Vitrin Türkçe hakkımızı kullanalım

Türkçe hakkımızı kullanalım

05.12.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Türkçe hakkımızı kullanalım

Türkçe hakkımızı kullanalım
5 Aralık 1998
Nazire KALKAN

Ben bundan böyle boykot ediyorum. Ama yalnız İtalyan mallarını değil. İtalyan, mitalyan fark etmez, Türkiye'de satılan ama içinden Türkçe açıklama çıkmayan her türlü kozmetik, elektronik, tekstil ve gıda ürününü satın almayı reddediyorum. Bilinçli bir yurttaş olduğunuzu daha da önemlisi her insan gibi saygıyı hak ettiğinizi düşünüyorsanız, lütfen siz de böyle yapın.
Madem ithalatçı ve dağıtımcı firmalar yasaya rağmen Türkçe'ye karşı yükümlülüklerini yerine getirmiyor, ben de o zaman terbiyesizliğe varan bu saygısızlığa prim vermiyorum. Ve sizleri de böyle davranan yabancı firmaların ürünlerine tek kuruş para ödememeye çağırıyorum.
Türkiye pazarına mal satan yabancılar bu konuda o kadar duyarsız ki, inanılır gibi değil. Ama bu cesareti veren kesinlikle bizleriz. Çünkü tepkimizi ortaya koymuyoruz. Sanki zorunluymuşuz gibi kutuların içinden çıkan, yabancı dilde yazılmış o incik cincik yazıları anlamaya uğraşıyoruz. Yabancı dil bilmiyorsak, birilerine ricacı oluyoruz.
Bu gecikmiş kararı almama geçenlerde satın aldığım ithal marka bir ütü neden oldu. Evdeki eski ütünün buhar mekanizması ne zamandır bozuktu. Bana kalsa daha yıllarca ihmal ederdim. Eve gelen kadınların bu konudaki yakınmalarını sürekli kulak arkası ediyordum. Ama en sonuncusu dişli çıktı ve bizi bir daha geldiğinde yeni ve buharlı bir ütü almamışsak, eskisine elini bile sürmemekle tehdit etti. Yeni ütü almaya artık elimiz mahkumdu.
Bozuk olan ithal olduğu için bu sefer yerli malı almaya kararlıydım. Ama itiraf ediyorum, Carrefour'a gittiğimde yine sıra sıra dizili, cici - bici ithal ütülerin cazibesine kapılıverdim. Görünüşleri o kadar güzeldi ki, hangisini seçeceğimi şaşırdım. Sonunda kutuların üzerinde İngilizce yazılı teknik özellikleri de okuyarak, ama yine de bana göre dizaynı en hoş olan markada karar kıldım. Eve geldiğimde kutuyu açtım ve gerçekten ama gerçekten yalnızca görünüşü için bu ütüyü aldığıma pişman oldum.
Carrefour'da da dikkatimi çekmişti. Kutuların üzerinde tek kelime Türkçe yazı bulunmuyordu. Ama sadece benim aldığımda değil. İthal markaların hiçbirinde yoktu. En azından paketin içinden Türkçe kullanım kılavuzu çıkacağını umuyordum. Ama çıka çıka içinde en küçük bir Türkçe açıklama bulunmayan buna karşın bütün Avrupa dillerinin yanısıra Arapça ve Çince'nin de dahil edildiği bir kitapçık çıktı.
Şimdi soruyorum, Türklerin yabancı dil bilmesi mecburi midir? Bilse iyi olur, o başka.
Yoksa kendi memleketimizde, kendi dilimizde teknik açıklama alma hakkımızı kullanıp kullanmayacağımıza bile başkaları mı karar veriyor?
Hadi diyelim ki, İspanyolca ve Arapça pek çok ülkede konuşulan ortak diller. Çinliler de kalabalıktan kazanıyorlar. Ama Almanya dışında Almanca konuşulan bir ülke var mı? Ya da İtalyanca? Türkçe bir sürü dile göre dünyada daha yaygın olmasına rağmen sürekli üvey evlat muamelesi görüyor.
Avrupa Kalite Kongresi'nde Türk şirketleri kaç yıldır üst üste birincilikler kazandığı halde, bu yıl Paris'te yapılan son kongrede Türkçe yoktu. Dikkatinizi çekerim, Sırpça bile vardı.
Ama kabahat yine bizde. Ulusal markalarına bile yabancı isim vermeyi adet haline getirmiş bir milletin diline kim, neden saygı duysun?
Akademik dil nicedir İngilizce. Her türlü teknik terim de öyle. Markalar, restoran isimleri deseniz İtalyanca, Fransızca. Biz bu kafayla devam edersek, Türkçe de herhalde çarşı - pazar dili olarak kalacak.