Gündem Umutlu bir yıl dileğiyle...

Umutlu bir yıl dileğiyle...

01.01.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:

Her şeye karşın, yaşam ümidimizi kaybetmeyelim. Hayallerimizin peşinde koşalım. Umudu yitirmeden, her yeni güne “merhaba” diyelim. 2018, güzellik ve iyiliklerle gelsin

Umutlu bir yıl dileğiyle...

Umutlar, hayaller, beklentiler içinde girdiğimiz bir yılı daha geride bıraktık.
2017’ye girerken de benzer duygular içindeydik. Daha öncesinde de... Ondan önce de... “Savaşlar olmasın, hep barış olsun. İnsanlar hayattan keyif alsın, mutlu olsun” demiştik.
Oysa; ne kadar çok bebek, ne kadar çok çocuk öldü 2017’de...
İçimizi acıtan, kanatan haberler aldık durmaksızın.
Vicdanı olan herkesin içini sızlatan binlerce fotoğrafa baktık.
Savaşın izini küçük bedenlerde gösteren fotoğraflar gözümüzün önünden geçti hep.
Kimi zaman acılara dokunduk, nice acılara tanık olduk. Huzursuzluk peşimizi bırakmadı. Kimimizin kimyası bozuldu!
Küçük mutluluklarla yaşama bağlandık bazen. Acıları, küçük mutluluklarla bertaraf etmeye çabaladık.
Yeni yıl kutlaması için koşuşturan insanları izliyorum. Yüzlerinde umut arıyorum.
2017’deki yaşam parametreleri, gelecekten pek ümidi olmayan “karamsar” bireyi yarattı.
Yeni yıl, eski yıl sanırım kimse için farketmiyor. Arkamızda bırakıyoruz yılları...
İşte yine bildik dilek ve beklentilerle yeni bir yıla girdik.
Küreselleşen dünyanın yarattığı girdapta yine benzer süreçleri yaşayacağız hiç kuşkusuz.
Ancak, bu girdapta yok olmamak adına mutlulukların ölçüsünün acılardan daha çok olması dileğimiz.
2018’de adil, eşit ve özgür bir dünyada yaşamak hepimizin ortak dileği. Evet, 2018’de, kaybettiklerimiz kadar zaferlerimiz de; başarısızlıklarımız kadar kazanımlarımız da olacak.
Çaresizlikler köşeye sıkıştıracak. Ne çok sınavdan geçeceğiz kim bilir? Ne çok bedel ödeyeceğiz.
Her şeye karşın, yaşam ümidimizi kaybetmeyelim. Hayallerimizin peşinde koşalım. Umudu yitirmeden, her yeni güne “merhaba” diyelim.
2018, güzellik ve iyiliklerle gelsin.
Ve usta şair Nazım Hikmet’in, Tallin’de 1 Ocak 1962’de yazdığı “Yılbaşı Ağacı” şiiriyle okurlarımın yeni yılını kutlarım.
YILBAŞI AĞACI
Finlandiya koyunun güneyinde geceleyin dumanlı denize yakın telli pullu bir yılbaşı ağacı
karanlık Gotik kulelerle Töton şövalyelerinin armaları arasında ve fabrika bacalarıyla çevrili bir yılbaşı ağacı.
Bir yılbaşı ağacı karlı bir meydanda Estonya türküleri söylüyor
telli pullu upuzun bir yılbaşı ağacı
sen kırmızı sırça topun içindesin
saçların saman sarısı kirpiklerin mavi
onu orya ben astım seni içine koyup
ak boynun uzundur yuvarlaktır
kuşkularım kaygılarım sözlerim umutlarım ve okşayışlarımla koydum seni sırça topun içine
bütün yılbaşı ağaçlarına bütün ağaçlara bütün balkonlara pencerelere çivilere hasretlere astım kırmızı sırça topu seni içine koyup
bağışla beni öleceğim seni bırakıp orda
Estonya en küçük sosyalist devleti adam başına en çok şiir okuyan en çok votka içen ve otomobile motosiklete motorollere en çok meraklı ve deri işleriyle mobilyasıyla ünlü bir de otuz binlik korosuyla
... ölüm döşeğinde yatanın gözlerine bakamam utanırım
yaşamak ayıp bir şeymiş gibi gelir biri yanımda can çekişirken
Lüsya ölüyor Moskova’da Antuzyastlar Caddesinde bilmem kaç numrolu sağlıkevinde
yüzü eski bir tahta kaşık
eriyen kara karışıyor akşam karanlığı
art arda kamyonlar geçiyor asfaltı sarsarak
Lüsya’dan vuran keder mi alnımı kırıştıran kendi yakınlığım mı ölüme
bir yılbaşı ağacı karlı bir meydanda Estonya türküleri söylüyor
telli pullu upuzun bir yılbaşı ağacı
bağışla beni öleceğim seni bırakıp içinde sırça topun
bu dünyada bir şey yaşıyor eşi emsali görülmedik bir şey ve benden başka kimse farkında değil onun
belki bir bitki bir hayvan bir söz bir maden bir ışın bir mutluluk belki
belki bir yıldızdan düşmüş
bu dünyada bir şey yaşıyor senin için yaşıyor ama sen farkında değilsin onun
öleceğim bağışla beni öleceğim ve sen kırmızı sırça topu parçalayıp çıkacaksın içinden ineceksin karlı bir meydana
artık Moskova’da mı olur Tallin’de mi Leningrad’da mı ineceksin karlı bir meydana yılbaşı ağacından
ama ben bu dünyada senin için yaşayan şeyi götürmüş olacağım
Lüsya ölüyor
yüzü eski tahta bir kaşık
... benden sonra ölmesi gerekenler benden önce ölüyor ne iştir
büyük harpler yüzünden ölüm büsbütün şaşırdı sırayı
kamyonlar geçiyor Antuzyastlar Caddesinin asfaltını sarsarak
afişlerde 65 yılının dev sayıları kömür şu kadar
ton petrol bu kadar kumaş şu kadar metre
karlı bir meydanda bir yılbaşı ağacı Estonya türküleri söylüyor
karanlık Gotik kulelerin arasında ve fabrika bacalarıyla çevrili bir yılbaşı ağacı.

Yazarlar