Ümit Avcı

Ümit Avcı

umit.avci@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İki Türk takımının tarihte ilk kez Final Four’da karşılaştığı unutulmaz bir gündü. Her ne kadar bizim için anlamı çok büyük bu maçın ev sahipliğinin Vitoria’ya denk gelmesi tribünlerde beklediğimiz coşkunun yaşanmasını engellese de hem Anadolu Efes’i hem Fenerbahçe Beko’yu Euroleague’in en tepesindeki buluşmada görmek öyle güzeldi ki...
Bir tarafta temposu sürekli yükselen, Barcelona serisinin ardından oynadığı lig maçlarında da rakiplerine 30-40 sayı farklar atarak buraya gelen Efes, diğer tarafta ise en formda olmasına alıştığımız dönemde sakatlıklar nedeniyle ritmini kaybeden, sahaya Datome gibi en kritik isimlerinden birisi başta olmak üzere önemli eksiklerle çıkan, uzun süre sonra forma giyseler de Kalinic ile Vesely’nin maç eksiklerinin sıkıntısını yaşayan Fenerbahçe vardı.
Efes, bir sezon önce son sırada bitirdiği ligde Final Four’a yükselerek beklentilerin çok üzerine çıkmasının getirdiği rahatlıkla sahaya çıktı ve inanılmaz bir güvenle oynadı. Rakibini kendi temposuna çekerek, eksiklerin oluşturduğu defoların daha fazla hissedilmesini sağlayan Ergin Ataman, maç sonuna kadar tempoyu azaltmadı. Böyle durumlarda ya Datome ya da Kalinic’i joker gibi kullanarak tempo kontrolünü sağlayan Fenerbahçe, bir tanesi sahada, diğeri kenarda olan iki isminden de katkı alamadığı günde, Guduric, Dixon ve Sloukas’ın da beklentilerin altında kalmasıyla büyük kriz yaşadı.
Ribauntlardaki ezici üstünlüğünün artısını kullanıp, geçiş hücumlarını çok iyi oynayan Efes, kısaların karar vereceği maçta Larkin ile Micic’den 55 sayılık katkı aldı. Özellikle Larkin, büyük oyuncu olmanın ne demek olduğunu, maçın tamamındaki kusursuz performansıyla gösterdi.
Obradovic’in son hamlesi olan 5 kısalı düzeni de aynı dakika içinde iki blok ve Micic’in potaya gitmesiyle cezalardıran Efes, Euroleague finaline yükselen ilk Türk antrenör olan ve bir kez daha tarih yazan Ergin Ataman’ın her ayrıntıyı planladığını gösterdi. Takımını iddialı açıklamalarıyla motive etmek de o planlardan bir tanesi değil miydi!
Maçtan önce iki takımın da dileği aynıydı, burada kim kazanırsa, kupayı da o alsın, Türkiye’ye taşısın istemiştik. Dileğimiz Efes’in son dönemdeki olağanüstü performansını yarın da sürdürmesi, bir yıl içinde ligin son sırasından en tepesine çıkan takım olarak tarihe geçmesi... Bu takım, bu yılki olağanüstü mücadelesiyle bunu öyle çok hak etti ki...
Fenerbahçe ise 3 yıl aradan sonra finali göremedi. Ancak bu kadar sıkıntı içinde, 5 yıl üst üste Final Four oynadı bu takım, herkes kendilerine de kocaman bir teşekkür etmeli.