Vitrin Ne tuhaf bir kuşak!

Ne tuhaf bir kuşak!

23.05.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Ne tuhaf bir kuşak!

Ne tuhaf bir kuşak
23 Mayıs 1998
Emre AKÖZ

68 Kuşağı yeniden gündemde. 1968'in üzerinden 30 yıl geçmesine rağmen gazete ve dergilerde hala "neydi, ne değildi" tartışmaları yapılıyor. Bir "1977'li" olarak ("1978'li" tabiri pek doğru olmasa gerek, çünkü 1 Mayıs Taksim katliamı 1977'de yapıldı ve o günden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı) bu konuda laf etmek bize düşmez. Ancak 68'lilerin yaşam öykülerinin çeşitliliği gerçekten ilgi çekici. "Düzene karşı olmak" gibi ortak bir paydadan hareket eden bu kuşağın bireyleri, geçen yıllar içinde kendilerini, o ünlü imgelemlerinin ("Gerçekçi ol, imkansızı iste") belki de hiç kurgulamadığı yerlerde buldular. İşte "XL"de ele aldığımız tüketim kültürüne ilişkin konulara uygun bir örnek kişi:
"Birden bire, karşı olduğum kapitalist sistemin en üst noktasında, pazarlama iletişiminde yer almaya başladım."
Çarpıcı bir dönüş... Ani bir çizgi değişikliği...
Yukarıdaki sözlerin sahibi İRA Reklam Ajansı'nın Başkanı Şükrü Öksüz. Yazı ve haberlerinden faydalandığım için burada sık sık bahsettiğim reklamcılık dergisi MediaCat'in sorularını yanıtlayan Öksüz, sendikacılıktan reklamcılığa geçişini bakın nasıl anlatıyor:
"1976'nın ortalarında, bir bayram tatilinde, Radar Reklam'da çalışan bir arkadaşımı ziyarete gittim. (Bu arada halen sendikada çalışıyordum; örgütlenme ve eğitim uzmanı olarak.) Basın ağırlıklı ama televizyon ayağı da olan bir kampanya üzerinde çalışıyorlardı. Arkadaşıma, 'elindekileri bana ver, kendimi sınamak istiyorum,' dedim. O da reddetmedi..."
Arkadaşından konunun ana hatlarını öğrenen Öksüz, sekiz on tane basın reklamı çalışması yapar. Reklam filmi senaryoları yazar. Hatta iki cıngıl hazırlar. Bayram sonrasında büyük bir heyecanla arkadaşına gider. Hiç de fena olmamıştır. 15 dakika sonra kendisini ajans başkanının karşısında bulur. İş teklifi almıştır.
Bir yıl kadar hem sendikacılık hem de metin yazarlığı yapar. Gönlü henüz sendikacılıktadır. Geleceğini bu alanda görmektedir. Ancak genel kurulda seçimi kaybedince reklamcılığı benimser.
Halbuki Öksüz - bugünden baktığımızda - hiç de reklamcılığa uygun bir arkaplana sahip değildir. Bir süre DİSK'in Doğu Karadeniz temsilciliğini yapar. 1970'li yıllarda, kendi anlatımıyla, "fabrikaları, dağları, tepeleriyle Türkiye'yi karış karış dolaşır." 1974'te topraksız köylülerin toprağa kavuşması için kampanya düzenler.
Sonra? Sonra bakıyoruz, iki üç yıl gibi kısa bir süre içinde reklamcı olmuş. "Sokaklardaki heyecanı" bırakıp "reklamın gücünü" tercih etmiş Öksüz: "68 heyecanını hala yaşıyorum. Reklamın birtakım şeyleri değiştirme gücü var. 68 kuşağının insanları olarak da hep birtakım şeyleri değiştirmeye çalıştık. (...) İkisinin arasında böyle bir paralellik var." Son zamanlarda çıkan yazı ve yorumların da gösterdiği gibi, 68 Kuşağı'nın ele avuca sığmaz bir yönü var. Hangi çizgiyi tutturmuş, hangi yolu seçmiş olursa olsun bir 68'li bugünkü konumunu o günlere bakarak ölçüyor, "o kadar da" değişmemiş olduğunu vurguluyor ve daha da ötesi meşru kılıyor. Ne tuhaf bir kuşak!

e-mail: eakoz@milliyet.com.tr
faks: 0212 5056431