Yazarlar Avrupa'da her yol Atina'ya çıkıyor

Avrupa'da her yol Atina'ya çıkıyor

16.09.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Avrupa'da her yol Atina'ya çıkıyor

Avrupada her yol Atinaya çıkıyor

Ahmet SEVER


Türkiye'nin tam üyeliği bir yana, Avrupa Birliği'yle kuracağı "özel statü" bile, Yunanistan'ın onayına bağlı
BAŞBAKAN Mesut Yılmaz'ın, Avrupa Birliği'nden (AB), Türkiye'de "Avrupa şevki"nin kırılmasına yol açacak bir "ret" yanıtı çıkmasını önlemek için tam üyelik inadından "geçici" olarak vazgeçileceği mesajını vermesi, AB'de, "Akılcı, gerçekçi ve iki tarafı da rahatlatacak bir gelişme" olarak yorumlandı.
Gerçi, Ankara'nın bu tutumu, henüz resmen AB'ye iletilmedi. Dışişleri Bakanlığı bu konuda suskunluğunu koruyor.
Ama, Yılmaz'ın yeni yaklaşımına göre, Ankara, AB'nin açık bir tam üyelik perspektifi vermesinde hala ısrarlı. Ancak, şimdiye kadar savunduğu, "Türkiye, mutlaka diğer adaylar için öngörülen mekanizmalara alınmalı" görüşünü terkediyor. Bunun yerine, tam üyelik hedefinin zamana yayılmasını ve varış noktası yine Brüksel olacak farklı bir yol çizilmesini istiyor.

Şimdi, AB içinde Türkiye için "Gümrük Birliği artı" ya da "özel statü" diye adlandırılan formül arayışları yeni bir ivme ve anlam kazandı. Başta Almanya olmak üzere üye ülkelerin büyük çoğunluğu da zaten bunu öneriyordu.
Ancak, burada ciddi bir sorun var. Türkiye - AB ilişkilerinde bugünkü "mevcut durum" bile işlemezken, daha ileri nasıl gidilecek? Gümrük Birliği'nin "iki ayağı" şu anda sakat. Mali yardımlar ve kurumsal işbirliği Yunanistan'ın vetosu nedeniyle ölü durumda. AB, bu alanlarda, yükümlü olduğu adımları dahi atamazken, yeni işbirliği yollarını nasıl açacak? AB, içinde bu soruya şu anda kimse tatminkar bir yanıt veremiyor.
Bu düğümün çözülmesinde, Kıbrıs "anahtar rol" oynayacak. Ama, orada da manzara çok parlak değil. AB, açıkça, Kıbrıs Rum Yönetimi ile 1998 yılı başında üyelik müzakerelerini başlatma sözü verdi. AB, müzakereleri açınca ve Ankara da, KKTC ile bütünleşmeye yönelince, Yunanistan, Türkiye ile ilişkilerin geliştirilmesine taş koyacaktır. AB, Atina'yı tutumunu değiştirmeye ikna edemezse, işte o zaman herşey arap saçına dönebilir ve bırakın tam üyeliği, Türkiye'nin AB ile normal ilişkileri bile büyük hasar görebilir.

AVRUPA Birliği'nin (AB) dönem başkanlığını yürüten Lüksemburg'un AB nezdindeki Daimi Temsilcisi Jean - Jacques Kasel, Brüksel'de gazetecilerle sohbet toplantısında, Türkiye hakkında kendisine yöneltilen bir soruya, "Türkiye ile ilişkilerimiz mükemmel" yanıtını verdi.
Büyükelçi, Başbakan Yılmaz'ın, Avrupa Birliği'ne yönelik tutum değişikliğinden son derece memnun ve rahatlamış görünüyordu. Bu memnuniyet, "mükemmel" kelimesini üç kere tekrarlamasından da belli oluyordu.
Büyükelçi Kasel, konuşmasının başka bir yerinde, Türkiye'nin istediği "tam üyelik perspektifi"ni de verdi. "Türkiye dahil, tüm aday ülkelere eşit kriterler uygulanacağını ve her ülkenin durumunun ayrı ayrı ele alınacağını" söyledi. Lüksemburg Büyükelçisi o kadar rahatlamıştı ki, Türkiye'nin adını, diğer aday ülkelerle birlikte telaffuz etmekten hiç çekinmedi.

TÜRK sivil toplum örgütleri, bugün Strasbourg'ta Avrupa Parlamentosu üyeleriyle ilk kez geniş çaplı bir diyalog kuracak. Heyette, DİSK Genel Başkanı Rıdvan Budak, TÜRK - İŞ Genel Başkanı Bayram Meral, Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu (TESK) Başkanı Derviş Günday, Türkiye İşverenler Konfederasyonu (TİSK) Başkanı Refik Baydur, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkan Vekili Ali Zafer Taciroğlu ve Türkiye Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Muharrem Kayhan yer alıyor.
Türk sivil toplum örgütlerinin liderleri, Avrupa Parlamentosu Siyasi Grup Başkanları, Avrupalı milletvekilleri ve Türkiye - AB Karma Parlamento Komisyonu'nun Avrupa kanadı üyeleriyle bir yuvarlak masa toplantısı yapacak. Türk tarafı, Türkiye'deki son gelişmeleri, sivil toplumun oynamaya başladığı rolü anlatacak ve Avrupa'yı da Türkiye'deki sivil toplum hareketine destek vermeye çağıracak.
İnsan haklarına saygılı, laik, demokrat bir Türkiye için çaba harcadıklarını vurgulayacak olan sivil toplum temsilcileri, Avrupa'nın, Türkiye'nin önüne duvarlar çekerek değil, köprüler kurarak yardımcı olabileceğini belirtecekler.
Avrupa ile şimdiye kadar, politikacı ve diplomat düzeyinde yürütülen ilişkilere, şimdi ilk defa sivil toplum temsilcisi boyutu da eklenecek.

KKTC'deki, Cumhuriyetçi Türk Partisi Başkanı Mehmet Ali Talat, geçen hafta Brüksel'deydi. Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Dış İlişkiler Sorumlusu Hans van den Broek ve Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grup Başkanı Pauline Green ile görüştü.
Muhalefet parti Başkanı Talat'ın Brüksel'de verdiği mesajlar, Denktaş ve Ankara'nın izlediği politikaya ters düştü ve herkes üzerinde son derece olumlu etki yarattı. Talat, Türk ve Rumların eşit katılımıyla Kıbrıs ve AB arasında açılacak üyelik müzakerelerinin, sorunun çözümüne yapıcı katkı yapacağını söyledi. Federasyon konusunda daha esnek bir tavır takındı.
"Önce çözüm, sonra AB üyeliği" diyen Denktaş ile görüş ayrılığını ortaya koydu. Talat'ın bu yaklaşımından, AB'li muhatapları son derece hoşnut kaldı. Sosyalist Grup Başkanı Pauline Green bir basın bildirisi kaleme alarak, Talat'ın sözlerini, "Sorunun çözümüne dönük akıllıca bir alternatif ses ve olumlu sinyal" olarak tanımladı.


Yazara Email A.Sever@milliyet.com.tr

Yazarlar