Vitrin Kutsal zeytin ağacı

Kutsal zeytin ağacı

12.12.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Kutsal zeytin ağacı

Kutsal zeytin ağacı
12 Aralık 1998
Nazire KALKAN

Bu sabah kendinize enfes bir kahvaltı hazırlayın. Ne yapın, biliyor musunuz?
Yayvan bir kabın içine sızma zeytinyağını dökün. Üzerine zevkinize göre biraz kekik, biraz pul biber serpin. Sonra ekmeği bir güzel kızartın. Ve yanına tulum peynirini katık ederek, ekmeğinizi banıp banıp afiyetle yiyin. İnanın bayılacaksınız. Eğer siz de benim gibi zeytinyağını tek başına kaldıramıyorsanız, gerçek zeytinyağı tutkunlarını kızdırmayı göze alarak içine birkaç damla limon damlatabilirsiniz. O kadarcık hilenin zararı olmaz.
Bugün için "artık geçti" diyorsanız, pazar sabahını da deneyebilirsiniz.
Bir zeytin cenneti olan Türkiye'de zeytinyağı tüketiminin Akdeniz ülkelerinin hepsinin gerisinde olduğunu zaten biliyordum. Komili'nin 2 yılda bir düzenlediği geleneksel Ayvalık gezisinde son 20 - 30 yılda hemen her türlü tüketim artarken zeytinyağı tüketiminin giderek düştüğünü öğrendim ve gerçekten üzüldüm.
Bugün Türkiye'de kişi başına yılda ortalama 0.8 kilo zeytinyağı tüketiliyor. Oysa 70'li yıllarda bu oran 2 kiloymuş. Margarinlerin ve ayçiceği gibi sıvı yağların pazarlama atağı zeytinyağını fena vurmuş. İç tüketimin yetersizliği zeytin üreticisini de sanayiciyi de ve hatta ihracatçıyı da gerçekten zorluyor. Urla, Ayvalık gibi beldelerde zeytinliklerin kesilip kesilip yazlık evlere arsa yapılmasının temelinde biraz da bu gerçek yatıyor.
Zaten günlük yaşantımızda bu ters eğilimin izlerini tüketici olarak bizler de görmüyor muyuz? Zeytinyağlı Türk yemeklerini gerçekten zeytinyağıyla pişirmek artık neredeyse lüks sayılır oldu. Restoranların çoğunda zeytinyağlı diye önünüze koydukları yemek ayçicek yağıyla pişirilmiş oluyor. Eskiden her evde en azından salataların üzerine şöyle mis gibi zeytinyağı gezdirilirdi. Şimdi o bile kalmadı. Varsa yoksa rafine edilmiş sıvı yağlar.
Bu arada İtalyanların dolaylı yoldan da olsa bize bir zararı daha dokunduğunu öğrenmiş bulunuyorum. Türkiye'nin dünya zeytinyağı üretimindeki yeri yıllara göre 4'le 5'inci sıra arasında değişiyor. Normal koşullarda zeytinyağında söz sahibi ülkeler arasında sayılmamız lazım. Ama ne yazık ki dünya zeytinyağı çevrelerinde böyle algılanmıyor. Çünkü Türkiye'nin imajıyla zeytinyağının imajı örtüşmüyor.
Zeytinyağı hemen İtalya'yı akla getiriyor. İtalyan kültürü ve yaşam tarzıyla özdeşleşiyor. Bu durum da kaçınılmaz olarak Türk ihracatçısını dış pazarlarda zorluyor. Tunus'un bile zeytinyağı itibarı bizden yüksek.
Bu İtalyan imajı o denli güçlü ki, biz bile kabul etmişiz. Dikkat edin, televizyonlarımızdaki zeytinyağı reklamlarında İtalyan ailesini andıran tipler kullanılır.
Zeytinyağı tüketiminin düşüklüğünden yakınan ve Türk imajının eksikliğinden dem vuran zeytinyağcılara benim naçizane tavsiyem önce reklamları değiştirmeleri. Şu İtalyanlardan önce kendileri vazgeçsinler. "Zeytinyağlı enginarı halis muhlis zeytinyağıyla pişirin" sloganı bile bence ev kadınları üzerinde hayli etkili olabilir. Bence zeytinyağının Türk halkının gözünde layık olduğu seviyeye yükselmesi o kadar da zor değil. Televizyondaki yemek programlarının birçoğunun sponsoru margarinciler. Zeytinyağcılar da pekala aynı yola başvurabilir. Bu programlarda Sızma, Riviera gibi farklı zeytinyağı türlerinin hangi yemeklerde kullanılmasının uygun olduğu da anlatılarak zeytinyağı kültürünü yayabilirler.
Yakın zamana kadar zeytinyağının z'sini dahi bilmeyen Amerika bugün gelişen pazarların en büyüğü sayılıyor. Zeytinyağı ünlü talk show'cu Oprah Winfrey'in programlarına kadar girmiş durumda. Gördüğünüz gibi eloğlu boş durmuyor. Biz ise yine elimizdekinin kıymetini bilmiyoruz. Din kitaplarında bile adı hurma ağacıyla birlikte anılan kutsal zeytin ağacı için hepimizin yapabileceği bir şeyler olduğuna inanıyorum. Her şey tüketici olarak zeytinyağını gerektiği yerde gerektiği biçimde kullanmakla başlıyor. Doğanın ülkemize cömertce bahşettiği bir nimeti çoğaltmak dururken, azaltmak neden?