiri konusu olan haber tek başına değerlendirildiğinde okurumuzun işaret ettiği karışıklık doğuyor. Başlığa çıkılan ‘Tolon’un görüntüleri’, haberin içerisinde yer almamakta. Ancak, aynı gün Milliyet’te Zirve Yayınevi katliamıyla ilgili yürütülen soruşturma kapsamında ‘şüpheli’ sıfatıyla ifadeye çağrılan emekli Orgeneral Hurşit Tolon hakkında daha ayrıntılı bir başka haber yayımlanıyor.
“Dört saat ifadeden sonra serbest kaldı” başlıklı bu haberde, Hurşit Tolon’un Malatya’da bazı görüşmeler yaptığını, emekli Orgeneral Şener Eruygur, Hurşit Tolon ve Orgeneral Hasan Iğsız’ın Malatya’da birlikte çekilmiş fotoğraflarının ortaya çıktığı, bu fotoğrafların 17 ve 18 Nisan 2007 yani katliamın yaşandığı gün ile bir önceki gün çekildiği hatırlatılmakta.
Basına yansıyan fotoğrafları inceleyen eski Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz, bunları soruşturma dosyasına koymuştu.
Zirve Davası haberi ile Tolon’un İstanbul’da 4 saat ifade verdiği haber arasındaki bağlantı, okurumuzun dikkatinden kaçmış olabilir. Ancak, bu durum Yazı İşleri’nin birbirleriyle bağlantılı bu tür haberleri iyi kurgulamasının önemini de ortaya koymakta. Uyarısı için sayın Baydur’a teşekkür ederiz.


MÜSLÜMANLARA HAKARET


24 Haziran tarihli milliyet.com.tr, İsrail’de yayımlanan Haaretz gazetesinden bir habere yer verdi. Haaretz’in İsrail Başbakanı Netanyahu’nun 19 yaşındaki oğlu Yair Netanyahu’nun, sosyal paylaşım sitesi Facebook’taki hesabında, Araplar ve Müslümanlar hakkında küçük düşürücü yorumlar yaptığı, Filistinlilerin İsrailli bir ailenin 5 üyesini öldürmesinin ardından, “Müslümanlar, nefreti ve ölümü kutluyor. Terörün bir dini var ve o da İslam” dediği belirtiliyor.

Avukattan savunma
Haberde, ayrıca Haaretz’in söz konusu yorumların, Yair Netanyahu’nun Facebook hesabından derhal çıkarıldığını yazarken, Netanyahu ailesinin avukatı David Şimron, yorumların, “Onlu yaşlarda birine ait olduğunu, başbakan ve ailesini kötüleme girişimi çerçevesinde anlamının saptırıldığını” savunduğu bilgisine de yer verilmiş.
Milliyet internet sitesi, söz konusu haberi sayfalarına taşırken, “Müslümanlara hakarette babasını bile geride bıraktı” başlığını atmış. Bülent Cengiz Saruntay’un tepkisi şöyle:

Başlığı yadırgadım
“Milliyet İnternet’te okuduğum haberde, Netanyahu ailesinin avukatının açıklaması önemlidir. Yani, avukat iddiayı yalanlıyor. Netanyahu’nun oğlunun facebook’ta yer aldığı öne sürülen yorumunun saptırıldığını iddia ediyor. Genç bir delikanlı, diyelim ki bu yorumları yapmış olsun, bu bir densizlik olarak açıklanabilir ama Milliyet gibi bir gazetenin attığı başlık inanılır gibi değil. Milliyet’in Müslüman dünyasına ‘hedef’ gösterir gibi müthiş bir kışkırtıcılıkla ‘Müslümanlara hakarette babasını bile geride bıraktı’ başlığını çok yadırgadığımı belirtmeliyim.”


TECAVÜZDE CİNSİYET AYRIMCILIĞI

20 Haziran tarihli Milliyet, birinci sayfadan “Dizi setinde tecavüz” başlıklı bir habere yer verdi. Habere göre; İzmir’de çekilen ve ulusal bir kanalda yayınlanan bir dizide rol alan 36 yaşındaki B.O. bir süredir birlikte yaşadığı rol arkadaşı 23 yaşındaki C.D.D.’nin kendisini dövüp, zorla tecavüz ettiğini öne sürdü. Tutuklanan ve hakkında 13 yıl hapis istemiyle dava açılan C.D.D. ise şöhreti arttığı için B.O.’nun kendisine iftira attığını söyledi.
Mozaikleme farkı
Nahide Kayabaşı haberi eleştiriyor:
“Tecavüz iddiası dünyada olduğu gibi bizde de belki ceza açısından değil ama toplumsal ahlak açısından en ağır suçların başında geliyor. Dolayısıyla ispatlanmamış bir tecavüz iddiasını,birinci sayfadan görmenizin anlamsızlığını bir tarafa bırakıyorum. Hiçbir şekilde haber olmaması tercihimdir. Ama madem kullanıyorsunuz, o halde tecavüze uğradığını iddia eden kadının fotoğrafının hafif bir biçimde mozaiklenmiş, erkeğin fotoğrafının ise yoğun bir biçimde mozaiklenmiş olmasının anlamı nedir?
Belki, adam iftiraya uğramışsa, kim olduğu anlaşılmasın duyarlılığını göstermişsiniz. Peki, kadının gerçekten mağdur edildiği ispatlanırsa ne olacak? Bu düpedüz cinsiyet ayrımcılığıdır.”


ÇIPLAK FOTOĞRAFÇI MİRU KİM


Fethi Kaynarca adlı okurumuzun eleştirisi de milliyet.com.tr’nin sanata yaklaşımına:
“Dünyanın birçok kentinde zaten çıplak bir şekilde çektiği pozlarla tanınan ve bu fotoğrafları New York’ta sergileyen Amerikalı ünlü fotoğrafçı Miru Kim, dünyanın dört bir yanında çırılçıplak fotoğraflar çektiriyor. Kim’in İstanbul’a gelişi ve Büyük Valide Han, Zeyrek, Sulukule ve Tarlabaşı’nda çırılçıplak çekilmiş fotoğrafları üzerine sanatsal, anlamlı bir makale beklerken, Milliyet’in web sitesinde ‘O vaziyette polise yakalanınca çok korktu’ haberindeki basitlik inanılır gibi değil. Türk polisine yakalanmış, polis ile burun buruna gelmiş, o anda çok korkmuş?
Hani, nerede polis, hadi diyelim ki röportajı yapan kişiye Miru bu bilgiyi verdi. O halde bu haberin kaynağı, röportajı yapan kim? Hiçbir şey belli değil. Haber, bu olunca, sanata ve sanatçıya yaklaşımınızda bu kadar oluyor demek ki!”