Vitrin Üç + bir dilek

Üç + bir dilek

27.02.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Üç + bir dilek

Üç + bir dilek
Müzeyyen YILMAZ
Üç + bir dilek
Bir varmış, bir yokmuş. Küçük bir köyde yaşayan küçük bir kız varmış. Bu kız öylesine iyi kalpliymiş ki; elinde bir lokma ekmek kalsa, yarısını başkasıyla paylaşırmış. Köyde kimin başı sıkışırsa yardımına koşar, hasta olan yaşlılara gider ve onlara sıcak çorba pişirip iyileşene kadar bakarmış. Ancak köy halkı küçük kıza hiçbir yardımda bulunamadıkları için üzülürmüş. "Senin bu kadar yardımlarına karşılık biz sana hiçbirşey yapamıyoruz. Buna çok üzülüyoruz," diyen köy halkının bu sözlerine karşılık küçük kız: "Ben bu iyilikleri karşılık beklemeden yapıyorum. Hem benim bir şeye ihtiyacım yok ki," dermiş. Oysa birçok şeye ihtiyacı varmış. Kış yaklaşmasına karşın; yakacak odununun, yiyecek birşeylerinin, giyecek giysilerinin olmamasına aldırmıyormuş. Günler günleri kovalamış, havalar iyice soğumaya ve kar yavaş yavaş yağmaya başlamış. Küçük kız, soğuk ve küçük kulübesinde eski battaniyesine sarılarak soğuğu unutmaya çalışıyormuş. Birden köyün en yaşlı ninesine yemek yapmak için söz verdiği aklına gelmiş ve hiç zaman kaybetmeden evden çıkmış. Küçük kız yaşlı ninenin evine girdiğinde, yaşlı nine neredeyse açlıktan ve soğuktan yere yığılacak durumdaymış. Küçük kız, üzerindeki battaniyeyi yaşlı ninenin üzerine örtmüş ve "Nine, sen hiç kıpırdama, ben sana yiyecek birşeyler bulmak için dışarı çıkacağım. Az sonra dönerim," demiş. Küçük kız yaşlı nineye yiyecek birşeyler bulmak için lapa lapa yağan kara aldırmadan dışarı çıkmış. Tek tek evlerin kapısını çalarak yaşlı nine için yemek dilenmiş. Ama ne yazık ki kimse ona yardımcı olamıyormuş çünkü onların da doğru dürüst yiyecekleri yokmuş. Küçük kız öylesine üzgün ve bitkinmiş ki; karların üzerine öylece çömelmiş. "Şimdi yaşlı nineye ne söyleyeceğim? Açlıktan ölür, soğuktan donar," demiş kendi kendine. Küçük kız öylesine üzgünmüş ki, gözlerinin yaşardığını farketmemiş bile. Gözlerinden akan yaşlar karların üzerine kor gibi damlamış. Sonra birden eriyen karların arasından bir gölge süzülmüş. Küçük kız daha ne olduğunu anlayamadan, gölge çok güzel bir periye dönüşmüş. Peri, küçük kızın bu şaşkın haline karşılık tatlı tatlı gülümsemiş. "Ben bir periyim ama iyi insanların perisiyim. Ancak insanlar gerçekten kendilerinden başka insanları düşündükleri zaman ortaya çıkarım," demiş. Peri elindeki sihirli değneği kıza doğru tutmuş. "Küçük kız, şimdi sana üç dilek hakkı vereceğim. Bu üç dileği istediğin şekilde kullanabilirsin; ama sakın kendin için kullanmayı da unutma," demiş ve sihirli değneğini üç defa kızın üzerinde çevirmiş. Sonra geldiği gibi birden yok olmuş. Küçük kız şaşkınlıkla ayağa kalkmış ve olanların düş mü yoksa gerçek mi olduğunu anlamak için hemen yaşlı ninenin evine gitmiş ve kapıdan içeri girerken ilk dileğini dilemiş: "Yaşlı ninenin evi bundan sonra hep sıcak ve yiyecekle dolu olsun." Birden küçük kızın dileği gerçek olmuş. Yaşlı nine bütün bunların bu iyi niyetli küçük kızın işi olduğunu anlamış. Küçük kız çok yoksul olan bu köy halkı için ikinci dileğini dilemiş: "Yaşamları boyunca kendilerine bakacak kadar paraları olsun." Köy halkı ceplerinden taşan paraları görünce çok şaşırmışlar. Küçük kız tam son dileğini dilemek üzereyken sokakta sakat bir çocuğun imrenerek oynayan çocuklara baktığını görmüş. Küçük kız, "Son dileğim bu çocuğun yürüyebilmesi," demiş. Küçük çocuk bir anda koltuk değneklerini atmış ve oynayanların arasına katılmış.
Hava gitgide soğuyormuş. Küçük kız çamurlara bata çıka yürümeye başlamış. Üzerindeki ince giysilerle çok üşüyormuş. Ama çok mutluymuş çünkü herkesi mutlu etmiş. Yerdeki yatağına kıvrılıp uyumuş. Sabah uyandığında artık hiç üşümüyormuş. Çevresine bakınmış ve çok şaşırmış çünkü bir saray yavrusu görmüş köhne evinin yerine. Masanın üzeri yiyecekler doluymuş, üzerinde güzel, kalın elbiseler varmış. Bir anda peri gelmiş ve "Senin üç dileğini de başkaları için kullandığını biliyorum ve ben de senin için dördüncü bir dilekte bulundum," demiş. Kız o günden sonra daha da çok insanlara yardım etmeye başlamış.