Vitrin ‘Çok kadın hiç kadındır’

‘Çok kadın hiç kadındır’

06.05.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

‘Çok kadın hiç kadındır’

‘Çok kadın hiç kadındır’


“Gemileröin yalnız tayfası. Bahriyeli, ama beyaz değil. Bilakis, çıkış parçası “Paramparçaönın klip çekimi ile yeni albüm “Onyediönin promosyon atağı arasındaki üç dört günde mümkün olduğunca uzaklara kaçmış, bir de güzel bronzlaşmış. Tam kara yağız bir delikanlı. Ya da, olgunluk ve tutarlılığı arayan, büyümeyi özleyen bir genç adam: Teoman


       Karanlık bir kapak. Aşk ile ilgili umutsuzlukları anlatan şarkılar... 30 yaş krizi mi?
       Ben otuz yaş krizine daha evvel girdim. Şaka! Ama kriz söz konusuysa, onu 20’li yaşların sonunda yaşadım; ne olacağım diye düşünürken. Albüme başlarken, şu tip bir albüm yapayım diye karara varıyorsun ya, o sürekli evriliyor çevriliyor. Ama, başlangıçtaki niyetimden uzak değil. İstedim ki, eski tınılar olsun. O sıralar eski “Unforgetableöları çok dinliyordum.
       İmajda da hafif bir değişiklik var. Piercing’ini atmışsın...
       Aslında bir senedir takmıyorum. Bıkmıştım artık.
       70’ler retro tarzı giyinirdin. Kapakta ceket, gömlek... İddiasız, nötr bir çizgi.
       Bu işte 60’ları yakalamak için. O yüzden eski, siyah, kadife ceketimi giydim. Yoksa ben yine öyle cafcaflı şeyler giyiniyorum.
       Sadece albümün konseptiyle ilgili bir değişim mi? Altyapıda bunu besleyen değişiklik yok mu?
       İnsan değişiyor iki senede. Eski albümlerde daha bir şarkıcı falanken, şimdi istedim ki, hikâye anlatan olayım. Eskiden arkadaşlarımdan duyduklarımı anlatırdım, şimdi kendi içimde bulduğum, içinde yüzde 100 olmasa da gerçeklik payı bulunan hikâyeleri anlatıyorum.
       Sözlerinden seninle ilgili fikir edinmeye çalışabiliriz yani.
       Edinilebilir, ama sözler hep aynı ruh halimde ortaya çıkıyor. Başka ruh hallerim de var benim. Ben de herkes gibi şizofrenim. Bir dönemim çok mutsuz geçiyor, sonra tutup arkadaşlarımla dünyanın en yavşak muhabbetlerini yapıyorum.
       Senin kişilik tahlilini yapmak çok zor. Şımarık mısın, değil misin, nereye kadar depresifsin..?
       Çocukluğumdan beri çok şımarık olduğum söylenir. Ama aynı zamanda hem utangaç hem de utanmazımdır. Bilmiyorum. Bir şekilde, mutlu olmam ben. Oturduğumuz restoranda ya masayı beğenmem, ya yemeği... Ama “Ordövrler çok kötü!" değil. İşimde de. Afişse konu, isterim ki istediğim gibi olsun. Yaygaracıyım. 15 sene evvel, giydiği kazak yüzünden gitaristimle kavga etmiştim.
       Çok kadınla berebar oluyorsun. O bahsettiğin arayışın, beğenmemezliklerin uzantısı mı?
       Ben aynı anda birkaç kişiden hoşlanabiliyorum. Geçen gün oturdum göl kıyısına düşündüm, istediğim gibi bir herif değilim dedim. Ne yapsam, ne yapsam? Kendimi tahlil ettiğim zaman, ben şöyle bir adamım da diyemiyorum. Muğlak. Madem öyle, kendi karakterlerimden birkaç tanesinin üzerine gideyim de bu kadar şizofrenik bir yapım olmasın dedim.
       Hangi karakterlerinin?
       Tutarlı ve olgun olanların.
       Yaş kaç oldu?
       32, neredeyse 33. Ama hâlâ çok çocuksuyum bir yandan.
       İnsan çocukken yetişkinlere bakıyor ve bir gün onlar gibi olgun, güçlü ve tutarlı olacağını sanıyor. Ama yok öyle bir şey...
       Erkeklerin hali daha da berbat. Sürekli bir ergen durumunda dolanıyorsun. Çocukluğumda, 21 yaşında okulu bitirir askere giderim, zaten bir sevgilim olur, dönünce evlenirim, çoluğum çocuğum olur falan diye düşünüyordum. Ama 33’e geldim, hâlâ büyüyeceğim anı bekliyorum.
       Şarkılarının çoğu aşk şarkıları gibi gözükse de, iç hesaplaşmalar, kendini tartmalar... Uçurumun kenarında bir adam, atlasam mı, atlamasam mı diye düşünüyor...
       Evet, ama atlamaz! Ödlektir! Ben hayatı çok sevmeyen, ama ölümden de ölesiye korkan bir herifim.
       Bu albümde en çok sevdiğin parça hangisi?
       “Zamparanın Ölümü".
       O şarkıda bir bar filozofu sana “Çok kadın hiç kadındır oğlum, yalnızlıktır sonu" diyor. Kendi saptaman mı?
       Şarkıda da o kısmını söyleyen Rıza Erekli benzer bir şey söylemişti bana. İkinci albümümü yaparken, o kadar mutsuzdum ki, “N’oldu, sevgilin mi yok?" diye sordu bana. “Hem de kaç tane var" dedim. “O zaman hiç yok!" dedi.
       Katılıyor musun?
       Katılıyorum. Yani, bir yanım katılıyor, öbür yan yapamıyor! Umarım yalnızlık değildir sonu.
       “Türk kadını" ile başlayan nasıl cümleler kurarsın?
       Bir sürü konuda erkeklerden çok daha iyi oldukları kesin. Ben kızlarla geçinemiyorum diyenlerden değilim. İki tarafla da geçiniyorum, ama sohbet için kızları tercih ediyorum. Zaten erkeklerle yapacağın muhabbet kızlar üzerine oluyor.
       Kızlarla neler konuşuyorsun?
       Onlardan; hem de birinci elden. Hikâyelere, olaylara çok daha duyarlılar ve bizden çok daha iyi saptamalar yapıyorlar. O kadar çalıştım ama hâlâ kadın bakış açısını anlamış değilim. Kadın bakışı sahneye bambaşka bir yerden girebiliyor.
       Erkek erkeğe paylaşıyor musunuz her şeyinizi?
       Paylaşıyoruz aslında. Ama, aradaki köprüler başka. Çok mutsuzsan, bunu anlatmaya çalıştığın erkek arkadaşın seni pat diye başka bir moda sokar, güldürür. Ama o kendinle ilgili depresif hikâye içinde kalır. Kadın ise, hem seni daha iyi dinler, hem de sana başka bir perspektiften öğüt verebilir. Esprisini de yapmaz!
       Hâlâ kısacık saçlı kadınlardan mı hoşlanıyorsun?
       Eğer şarkılarımdaki Teoman’sam, yaralı gözler vardır ya, Romy Schneider gibi, öyle kadınları seviyorum. Hafif çatlak ama yaygaracı değil, hafif kendi içine dönük, belki zarar da verir...

