Vitrin Kafe kültürümüz eksik

Kafe kültürümüz eksik

28.11.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Kafe kültürümüz eksik

Kafe kültürümüz eksik
28 Kasım 1998
Nazire KALKAN

İstanbul'da o kadar çok yeni kafe açılıyor ki. Ama dikkat ediyorum, kafe sayımız geometrik biçimde arttığı halde kafe kültürümüz hala yerli yerine oturmuş değil. Açılan kafeler ya muhtelif Batı kentlerindeki mekanları ya da birbirlerini taklit ediyor. Ben doğrusu İstanbul'un kendi kafe kültürünü yaratmasını tercih ederdim. En güzeli bu olurdu. Ama bu dileğimin gerçekleşmesi en azından yakın gelecekte pek mümkün görünmüyor.
Kafe kültürümüz eksik derken tüm tarafları kastediyorum. Hem bu kafelere takılan müşteri kitlesini hem işletmecileri hem de kafe çalışanlarını.
İstanbul'da pek çok ünlü kafe son derece çiğ bir mantıkla işletiliyor. Diyelim, iki kişilik çay servisi istediniz. Genelde farklı seçeneklerde dört poşet çay ve ortaya bir miktar çay suyu getiriliyor. Ama siz hakkınız olan iki fincan çayı içmeye muvaffak olamıyorsunuz. Çünkü çaydanlıkta ortaya getirilen sıcak suyun miktarı yalnızca tek fincan içmeye müsait. Eğer çaydanlıktaki suyun tazelenmesini talep ederseniz ya reddediliyorsunuz ya da yeniden çay servisi istemişsiniz gibi adisyona işleniyor. İtirazlarınız ise dikkate alınmıyor. İstanbul'daki çok ünlü bir kafenin müdavimlerinden olan bir arkadaşım, garsonların bu sinir bozucu ısrarcılığından o kadar bunalmış ki, bir keresinde içemediği çay poşetlerini bahşiş niyetine bırakmış.
Bu küçük intikam işe yaramış diye merak ediyorsanız, evet yaramış. O günden beri çay servisinde bir sorun yok.
Özellikle cuma ve cumartesi akşamları ise İstanbul'un gözde kafelerinde adeta köşe kapmaca oynanıyor. Herkeste bir boş bulduğu yeri kapma telaşı. Yer gösteren, müşterileri sıraya koyan bir düzenleme olmadığı için tam bir kaos yaşanıyor. Boşalan yerleri takip etmede yeteri kadar acar davranamayanlar, çok daha önce geldikleri halde kapıdan dönmek zorunda kalıyor.
Oysa içerisi dolu ya da boş olsun, aslında her müşteri kendisine yer gösterilmesini beklemelidir. Amerika ve Avrupa'da bu kural en basit yerlerde bile titizlikle uygulanır. İnsanlar "lütfen yer gösterilmesini bekleyiniz" yazılı tabelanın önünde durur ve beklerler. Bazen sıra dışarı kadar taşar. Hatta bu uygulama bazen o kadar abartılmıştır ki, içerde bütün masalar boş bile olsa, müşteri yine de tabelanın önünde durarak kendisine yer gösterilmesini bekler. Bizde de bunu yapmaya çalışan bazı yerler var ama benim gördüğüm kadarıyla genelde müşterinin tepkisiyle karşılaşıyorlar. İnsanlar daha çok "ben istediğim yere otururum" havasında.
Bir de benim Türkiye'de hiç anlayamadığım bir uygulama sigara içen ve içmeyen diye iki ayrı bölümün bulunduğu mekanlarda yapılan ayrımcılık.
Farkındasınızdır herhalde, bizdeki restoran ve kafelerde sigara içmeyenler için ayrılan bölüm ya kapı ağzı oluyor ya da tuvalet kenarı. Ya da sigara içmeyenler salonun en dibine tıkılıyorlar. Cam kenarları ve en ferah alanlar ise sigara içenlerin hizmetinde. Oysa dikkat edin, dünyadaki uygulama tam tersidir. İyi yerler sigara içmeyenlere tahsis edilir. Bu durum pek tabii Türkiye'de sigara tiryakilerinin sayısal üstünlüğünden kaynaklanıyor. Ama bu bir mazeret olmamalı. Saygısızlığa dönüşmemeli. Ben sigara içtiğim halde bu aleni haksızlıktan rahatsızlık duyuyorum. Ya sigara içmeyenler ne yapsın?