Vitrin Aç kalmayı bilmek

Aç kalmayı bilmek

11.11.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Aç kalmayı bilmek

Aç kalmayı bilmek


OF AMAN / AYŞENUR YAZICI


       Gece vardiyasında çalışanlar bilirler. Yaşınız kaç olursa olsun yanınızda bir poşet içinde yiyecek birşeyler taşırsınız. Akşam yemeği niyetine kaşla göz arası atıştırılabilecek, mideyi kaldırabileceğiniz bir aş işte!
       İşyerimden içeri adım attığımda latife olsun diye “Ayşenur beslenme çantasını getirmiş" diye takılanlara; saat 23’ten sonra o, alay ettikleri çantadan çıkardığım fındık, gofret helva gibi abur - cuburları ikram ettiğimde mutlu olurlar. Bende tabii..
       Hani dolapta günlerce “biri onu alıp yesin" diye bekleyen, sonunda ekşiyip çöpe giden yemek kalıntıları olur ya, işte o çığlıkları atarak can çekişen zeytinyağlı kerevizi sefertasıma koydum. Yanına da biraz ekmek... (Yanlış anlamayın başka yemek te vardı ama o kereviz ya benim mideme gidecekti ya da ertesi gece çöpe!) Herkesin yemek yerken ben çalıştığımdan, benim yemek saatim biraz geç saatlere denk geliyor ama alışığım... Plastik çatalımı büyük bir zevkle havuçlara saplarken yanımdan bir ses “iyyk..! kereviz mi yiyiyorsun?" dedi...
       “Çok güzel olmuş bir kaşık vereyim mi?" dediğimde “Hayatta ağzıma koymam iğrenç! O da yiyecek mi?" yanıtını aldım... Kereviz için çok insandan aynı reaksionu almışsınızdır. Alışılagelmişin dışında kokusu mu onu bu denli sevilmez kılan, yoksa diğerlerinden duyulagelen namı mı? Bilmiyorum. Aynı tiksintiyi bamya için de duyanlar var. Çocukluk arkadaşım Ahenk anlatmıştı: Babaannesi Dame De Sion’da okurken bamya yemeğini yemek istememiş. Başka yemek yemesine izin vermedikleri gibi, tüm hafta önüne bamya koymuşlar. Kadıncağız çaresiz yemiş ve ömür boyu bamyayla bir daha sorunu olmamış. Buradaki katı cezalandırma sistemi için bir yorum yapmayacağım ama “bir olguyu kabullenebilmek için illaki bir duvarın üstümüze devrilmesini mi beklemek gerek" diye az düşünmemişimdir! Bir başka tanıdığım da, yemeğin içindeki domates kabuklarını ve kıyma parçacıklarını çatalla ittirerek ayıklar, hem kendine hem yemeğe çin işkencesi yaparak sofradan hep mutsuz bir ifadeyle kalkardı. Yemek yemek, midenin zil seslerine damağın huzuruyla cevap vermektir. Yani tadı, tuzu, kokusu yağı uyumlu olmalı. Kabul ediyorum. Ama bazı durumlarda damağın o beyine yollayabileceği rafine zevk “biraz pahalı katkılar" gerektirdiğinden; yemek yavan olabilir. Tereyağı yerine sıvıyağ, etsuyu yerine musluk suyu konabilir.
       İnce zevklerinden mahrum olacak damak için mideyi mahkum etmeğe kalkmak olsa olsa züppelik olur diye düşünüyorum!
       Bu afili züppeler, “Ben kerevizden iğrenirim", “bamya sümüklü gibi", “dalaktan nefret ederim", “iğğk ciğeri nasıl yiyorsunuz" gibi önyargılardan nasıl kurtulabilirler ve bunları zevkle tüketen milyonlarca insan gibi damağa da bu yiyeceklerden nasıl bir haz çıkarabilirler bilmiyorum!
       Birileri onlara, daha ayrımcılığı keşfetmeden bu inceliği öğretememiş!
       Birileri onlara küçükken “bak bu dilenci aç, evi ve yiyeceği yok, biz ne kadar şanslıyız" diye göstermemiş! Dünyada yiyecek bulan şanslı azınlıktan olduğunu anlaması için ne yazık ki aç kalması gerekiyor! Bir enkaz altında 3 gün aç ve susuz kalıp, günışığına çıktığında ağzına bir kaşık kereviz koymak gerekiyor!
       Sadece ekmekle beslendiği bir odada, bir gün yanına bamya yemeği sunmak gerekiyor! Aşevlerinde yemek yiyen insanları seyretmesi gerekiyor. Derin bir komadan çıktığında ve yaşadığını anladığında sıcak bir işkembe çorbası vermek gerekiyor!
       Mesela, Ramazanın en uzun gününde, iftarda ciğer ızgara vermek gerekiyor! Kerevize “öğğk" diyen arkadaşımın aç kalmasını ve karafatma bile yiyecek duruma geldiğinde bir tabak terbiyeli kereviz bulmasını diliyorum! İnsan arkadaşına böyle bir zorluk nasıl dileyebilir? Yo, bu bir beddua değil. Bu bir dua! Hayatın, damağın, midenin, “ruh terbiyesiöyle çarpışabileceği o andan itibaren; etrafındaki her nesneyi daha parlak ve mutluluğun içinde göreceğini biliyorum... Dilerim biraz daha düşünerek, ağaç kabuklarını bile yiyen insanların nasıl bir damak tadı aldıklarını keşfeder...
       Afiyet olsun tatlı dostum!

       Yazara e-mail