Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dünkü Vakit gazetesinde bir manşet: “İkiyüzlüleri iyi tanıyın!”  Şöyle diyor:
“28 Şubat sürecinde sabaha karşı gözaltına alınan mütedeyyin insanlar için kılını kıpırdatmayan (..) kartel kalemşörleri, İlhan Selçuk’un gözaltına alınmasına hemen karşı çıkarak tam bir çifte standart sergiledi.”
Altta “kartel kalemşörleri”nden 8 isim var:
Biri benim...
Ne yapmış bu yazarlar?
1. sayfadan yöneltilen suçlamaya göre, “Merve’nin (Kavakçı) kapısı gece yarısı tekmelendiğinde alkış tutmuşlar.”
* * *
Okuyunca utanıyorum yaptığımdan...
O dönem milletvekili Merve Kavakçı’nın gece yarısı alınışına alkış tutmuşsam şimdi ne yüzle İlhan Selçuk’un gözaltına alınış yöntemini eleştirebilirim ki?
Yapmış olabilir miyim gerçekten?
Koca gazete yalan yazacak değil ya...
Merak edip internet siteme (candundar.com.tr) giriyorum.
Kavakçı’nın evi, 19 Ekim 1999’da basılmış.
İşte, hemen ertesi gün (20 Ekim 1999) çıkan yazımdan satırlar:
* * *
“Tek bir şey arıyoruz. Çok basit bir şey:
Kural...
Demokrasinin bir kurallar rejimi olduğunu biliyoruz.
Kural, açık, basit ve net olsun ve herkese eşit uygulansın istiyoruz.
Meclis’e türbanla girmeyi engelleyen bir kural varsa, devlet bu kuralı ortaya koysun ve kararlılıkla işletsin istiyoruz; öyle bir kural yoksa, varmış gibi yapıp yasaklar icat etmesin, gece yarıları eşkıya kovalar gibi kapılara dayanıp zorbaca haneye girmeye kalkışmasın, kuralı çiğneyen varsa, ‘insanca’ davet edip ifade almaya çalışsın istiyoruz.
Göz önündeki çete reisi bir polis şefini aylarca ifadeye davet edemezken, halkın oyuyla seçilmiş birinin kapısını kırmaya kalkışmasını dehşet verici buluyoruz.
Artık gece yarısı kimin, hangi koşullarda kapımızı çalabileceği belli olsun istiyoruz.
Muz cumhuriyetlerindeki gibi, pervasız savcılara karşı kapımıza milletvekillerinden barikat örmek istemiyoruz.
Hukuku arıyoruz yani...”
* * *
Evet, zor günlerdi.
Kavakçı’ya karşı bir linç kampanyası vardı. “’Karşı kamptan’ devrik bir mebusu savunmak bize düşmez” diyenler çoktu.
Lakin asıl o koşulda “kural”ı savunmak gerekiyordu.
Öyle yapmıştım.
O dönem çok da eleştiri almıştım.
Ama şimdi o yazı bana, yüz akı ve vicdan huzuruyla, aynı satırları İlhan Selçuk’a yapılan “dehşet verici” uygulama için yazma şansını ve bizleri peşinen “ikiyüzlü” diye ilan edenlere “Başka kapıya” deme hakkını bahşediyor.
Vakit, dünkü yazarlarını okusun; İlhan Selçuk’la ilgili yukarıdakilere benzer bir tek satır bulursa o zaman bizden hesap sorsun.
* * *
Bir not daha:
Kavakçı’nın evini bastığı için eleştirdiğimiz, DGM savcısı Nuh Mete Yüksel’di.
Baskından 3 yıl sonra tuzağa düşürüldü. Özel hayatına dair bir bant piyasaya sürüldü.
İslamcı basın “Oh olsun” diye üstüne atladı.
O zaman da “Ayıptır. Bu konuda çifte standarda yer yok” diye yazmış ve Yüksel’in mahremiyet hakkını savunmuştum. (Bkz: 12.12.2002 tarihli yazı)
* * *
Her koşulda ve herkes için hukuk...
Hiçbir çifte standart uygulamadan bu ortak paydada buluşabilsek, bir daha kolay kolay alacakaranlıkta kapımızı tekmeleyemezler.
Ama “bizden olan”ın başına gelene yanıp, “öteki”ninkine gülmeye devam edersek, sonunda hepimizin kapısına dikilecekler.