      
       “Onyedi, eski Türk filmleri gibi. Kemanlar falan. Özellikle eski bir sound yakalamaya çalıştık. Eski gitarlar bulduk. Mikste, bu fazla yeni geliyor kulağa dediklerimizi eskittik. Hatta çok yeni duyulduğu yerlerde sesimi bile eskittik."
       “Onyedi, yaş olarak 17’den bahsediyor, bir kişiden değil. O yaştaki duygularımdan yola çıktım. Bütün belaların senin başına geldiğini, trafikte akmayanın bir tek kendi şeridin olduğunu zannedersin, duygularını aktaracak adam bulamazsın ya."
       “Şebnem’le (Ferah) düet hep aklımdaydı. Ama düet nasıl yazılır, tam oturtamamıştım. İki Yabancı’da konsept tam oturdu. Eski bir kız arkadaşım çok didiklerdi beni. Olaylar anlatırdım, ‘Teoman, hakikaten çok güzel laflar ediyorsun, ama yalan!’ derdi. Susardım. Daha dürüsttü benden. Bu şarkıda da istedim ki, aynı hayat çizgisini iki ayrı kişi farklı yorumlasın. Kıza, şöyle şöyle oldu, o yüzden ayrıldık, hayat bizi mahvetti diye palavralar atıyorsun. Kız da diyor ki, asıl suçlu sensin, yoktur üstüne güzeli çirkin yapmakta, bütün suçu dünyaya atmakta. Bunlar hemen hemen bana söylenen şeyler.