Vitrin Dünyaya yeşil gözlükle bakın

Dünyaya yeşil gözlükle bakın

06.06.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Dünyaya yeşil gözlükle bakın

Dünyaya yeşil gözlükle bakın
6 Haziran 1998
Murat PİLEVNELİ

Geçen hafta iş için uçakla İzmir'e gittim. Sabah erkenden yola çıktığım için etrafı inceleyemedim. Dönüşte öğlen saatlerini seçtim ve İzmir'den İstanbul'a kadar yeri seyrederek geldim. Moralim bozuldu. Yaşam olmayan yerler dümdüz, işlenmemiş, dev şantiyeler, bitmemiş işler... Pek orman göremedim. Yer de gri duruyor. Bu hafta gazetelerde orman fakültesinden bir açıklama vardı. Çarpık kentleşme sonucu ormanlarımız hızla yok oluyor, dikilen ağaçlarla açığı kapatamıyoruz diye. Hiçbir zaman beton ormana dönüşmez. Doğal olanı bozduğunuz sürece bu böyle. İmar kanunumuz yanlış; yeşile önem vermiyor. Büyük şehire göç önlenemiyor. İstanbul o kadar büyük ki, bir ülke gibi oldu. Tepeden inerken dikkat ettim, yamuk yumuk bitmemiş kaçak binalar, sıvası yapılmamış, boyanmamış, hatta damsız gecekondu apartmanları... Her uçuşta kendimle oyun oynuyorum turist gözüyle İstanbul nasıl diye (Bitki seven turistiz ya!) Ben olsam İstanbul'a uğramam. Daha tepeden moralim bozuldu bile. Japonya'da bu sorun renklerle kamuflajla çözülmüş. Binaları yeşile boyamışlar, kente kuşbakışı estetiği katmışlar.
Hollanda lalelerini tarlaya sanki kuşbakışı güzel gözüksün diye renk tonlarında dikmiş. Yabancılar bu işe önem veriyor. Belki moral için, belki doğa için. Biz ne zaman bu tür insani işlerle ilgileneceğiz? New York'a her gittiğimde insan olduğumu hatırlıyorum. İstanbul o kadar ürkütücü ki savaşmaktan bazen sıkılıyorum. Sonunda ben de vurdumduymaz olursam şaşmayın! Moral için, sağlık için doğal yeşillik şart. Dünyaya gündelik gözlüğünüzle değil, yeşil gözlükle bakın. Daha rahatlayacaksınız.
İstanbul'a 400 bin ağaç kampanyası vardı. Reklam yapıldı. 400 bin de ne? Buraya 400 milyon ağaç lazım. Bana kalsa her yere ağaç dikerim, zorla park yaparım. Bizde parkları bile bina yapmayı düşünen yöneticiler olduğu sürece işimiz zor. Düşünmesi bile feci! Geçen hafta İzmir'e bayıldım. Benim çıldırdığım manolyalar orada da gelişiyormuş. Olsun ama ben bitkileri esas merkezinde görmek isterim. Mesela palmiyeleri, begonvilleri güneyde; çamları, açelyaları Karadeniz'de gibi. Yok "İstanbul'da begonvil, Kıbrıs akasyası yetiştirdim," diyorsanız daha baştan hiç işim olmaz! Ben her şeyi yerinde görmek isterim. İzmir'de de tür eksikliği var. Yarı tropik bitkiler deli gibi gelişebilir ama galiba orada da pek ilgilenen yok. Arokarya çamı, Cycas palmiyeleri, Japon gülleri, plumeria ağaçları çok güzel yetişebilir. Nitekim Efes Oteli'nde girişte Arokarya çamı gördüm. Demek ki olabilir...
İşlerim pek iyi gitmedi, moralim bozulmuştu ki bir selvi her şeyi düzeltti. Havaş otobüslerinin kalktığı yerde büyük bir selvi vardı. Üzerini mor begonvil sarmış. Gidin görün yeşil ve mor bu kadar güzel nasıl olur diye...
İşte günlük hayatla ilgilenenler için ani sürpizler gerekebilir. Biz insan olduğumuza göre biraz daha insanca yaşayalım. Yaşıyorum derseniz sorun yok. Ama durumunuz benim gibiyse ilgilenmeye, etrafınızı geliştirmeye devam. Çünkü bundan başka hayat yok!