Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Nicedir her gün aklım işte, gözüm pencerede... Ajandamdan izliyorum sokağa baharın gelişini:
2 Mart’ta kırıldı soğuklar...
6 Mart’ta son cemre toprağa düştü.
Bağ budama zamanıydı 9 Mart...
11 Mart’ta Hüsun fırtınası esti.
12 Mart’ta su yürüdü asmalara...
Kocakarı soğukları bitti; kırlangıçlar geldi mart ortasında...
Güneş, 20 Mart’ta Hamel burcuna girdi; ertesi gün Nevruz ateşleri yandı.
Kozkavuran Fırtınası’ndan 3 gün sonra böcekler hareketlendi.
Çaylak Fırtınası’nın ardından da ağaçlar yeşillendi.
1 Nisan’da açtı çiçekler...
Doğa, 7 Nisan’daki Kırlangıç Fırtınası’na kilitlendi.
* * *
Düne kadar bunlar benim için Ece Ajandası’nın sayfalarında birer müjdeydi.
Sonra dün, Ege’de hemhal oldum o bahar şenliğiyle...
Güzelim Sığacık’tan esen yeli sırtladık; omuz omuza duran karbeyaz bulutlarla harelenmiş dağlara doğru yol aldık.
Doruklara dek tırmanmış yemyeşil bir denizi yardık adeta...
Yol boyunca dallara asılmış duvakları andıran tomurcuklu ağaçlardan “Uyandım ben” diye haykırıyordu tabiat; huzurlu bir uykudan yeni kalkmış kekik kokulu bir çocuğa benziyordu.
Cevizler patlamaya hazır... Asmalar da öyle...
Erguvanlar, eflatun şamdanlarca fışkırmış dallarından...
Kış boyu meyve vermiş mandalinler yeniden filizlenmiş.
Papatyalar pıtrak gibi açmış, sere serpe yayılmış toprağa...
Ölümsüz zeytin ağaçlarında, bademlerde, kavaklarda bin bir çeşidi yeşilin:
Zümrüt, mat, pas, çakır, erik, çağla, nefti, haki, fıstıki...
* * *
Tenha yollarda gezinen kaplumbağaları kenara çekerek, servi gölgesinde pinekleyen miskin köpekleri uyandırmaktan ürkerek, zamanın durduğu bir vadiye geliyoruz.
Orhanlı Köyü genç efelerin vurduğu dizlerin sesiyle inliyor.
Meydandaki çamın altında tahta iskemleler, masada börek tepsisi, teypte Ege türküsü, kenarda besili tavuklar, iştahlı kediler, şiir ezberleyen talebeler...
Bir hazırlık, bir heyecan...
Köyde kütüphane açılışı var.
Birkaç gönüllü, birkaç güzel insan, dernek kurmuş, köylere ışık taşıyor.
Bu, 10’uncusuymuş kütüphanelerinin...
Bir küçük binanın içine bir koca dünya sığdırmışlar.
Raflar kitap, sıralar çocuk, yürekler sevinç dolu...
Fedakâr bir adam kürsüde “Kütüphanesiz köy kalmayana dek sürecek mücadelemiz” diyor.
* * *
Seferihisar pazarı bir imece festivali sanki...
Tezgâhta otlu börek, ıspanaklı gözleme, nohutlu mantı, ev baklavası...
40 kuruşa yumurta, 1 liraya enginar...
Hayatla barışık, yalansız, güleç yüzlü insanlar...
Kadehte şarap, filede dolmalık yaprak, gökte uçurtmalar...
Kış boyu kunduranın vurduğu ayaklarımız toprakta rahat; çimende çıplak...
Poyraz, kâh denizden iyot kokusu taşıyor, kâh kırdan kekik...
İlkyaz rüzgârında dağılmış saçlarımız; yüzümüzde güneşin öptüğü yerler kızarmış.
Kırlangıç Fırtınası’nı bekliyoruz, kuşlar korosundan şarkılar dinleyerek...
Gönüllü bir tutsaklıktan kaçmışız.
Mutluyuz; yüzümüz, gözümüz bahar...