Vitrin New York'ta Gucci kilo ile satılıyor

New York'ta Gucci kilo ile satılıyor

22.05.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

New York'ta Gucci kilo ile satılıyor

New Yorkta Gucci kilo ile satılıyor
Dilek Sancılı Amerika'da "mall"ları gezip bol bol "shopping" yaptım. Bu arada neler gördüm neler. Örneğin New York'ta kadınlar tekerlekli market arabalarının içini zerzavat yerine Gucci'nin kıyafetleriyle dolduruyor. Hani Julia Roberts'lı, Richard Gere'lı "Özel Bir Kadın" (Pretty Woman) filminin alışveriş sahnesini hatırlıyorsunuz değil mi? New York'un ünlü 5. Cadde'sinde Gucci senin Kenzo benim dolaşan uzun bacaklı Julia Roberts'ı unutmanın imkanı yok. Ben de unutmadım ve geçtiğimiz ay yaptığım Amerika seyahatimin en önemli saatlerini mall'larda (alışveriş merkezlerinde) shopping yani alışveriş yaparak geçirdim. Bacaklarım Julia kadar uzun değildi ama "Pretty Woman" şarkısını söylerek ve onun gibi salınarak yürüdüm New York caddelerinde. Keyfime diyecek yoktu.
Önce 5. Cadde (Fifth Avenue). Bu mağazaların şubeleri Nişantaşı'nda da var ama inanın 5. Cadde'nin tadı başka. Bir kere çok daha kalabalık. İnsanların alım gücü bizden daha fazla olduğundan olsa gerek, kadınların elleri o pahalı mağazaların torbalarıyla dolu. Yurtdışına çıkanlar Türkiye'de her şeyin olduğunu söyler. Bu gerçekten de doğru. Bizde olmayan birkaç markaları var. Ama bunlar Avrupa'da da yok. Daha çok gençlere yönelik Armani Exchange'in kıyafetleri hem fiyat hem de model olarak çok güzel. Ona yakın bir tarz olan Banana Republic ile Gap da Amerikalı gençlerin gözde markalarını oluşturuyor. Farkı fiyatı 5. Cadde'de böylesine rahat alışveriş yapan insanları gördükçe ve etiketlere bakıp bakıp mağazalardan çıktıkça iyice sinirlerim bozulmuştu. New York'a kadar gelmişken hiçbir şey almadan geri dönemezdim. Birden aklıma New York'ta uzun yıllar yaşayan Murat Pilevneli'nin (Vitrin ilavemizin bahçıvanı) sözleri geldi. Eğer alışveriş yapmak istersem kesinlikle 5. Cadde'den uzak durmamı önermişti. Zaten istesem de yakın duramazdım. Sonra onun alışveriş için önerdiği adreslerin yazılı olduğu kağıdı çıkardım ve Amerika'daki gönüllü rehberimle birlikte alışveriş rüyama başladım.
İlk adresim o ünlü İkiz Kuleler'in (Twin Towers) karşısında yer alan 21. Century Alışveriş Merkezi. Daha içeri girer girmez büyülenmiştim. Burada da bütün ünlü markalar vardı. Farkı ise fiyatlarıydı. 21. Century üç katlı. Ancak bu üç kat inanılmaz geniş bir alan üzerine kurulu. İlk katta erkek reyonu ile kozmetik, çanta ve aksesuvar bölümleri bulunuyor. 2. ve 3. katlar ise kadınlara ayrılmış. Gucci, Armani, Versace, Donna Karan gibi pek çok markanın bir sezon öncesi kıyafetlerini yarı fiyatının bile altında almak mümkün. Yani Gucci bir etek - pantolon takımın toplam fiyatı 150 dolar bile değil. Bunun yanı sıra Fransız ve İtalyan markalarını da buradan çok ucuza alabiliyorsunuz. Mesela Calvin Klein'ın İstanbul'da indirimde 35 milyona olan kazağı bu merkezde 10 milyon liraya... Sarısı da öyle güzel ki!
Her ne kadar kadınlara hitap etsek de erkekleri de düşünmüyor değiliz. Özellikle gömlekte Ralph Lauren'den Armani'ye, YSL'den Lacoste'a kadar sonsuz marka ve seçeneği sizi bekliyor. Tabii birbirinden çok farklı fiyatlar da... Mesala YSL gömlek 16, Versace 20, Lacoste 30 dolar. Kuyruklu Türk restoranı Sabah 9'dan 16.00'ya kadar gezmeme rağmen daha her şeye bakamadım diye hayıflana hayıflana elimde torbalarla merkezden çıktım. Buraya gelenler öyle bir alışveriş yapıyor ki, bizim süpermarketlerden alışkın olduğumuz tekerlekli arabaların içini zerzavatla değil Gucci'nin kıyafetleriyle dolduruyor. 21. Century'den çıktığımızda artık yorgunluktan ölmek üzereydik. Ama ben Soho hakkında da çok güzel şeyler duymuştum. Yanımdakileri ikna etmem biraz zaman alsa da sonunda Soho'ya da gittim.
Soho'da dükkan olarak yüksek tavanlı eski mimari tarzdaki binaları kullanıyorlar. Bu dükkanlarda ikinci elden özel kreasyonlara kadar aradığınız her şeyi bulabiliyorsunuz. Fiyatlar ise malların kalitesi gözönünde bulundurulursa oldukça makul.
21. Century, Soho derken alışveriş yapa yapa akşamı etmiştim. Eğer New York'ta geçirilecek zamanınız benim gibi kısıtlıysa her şeyi bir anda görmek istiyorsunuz. Bunun mümkün olmadığını anlayınca da daha fazla ne görürümün peşine düşüyorsunuz. Ben de alışverişten sonra otele döndüğümde yorgunluğumu düşünmeden acaba akşam nereye gitsek diye rehberi karıştırmaya başladım.
New York'ta dünyanın bütün mutfaklarını tadabileceğiniz pek çok restoran var. Ama ben arkadaşlarımla dünya mutfaklarını değil kısa zamanda özlediğimiz Türk mutfağını tercih ettim. 386 Third Avenue'da bulunan Turkish Kitchen'a gittik. Gitmeden önce rezervasyon yaptırırken, kalabalık olduğunu ve bekleyebileceğimizi söylemişlerdi ama açıkçası bu kadar da kalabalık olabileceğini düşünmemiştim. Tamam New York'ta epey Türk yaşıyordu ama yanımda bekleyen çekik gözlü adamla siyahi gençler herhalde Türk olamazdı.
Turkish Kitchen'ın sahibi Ilgar Peker restoranı altı yıl önce açmış. Daha açıldığının ilk yılında da ilgi çekmeye başlamış. Zaten restoranın bir duvarı tamamen Daily News, Gourmet gibi ünlü gazete ve dergilerin övgü yazılarıyla süslü. İki hafta önce de New York Magazines tarafından 30 restoran arasında en iyi mezesi olan mutfak seçildi. Müşterilerinin yüzde 80'inin Amerikalı olduğunu söyleyen Peker, en çok kalamar ve patlıcan salatasının tutulduğunu belirtiyor. O akşam ana yemek olarak yediğim beğendili döner ise Turkish Kitchen'ın tüm bu övgüleri hakettiğini kanıtlıyordu.